Yine bir cinayet, yine biz. Ev arkadaşlarım Elise, River ve Shally ile olay mahalline gelmiştim. Shally sağ olsun, burada olup hiçbir şey yapmamam kolaylaşıyordu. Aslında, hiçbir şey yapmıyor sayılmazdım. Muhtemelen Elise ve River olmasaydı çoktan hapishanenin köşelerinde çürümeye başlamıştım.. Polislere sataşmanın nesi kötüydü ki? Eğlenceli olan hiçbir şey benim için kötü değildi, olmazdı. Kaptan Amerika'nın olay yerine geldiğini görünce dikkatle adama baktım. Uğraşacak yeni bir sabır taşı arıyordum ve o, yeni sabır taşım olmalıydı.
Cinayetler hakkında aşırı bilgim yoktu, gerçi istesem öğrenebilirdim. Ev arkadaşlarım oldukça normal insanlar olduğundan böyle şeylerden haberim oluyordu. Ne vardı yani, dedektif kılıklı avcı, polis memuru, mistik sanatlar ustası ve üçünün bir olup başını beladan kurtardığı bir ajan aynı evde kalıyorsa? Gayet de iyi bir ekip olduğumuzu düşünüyordum. Gerçi ekip bile sayılmazdık, River kendi halinde takılırdı. Elise ise çoğu zaman çok sevgili kocası ya da kardeşi olmayan Strange'in arkasını toplamakla meşgul olurdu... Shally ile de benim aram çok iyi değildi, kimsenin de onunla çok yakın olduğunu düşünmüyordum.
Burada olmak eğlenceliydi, cesede bakıyor, cesede bakıp fenalaşanlarla dalga geçiyor, polislere sataşıyordum. Kısacası bir memurun ters kelepçe ile beni alıp götürmesi an meselesiydi. Derken neredeyse her şey bitmişti, polisleri kendimden bıktırdıktan sonra onların arkasından el salladım.
"Umarım bir daha görüşürüz!"
Bir tanesinin dönüp ağzıma çarpması an meselesiydi ama eğleniyordum. Hem Elise ve River buradaydı, yani güvendeydim. Elise ve River demişken... Onlar ne yapmıştı acaba? Etrafa göz gezdirdim, River görüş alanımda değildi ancak Elise ve mistik sanatlar ustası hariç her şeye benzeyen Doktor Strange'i gördüm. Yanlarına ilerledim, el salladım."Vaaay, Usta Stephen Strange keyfini bir kenara bırakıp aramıza teşrif etmiş. Bu değerli ziyaretin nedenini öğrenebilir miyim acaba?"
Elise'in kızgın bakışları beni ürkütse de bana olmadığını anlayabiliyordum. Bu Elise'in Tanrı canımı alsa da kurtulsam bakışlarıyla karışık bir öfkeydi, nerede görsem tanırdım. Adamın bana dik dik bakması benim için hiçbir şey değiştirmemişti, sanırım onu kızdırmayı başarmıştım. Yine de adamın yüzünden sırıtması silinmemişti.
"Doktor, Stephen Strange. Ziyaretimin nedeni hakkında konuşmak can sağlığımı tehlikeye atıyor. Hem- sen kimsin?"
Doktor Strange! Tabii ya. Peki, birinin daha öfkelendiği noktayı deşifre etmişti. Tabii ki de ona asla doktor diye seslenmeyecekti.
"Çok kırıldım Bay Strange... Ben Hazel, Hazel Wood."
Etrafıma bakındım. Yeni sabır taşım ilan ettiğim sarışın ve arkadaşı hala ortalıkta dolanıyordu. Onların yanına gitmeden önce biraz daha Strange ile uğraşıp ardından onu kaderine, Elise'in gazabına, terk edebilirdim. Sırıtarak sinirini bozmaya çalıştığım adama baktım.
"Doktor demek niye bu kadar zor, Wood?"
Elise'in bizi göz devirerek izlediğinden adım kadar emindim ancak ona bakmaya korkuyordum, eminim ki beni ürkütecek bir bakış atardı. Soy adımla seslenmelerindense adımı kullanmalarını tercih ederdim fakat bunu söylersem Strange'in inadıma soy adımı kullanacağına emindim, bu yüzden farklı bir şey denedim.
"Bilmem, neden zor? Bana Hazel demiyor oluşun beni memnun etti, Bay Strange."
Adamın yüzündeki sırıtma genişlediğinde doğru yolda olduğumu anlamıştım. O sırada Steve Rogers'ın sesi herkesin sohbetini bölmüştü ve bu beni hiç ama hiç sevindirmemişti. Daha demin planladığım gibi bir Strange'i diğer Strange'in eline bırakıp neşeli bir tavırla Steve Rogers'ın yanına koştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Marvel 4 Agent
Fiksi PenggemarDört kadın kahraman mistik olaylarla bağlantılı olan cinayetleri çözmeye çalışır. Son derece karmaşık cinayetleri çözmeye yaklaştıkça adeta yeniden başlarlar. Git gide de Avengers ekibiyle haşır neşir olan kahramanlarımızın başına belalar açılır.