***** Bunu koyduğum yeri yeme bozukluğuna sahip olan veya tetikleme ihtimali olanlar okumasın. Tekrar aynısını koydugumda risk geçmiştir.
Peron 9 3/4' de yoğun bir kargaşa vardı. Kimisinin bu perona ilk gelişiydi kimisinin de son. "Tam olarak hazırsınız değil mi çocuklar?" "Evet Dromeda. Herşey tam." "Güzel. Canopus gel buraya." Andromeda Canopus'u yakalayıp kendine çekti ardında cüppesinin yaka kısmını sertçe silerek, "Ah, işte benim yakışıklı torunum. Seninle ve kardeşinle gurur duyuyorum." Dedi. Andromeda hemen dolan gözlerini sildi. Birden sertleşmiş gibi görünüp geriye çekilerek, "Başınızı belaya sokmak yok tamam mı?" "Peki, Dromeda." "Söz mü?" "Söz!" Andromeda sıcacık gülümsedi ardından birini bir yanına diğerini diğer yanına alndı ve ikisiinde sırtını sıvazlayarak tren kapısının önüne geldi. "Hadi çocuklar düdük çalıyor trene binseniz iyi olur. Canopus ve Spica trene bindiler ardından buldukları ilk boş yere oturdular. "Ah, yine okul yine biz." "Bir tek biz okuyormuşuz gibi konuşmasana Canopus." "Üff aman en olgun sensin anladık." "Sus be!" Yaklaşık 15 dakika boyunca Spica'nın dediği gibi sustular. Canopus eski albümlere bakarken Spica, "Hogwarst: Bir sihir tarihi" kitabını inceliyordu. kapının aniden açılmasıyla beyaz saçlı, solgun, dikdörtgeni andıran yüzü ile neşeli görünen bir kadın, "Merhaba çocuklar, birşeyler yemek ister misiniz?" Dedi. Canopus kalkıp konuşmak için tam hamle yapmıştı ki Spica ondan önce davrandı "Hayır teşekkürler. Henüz aç değiliz." Ve kadın kapılarını kapatarak oradan uzaklaştı. ****** "Hey! ben açtım. Neden benim adıma karar veriyorsun?" "Çünkü Canopus, hatırlarsan geçen yıl yine biz Hogwarst'a gelirken sen ayı gibi şeker yemiş, miden bozulup kusma nöbetlerine girince üç hafta hastane kanadında yatmıştın ve tabii ben de tonla azar işitmiştim." "Bu haksızlık hem belki açım. Sahiden yemek yemeğe ihtiyacım var." "Öyleyse bunu al." Spica çantasındaki salamlı sandiviçi çıkardı ve onu Canopus'a uzattı. "Aman ne güzel o kadar şeker varken yediğim şeye bak!" ****** "Aman! ne mızmızlandın. Ye şunu artık." "Hemen atarlan sende." Spica göz devirdi ve tekrar kitabını okumaya başladı. Bir süre sonrada zaten okula varmışlardı. "Evet Çocuklar, Hogwarst Cadılık ve büyücülük okuluna hepiniz hoşgeldiniz!" Öğrenciler yığılma olmayacak kadar sakin ve sessiz bir şekilde büyük salona alındılar. Okul müdürü Profesör Mcgonagall (bölümü yazarken az kalsın Dumbledore yazıyordum;) ) Geleneksel konuşmayı yaptı ve Filch'in söylemesini istediği kuralları anlattı. Çamurlu kıyafetler ile koridorda dolaşmayın, boş sınıflarda parti vermeyin, saka malzemelerini okula sokmayın Tüm konuşma işleri ve kurallar bitince masalarda ki tabaklar doldu. Spica ve Canopus Hufflepuff masasında otururken -ki bundan gurur duyuyorlardı- Spica hızlı bir şekilde Canopus'u dürttü, "Hey, baksana şu gri saçlı kız burda!" Elini fazla kaldırmadan Slytherin masasında oturan kireç gibi beyaz yüzlü suskun kızı gösterdi. "Iyi ama o hep Hogwarst'ta mıydı? Bu imkansız illa ki dikkatimizi çekerdi." "Haklısın. Bekle eminim bizden biri biliyordur. Yatakhanelere gidince sorarız." Spica kardeşine "bana güven" bakışı attıktan sonra yemeğine devam etti. Herkes doyup tabaklar boşaldığında öğrencilerin yatakhanelere gönderilmesi için sınıf başkanlarına emir verildi. "Slytherin beni takip etsin." "Tüm Gryffindor pesimden gelsin!" Spica ve Canopus ilk önce hufflepuff ortak salonuna ardından da kendi yatakhanelerine gittiler. "Hey Mark!" "Efendim Canopus." "Şu slytherin masasındaki gri saçlı kız kim? İlk defa görüyorum." "O mu? O Delphi Lestrange. Durmstrang büyücülük okulundan gelmiş galiba." "Bilmiyorum ama sanırım teyzesi istemiş." "Peki, saol." "Sen niye sordun?" "Hiç. Dedim ya ilk kez gördüm diye. Ondan." "Tamam, iyi geceler." "Sanada Mark." Ve ikiside uyumaya döndü.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
