Şuan önümdeki matematik sorularıyla boğuşuyordum.
Derste uyuduğum için hoca 150 soru cezası vermişti ve benim matematiğe dair bildiğim tek şey dört işlemdi.
Hayır cidden yapabilmek istiyordum ama Tanrı aşkına bunlar nasıl sorulardı böyle??
2 saattir sorularla bakıştığımı ve ilahi bir güç olmadığı takdirde bu soruları yapamayacağımı anladıktan sonra çantamı toparlamış ve okulun kütüphanesinden çıkmıştım.
Kafamı toparlamak adına otomattan aldığım soğuk kahvemi içerken ciddi anlamda yorulduğumu farkedip bir an önce eve gidebilmek için adımlarımı hızlandırdım, tabii bahçeye çıktığımda sahada basketbol oynayan bir Jennie görmeyi beklemiyordum.
Geçenki itirafından sonra hiç doğru düzgün konuşma fırsatımız olmamıştı çünkü sınavlar başlamıştı ve herkes derslerine odaklanmıştı.
"Selam" dediğimde irkilerek arkasına döndü, bu saatte burada ne yaptığımı sorguluyor olmalıydı.
"Selam, bu saatte ne yapıyorsun okulda?"
"Jun hocanın verdiği ödevi yapmaya çalışıyordum ama gel gör ki bir tane bile yapamadım. Bu çok sinir bozucu"
Kafasını iki yana sallayarak hafiften güldü "Cidden okulu hiç sevmiyorsun değil mi?" dedikten sonra topu potadan geçirdi.
"Bunu herhangi bir öğrenciye sorsan bile alacağın cevap aynıdır."
"Her neyse, yarın hocaya ne demeyi planlıyorsun?"
"Hiçbir şey, belki dersine girmem."
Kafasını salladı ve tekrardan yavaşca koşarak topu potanın içine attı, ardından ise yorulmuş olmalı ki banka oturdu ve biraz su içtikten sonra çantasını boynundan geçirip yanıma geldi.
"Topu orada mı bırakacaksın?" kafasını salladı "Yarın biri koyar yerine." dedikten sonra yürümeye başladık.
"O gün hakkınd-"
"Bunu şimdi konuşmak zorunda değiliz."
Kafamı salladım, eğer cidden bunu konuşmak istesem ısrar ederdim ama şuan sadece anın tadını çıkartmak istiyordum.
Kiraz çiçeklerinin altında yürüyorduk, bu cidden çok güzel hissettiriyordu.
"Neden, neden amınakoyim?" diye mırıldanırken aniden ettiği küfür karşısında şaşırmışken beni omuzlarımdan tutup ağaca yaslaması daha çok şaşırmama sebep olmuştu.
Bunu yapmasına izin vermeyerek kolundan kurtulmaya çalışsamda beni tüm gücüyle tuttuğu için başaramamıştım.
"Ne yapıyorsun sen?!"
Elini yumruk yapıp ağaca vurmuştu.
"Neden Jisoo, neden olan onca şeye rağmen hala o kadını koruyorsun, onunla konuşmaya çalışıyorsun?"
Bunu söylerken gerildiğini hissetmiştim, çenesini sıkmış ve nefes almakta zorlanıyor gibiydi.
Ayrıca o kadın diye bahsettiği kişinin annem olduğunu çok net anlayabiliyordum.
Jennie, annemden nefret ederdi ve annem beni terk ettiğinde ne zaman ona ulaşmaya çalışsam Jennie kafayı yerdi ve hep bana bağırıp kızardı, ben ise onun karşısında ağlamakla yetinirdim.
Onun babasından nefret ettiği gibi, benimde annemden nefret etmemi istiyordu."Bilmediğin şeyler var Jennie, bu konulara girmeyelim."
dedikten sonra tekrar kollarından kurtulmak için çırpınmama karşılık kollarımı daha da sıkıca tutmuştu."Bilmek istiyorum Jisoo, anlat bana. Lütfen." son kelimeyi naif bir tonda söylemesi içimi yumuşatmış olsa da onunla hala bunları konuşacak kadar yakın olmadığımızı düşünüyordum.
"Aramızda bunları sana anlatmamı gerektiren bir samimiyet yok."
Bunu dedikten sonra tam dudaklarını aralamıştı ki, sanki yanlış bir şey söylemekten korkarmışçasına geri kapattı. Yüzünde anlamlandıramadığım bir hayal kırıklığı ve hüzün vardı.
Kollarını üstümden çekerken ağaç sallandığı için kiraz çicekleri bir anda üstümüze dökülmüştü.
Öncelikle şuan çok yakındık ve gözlerinin dudaklarıma kaydığını görebiliyordum.
Bu garip durumdan hemen kurtulabilmek adına sağından geçerek "Ben bu taraftan gideceğim , hoçakal" diyerek gitmeye çalışmıştım.
Elleri ile saçlarını karıştırarak sanki az önce olanlar o istediği için değil de anlık bir öfkeyle olmuş gibi mahcup- ya da utanmış- bir sesle "Se- sen de Jisoo, yarın görüşürüz." diye cevap vermişti.
Afallamış gibi çıkan sesine karşılık anlamsızca yüzüne bakmıştım. Ne yani, az önce beni ağacın arasına şıkıştırıp bedenlerimiz arasında milimler kalmasını sağlayan o değilmiş gibi bir de utanıyor muydu?
"Ayrıca" dedi ayağına bakarak "Aramızda bana bunları anlatabileceğin derecede bir 'samimiyet' olduğu zaman, lütfen haber ver."
"O zaman geldiğinde sen de anlayacaksın Jennie."
Kafasını salladı ve az önceki ifadesini yüzüne takınarak arkamdan beni izlemeye devam etti.
___________
ŞİMDİ OKUDUĞUN
broken smile - jensoo
Fanfictionçünkü insanlar, dışını beğenmedikleri şeyin içini merak etmezler jennie. 22.05.2022