see that's my down b

409 43 41
                                    

"hazır mıyız?" seungmin gür bir sesle depoya dalmıştı. felix küfür ederken yattığı motorun yanından kalkmış ve seungmin'in üzerine doğru gitmişti. zaten tüm gün diken üstündeydi ve seungmin'in hiperaktifliği ona iyi gelmiyordu.

"sikeceğim ses telinin ayarını kim seungmin, bir daha hiç konuşamayacaksın." seungmin ellerini iki yana kaldırıp hızla birkaç adım geriye gitti. "sakin ol yavrum, bak sustum özür dilerim." elleriyle ağzını bir fermuar kapatırmış gibi yaptıktan sonra kendini koltuğa attı. kolundaki saate bakmış ve yarışa on dakika kaldığını fark etmişti. hyunjin'le minho çıkardı birazdan ortaya.



"ya ikimiz, ya hiç."

"ya ikimiz, ya hiç." diye takrar etti minho'yu hyunjin. ikisi garajın arkasında konuşuyorlardı. her yarıştan önce yaptıkları bir şeydi bu. totem gibiydi ama daha güçlüydü.

"unutma hyunjin, eğer seninle aynı anda geçemezsek ne olursa olsun yarışı kaybedeceğim. aptal seungmin'in bahisleri umurumda bile değil." minho'nun dediğine güldü hyunjin, seungmin cidden aptaldı. yine de onu çok severdi ikisi de ama yarışan o olmadığı için yarış hissini de bilmiyordu.

"sen de unutma minho, sen yoksan ben de yokum. istersem üç milyon metre önde geleyim, seninle aynı anda geçemezsek ben de yokum." elleriyle yerden destek alarak kendini hyunjin'in yanına ittirdi minho. saatine baktı, on dakika kalmıştı. kalkıp hazırlanmaları gerekiyordu artık. gitmeden önce kafasını biraz hyunjin'in omzuna yasladı.

"gitmemiz gerek." diye mırıldandı hyunjin, bir eli minho'nun saçlarında geziyordu. ikisi birbiri için çok şey demekti, aile demekti her şeyden önce. iki arkadaştan fazlasıydı onlar, aralarındaki bağ ölçülmezdi. hyunjin'in minho'ya verdiği değer, minho'nun hyunjin'e verdiği değer. kendilerine verdikleri değerden fazlaydı bile.

ikisi de toparlanıp ayağa kalktılar, kimsenin olmadığına emin olduktan sonra kısa bir sarılma anı yaşayıp garaja girmişlerdi.

"geldi benimkiler." seungmin oturduğu koltuktan kalkarak ikisinin yanına ulaşmış ve gülümseyerek yanaklarını öpmüştü. güveni sonsuz olsa da endişesi büyüktü. işte, yarışların sıkıntısı da buydu. bir bahisçinin ilk kuralı yarışçılara değer vermemekti, en azından babası böyle öğretmişti. ama seungmin bu maddeyi çoktan çiğnemişti, yarıştan cok yarışçıyı umursamamalıydı. ama durum hyunjin ve minho olunca böyle olmuyordu.

bahsi kaybederimden çok, onları kaybederim düşüncesi aklını yiyordu.

"herkes hazırsa, başlıyoruz." felix yerdeki biri siyah, biri kırmızı kaskı alıp arkadaşlarına uzattı. her zamanki gibi siyah olanı minho, kırmızıyı ise hyunjin almıştı. motorları yavaşça piste çıkarttıktan sonra duyulan alkış sesleri, tezahüratlar, küfürler ve onca şey..

"hay sikeyim, hiç özlememiştim." dedi minho. hyunjin ona katılıyor, seungmin endişeli bir suratla etrafı inceliyor, felix ise gülümsüyordu. herkes başlangıç çizgisindeki yerini aldıktan sonra seungmin ve felix diğer iki arkadaşına veda ederek kenara geçtiler.

hyunjin ve minho kasklarını takıp motorlarına binmiş, düdüğü bekliyorlardı sadece. kısa kot şortlu, uzun sarı saçları ve üzerindeki büstiyerle beraber elinde iki kırmızı bayrakla yerdeki dairenin üzerine geçti bir kız. herkes sessizleşti tüm o çığlıklar durduğunda ise siren sesi duyuldu.

kız kendini geriye atarken motorlar ise çoktan gitmişti bile. çığlıklar ise yeniden yükselmiş, herkes motorları büyük monitörden izlemeye başlamıştı.


"sizce kim kazanır?" diye bağırdı jisung, bağırmasıyla beraber tüm arkadaşları ona dönmüştü chan ve jeongin bilmiyorum dercesine omuz silkti ve yeniden yarışı izlemeye koyuldu. changbin ise elinde tuttuğu birasından bir yudum alıp jisung'a yaklaştı.

ride or die • minbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin