Soğuk, çok soğuk
Bacaklarım artık yavaş yavaş ağırlaşıyor, yavaşlıyor
Bir zamanlar hareket eden figürüm geçmişteki gibi siyah beyaz,
eski bir fotoğraf gibi
Yalnız kalmaktan korkuyorum
Hayallerimi taşıyan tren artık hareket etmiyor
Gözlerimin önündeki aşka
artık ulaşamayacağımdan korkuyorum.
Annem benim moralimi bozduktan sonra yaşanan her şey çok normaldi – o kadar normaldi ki bir an bu yaz okulu olayının bana iyi geleceğini hissetmiştim.
Yurt odam altı kişilikti: benim yatağımın hemen yanında Jay'in yatağı ve karşısında ise Jongho'nunkisi vardı. İkisiyle de hemen kaynaşmıştım. Jay'in yatağının yanında Jaehyun ve onun da karşısında Jaemin'inki vardı. Kalan yataklarda Jungwon ve Heeseung kalıyordu.
Bu okula gelenlerin çoğunun derslerle bir ilgisinin olmaması o kadar işime gelmişti ki geçireceğim iki ayla ilgili umutlarım tavan yapmıştı. Dersler sıkıydı, öğretmenler çok korkutucuydu ama bizim odada yine de ders çalışan yoktu. Heeseung, Jungwon ve ben aynı sınıftaydık ve ödevleri ortaklaşa yapıp hemen bitiriyorduk. Ben okul bittiğinde Jay ile beraber ormana sigara içmeye çıkıyordum, o gece olunca korktuğunu söyleyip gidiyordu ama ben neredeyse haftanın 2 günü yurdun son giriş saati gelene kadar bir ağacın kavuğunda ot çekiyordum. Minhyuck ve Felix'in verdiği otlar hemen bitmesin diye dinlene dinlene yapıyordum bir de bunu. (Evet, boğazıma kadar boka batmış olabilirdim ve oralarda bir yerlerde olduğuna emin olduğum o "gelecek" geldiğinde ne bok yiyeceğimi hiç bilmesem de 16 yaşımda antidepresan bağımlılığını ot çekerek kapatmaya çalışan eziğin teki olmaktan ileride değildim şu anda. İşte bu yüzden ne idüğü belli olmayan o gelecek hiç de umurumda değildi.)
Günlerim yaklaşık yurtta geçirdiğim bir ay normal ve aynı şekilde geçmişti. Jay haricinde arada Jaemin'le yakınlaşmıştım, arada ormanı keşfetmeye uzaklara gidiyorduk. Jay bize asla katılmıyordu, çünkü ormanı ve hayvanları epey korkutucu buluyordu. Heeseung aramızdaki en çalışkan insandı ama yine de çok çalışmıyordu, ailesine şikayet gitmesin diye bütün dersleri ortalama tutuyordu. Jungwon ve ben, Heeseung olmasa ödev konusunda gerçekten bitmiştik.
Yurtta düşünecek çok vaktim oldu. Ödev yaparak ve ders çalışarak geçirdiğim onca yılın ardından ders ve ödevleri hiç takmamaya nasıl evrildiğim, verdiğim bütün emeklerin nasıl boşu boşuna gittiği, artık insanların beni onaylamasını değil de böyle olduğum gibi kabul etmesi gerektiğini gerçeğiyle nasıl yüzleştiğim... Bunların hepsini düşünmeye çok zamanım oldu. Annesi ona aferin desin diyen Beomgyu'dan, annesi ona sadece insan gibi davransın diyen Beomgyu'ya... Gerçekten çok şey değişmişti.
Burada kızgınlığım daha azalmış ve biraz daha olgunlaşmış hissediyordum. Ama ben yine aynı bendim, neden mi böyle diyorum? Çünkü yine sinir krizi geçirip yine o acınası Beomgyu'ya geri dönmüştüm. İnsanlar travmaların seni büyüttüğünü ve olgunlaştırdığını söylerlerdi ama aslında travmalar seni hep o travmayı yaşadığın ana götürür, küçültürdü.
Geçirdiğim krizi anlatmadan önce, o günün başında yaşadıklarımdan bahsetmek istiyorum:
Güne rüyamda Seojun'dan çok pis dayak yediğimi görerek başladım. Aramızdaki uykusu en hafif olan Heeseung'ın beni boğuluyorum sanarak uyandırmasıyla beraber saat sabah beşte ayağa dikildim. Dersin başlamasına daha üç veya üç buçuk saat vardı, üzerime bir şey alarak yurdun dışına çıktım ve soluklandım. Ormanın içine sızabilirdim ama uyandığım kabustan hâlâ korkuyordum, her an o olayı tekrardan yaşayacak gibi hissediyordum, bu yüzden kafamı yurdun duvarına vererek etraftaki yeni uyanan kuşların ve köpeklerin sesini dinledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
2 kids, too young and dumb (beomjun)
Fanfiction"Üzerimde bıraktığın bütün yaralar ve izler Onlar aşktı, hâlâ da öyle." (düzenleniyor) haneul için ♥️ 16.08.22