"Hala inanamıyorum ölmüştük lan"
Toprak zemine boylu boyuna uzanmış gökyüzünü izliyordu Ferman.. Ve o kadar sarhoştu ki sürekli küçük kahkahalar atmaya başlamıştı. Artık eve gitmem gerektiğini düşündüm.
"Hadi gidelim artık"
Ses gelmeyince kafamı ona çevirdim. Gözlerini yummuştu. Bir kaç kere kolunu sarssamda hareket etmiyordu. İnanamıyorum sızmışmıydı yani. Ben ne yapacaktım. Issız bir yerde sızıp kalan bi adamla kalakalmıştım.
Üstümü silkeleyip ayaklandım. Yola doğru yürüdüğümde farları ve kapıları açık içi boş olan arabayı farkettim. Yanındaki içki şişeleri arabanın Ferman'ın olduğuna dair kanıtı sayılırdı. Bununla eve gidebilirdim. Ama Ferman'ı nereye bırakıcaktım.
Yanina gidip dürttüm birkaç kez daha. Hiçbir tepki yoktu. Bir süre öylece ayakta bekledim.Sonra koltuk altlarından tutarak onu sürümeye başladım. Belimi hissetmiyordum. Tek yaptığım nefesimi tutup Ferman'ı arabanın arka koltuğuna taşımak oldu.
Şoför koltuğuna geçtiğimde birkaç dakika kendime gelmeyi bekledim. Sonra ruhsata bakarak arabanın Ferman'a ait olduğundan da emin oldum. Bide hırsız damgası yemesem iyi olurdu durduk yere. Hayatımın en ilginç gününü yaşıyordum zaten. İlginç ve bir o kadar da berbat.
Kontağı çevirip çalıştırdım arabayı ve bizim eve sürdüm. Yol boyunca Ferman'ın sayıklamalarını dinlemiştim. Hiç bir şey anlamıyordum dediklerinden..
Evin önüne parkedip yine düşünmeye başladım. Şimdi ben bu çocuğu arabada mı bırakmalıydım yoksa eve mi taşımalıydım. Mantığım onu eve almamamı söylüyordu. Kim olduğu belli bile değildi. Hırsız da olabilirdi ya da bir sapık.. Başıma iş açabilirdim ve arkamda duran tek bir kimsem yoktu.
Bu yüzden arabadan inip eve doğru yürüdüm. Ama aklım ondaydı. İçimde onu içeri alma isteği vardı.Bilmiyorum korkuyordum bir yandan ama ona baktığımda kötü bir şey düşünememiştim.
Aniden döndüm ve yürüdüm arabaya doğru. Zorlukla arabadan çıkarıp yere yatırdım. Kendime şaşıyordum şu an. Yaptığım şey tüm mantığıma aykırıydı. Ama onu eve taşırken buldum kendimi. Yarı sürüyerek yarı kaldırarak güç bela içeri kadar getirmiştim. Ve karşıma çıkan ilk kanepeye bıraktım.
Ferman'ı yatırır yatırmaz kendimi yere attım. Canım çok fazla yanıyordu. Kollarım kopmak üzereydi.
Bir süre yerde uzanarak izledim tavanı. Yıpranmışlık vardı üzerimde, hayal kırıklığı vardı.Anneannemin ölümü yetmiyormuş gibi Arda'nın kullandığı her kelime canımı fazlasıyla yakmıştı. Ve bunun üzerine ilk defa ölümle burun buruna gelmiştim bu kadar.
Oflayarak yerimden kalktım ve Ferman'ın üzerine ince bir battaniye örttüm. Ardından odama girip kapımı kitledim ve yatağıma yöneldim.
Uyuyabilir miydim bilmiyorum. Ama her ne kadar kafam dolu olsada yorgunluğum daha baskın gelmişti. Ve kapadım gözlerimi..
~
~
~
"Beni biliyosun Mısra kimseyle uzun süre çıkmadım"Arda'nın terkediş anı rüyalarıma kadar girmişti. Tekrar tekrar yaşıyordum o anı..Ve soğuk terlerle uyanmıştım bu sabah. Öldüğümü görmüştüm sonra. O uçurumdan atlayıp aniden kayalara çarptığımı..
Gördüğüm rüyalarında etkisiyle ağrıyan başımla doğrultum yataktan. Dünün yorgunluğunu atamadan uyanmıştım maalesef.
Kapıyının kilidini çevirirken Ferman geldi aklıma.Uyanmış mıydı acaba. Hızlı adımlarla merdivene yönelip indim aşağıya. Bir yandan da etrafı kolaçan ediyordum. Ama gördüğüm manzara korkulacak gibi değildi. Ferman yatağını toplamış şaşkınlıkla etrafı inceliyordu. Hafifçe gülümsedi beni gördüğünde.