Bölüm 1

108 6 0
                                    

Arkadaşlar yeni hikayem :) Umarım beğenirsiniz.Medyadaki Eylül karakteridir.


Ölüm her şeyin sonu mudur?

Ardında gözü yaşlı insanlar bırakmak,pes etmek,vazgeçmek ne kadar kolaydır.Üstelik seçim hakkında yoktur asıl çaresizlik bu değil mi? Hayatında olan insanlar her şeyi yapabilirsin seni tanımasa sevmese bile çok istesen bir yolunu bulursun ama ya ölen bir insan bu geçerli midir? İşte asıl çaresizlik tam olarak bu.

Kahvemden bir yudum daha alıp manzaraya bıraktım kendimi..Martıların uçuşuna,vapurların sesine,İstanbul'un yorgunluğuna bıraktım yeniden.Kalkmam gerektiğini bende biliyordum ama içimde cenazenin vermiş olduğu bir huzursuzluk vardı.Hislerim yollarını şaşırmıştı sanki.Beynim kabul etmiyordu ölümü,kaybetmiş olmayı.Geç kalmak istemiyordum son yolculuğuna ve oyalanmadan garsondan hesabı istedim.Yavaşça toparlanıp çıktım.Arabamı park ettiğim yere yavaş yavaş yürüdüm.Adımlarım ileriye gidiyordu ama aslında geriye gitmek isterdim en geriye belki de ilk adım atmayı öğrendiğim zamana gitmeyi isterdim..

Arabaya bindim ilk işim camımı açmak oldu belki rüzgarın yüzüme gerçekleri çarpması iyi gelecekti.Hızlı mezarlığa doğru sürdüm arabayı.Saatime baktığımda tam zamanında orada olacağımı düşündüm.Ve tahminim doğru çıkmıştı.Cenazenin baya kalabalık olduğunu gelen arabaların oluşturduğu kuyruktan çok rahat anlamıştım.En uygun yere park edip bende kalabalığın içine karıştım.Gözüm o kalabalığın içinde Barış'ı aradı ve en ön safta annesinin tabutunun dibinde duruyordu onun bu hali benim daha da kötü olmama yetmişti.Barış ve ben aynı bölümün öğrencisiyiz çok yakın arkadaşım oldu.Annesi Aslı teyze de bizim bölümün hocası çok cana yakın bir kadındı.Ben en başında Barış'ın annesi olduğunu bilmiyordum.Barış beni evlerine davet etmişti o zaman öğrenmiştim ve okuldaki resmi halinden hiç eser yoktu ona teyze dememi bile istemişti.3 yıldır tanıyordum kendisini.Trafik kazasından bir şekilde kurtulmuştu ama vücudu son ameliyatı kaldıramamıştı.

Daha fazla oyalanmadan kalabalığı arkamda bırakarak Barış'ın yanına gittim ve usulca omzuna dokundum bana doğru hafifçe döndüğünde kıpkırmızı olan gözleri bedenimin titremesine neden olmuştu.

"Eylül.." adımı o kadar kısık sesle söylemişti ki duymakta zorlanmıştım.Ne demem gerektiğini bilmiyorum annesine çok düşkündü.Sessiz kalmak en doğru şeydi sanırım diye düşünürken bedenime çoktan uzun kollarını dolamıştı bende ona sarılarak güç vermeye ya da yanında olduğumu hissettirmeye çalıştım artık ne kadar anlayabilir bilmiyordum.Uzun süre öyle kaldıktan sonra cami hocasının gelmesiyle ayrıldık birbirimizden herkes cenazenin etrafına toplanmaya başlamıştı.Ama o karmaşa sırasında kapı da bekleyen gazetecilerde bir hareketlenme olmuştu tabi onunla birlikte herkes o tarafa doğru bakmaya başlamıştı.Bizde Barışla o yöne doğru merakla bakarken kapıdan öyle bir adam girdi ki ağzım açık kaldı.İnsan olamazdı bu diye düşünmedim değil hani.Sert yüz hatları geniş omuzları gerçekten cennete düşen bendim sanırım.Yavaş ve net adımlarla bize doğru gelirken tüm kızların hatta 50 yasında kadınların bile ona yemek istermiş gibi bakmalarını görmüştüm.Her adımda bize doğru yaklaşıyordu demek ki Aslı Teyzenin yakınıydı ama daha önce hiç görmemiştim.Hemen yanımda durdu benim şaşkınlığım daha da artarken Barış'a baktı bende baktım ve oldukça şaşkın görünüyordu.Kimdi bu Barışı bu kadar şaşırtan esrarengiz kişi gerçekten merak etmiştim.Ben tekrar o esrarengiz adama dönüp onu iyice incelemeye başlamıştım.Hafif sakalı vardı ama soğuk bir yapısı vardı.Ben kendimi adama iyice kaptırmış gidiyorken Barış'ın dediği şeyle kendime gelmiştim.

"Abi.." nasıl yani Barışın abisi mi vardı ama neden 3 yıldır evde konusu bile geçmemişti.

"Başın sağ olsun Barış" dedikten sonra bana döndü ve iyice inceledi daha sonra sesini çıkarmadan tekrar önüne döndü.Barış, abisine 1 adım daha yaklaşarak

"Gelmezsin sanıyordum çok şaşırdım" dediğinde gözleri dolmuştu ama o adam ona sadece bakmakla yetindi ismi neydi bunun gerçekten merak etmiştim.Cenaze bittiğinde Barış annesinin mezarına koydu ellerini kalabalık baş sağlığı dileyerek teker teker uzaklaştı.Barışın babası Sezgin Bey fenalaştığı için hastanedeydi cenazeye gelmesine doktor izin vermemişti ama neden hiç akrabaları Barışın yanına gelmemişti ki gerçekten anlam veremiyordum.Bir sesle bu düşüncelerimden çıktım.

"Sen neyi oluyorsun" bunu soran oydu ve bende ona döndüm

"Öğrencisiyim"

"Bende kızı falansın sandım.Adın ne"

"Eylül DEMİRKAN"

"Savaş KARAHAN"

"Tanıştığımıza memnun oldum" diyerek hafif tebessüm ettim.Ama bu çok zoraki bir tebessümdü bakışları gerçekten sinirimi bozmuştu bunu daha fazla düşünmeyerek Barışın yanına doğru ilerledim gerçekten kötü görünüyordu.

"Barış hadi eve gidelim yeter burada durduğun,biraz dinlenirsin yarın yine geliriz" tamam dermişcesine kafasını salladı ve onun koluna girip biraz daha dengeli yürümesini sağladım.Savaşın yanına gittik.

"Abi lütfen sende gel"

"Ben senin abin falan değilim git evine ve dinlen."

"Abi çok uğraştım seni bulmak için o kadar aradım konuşmaya çalıştım neden bunu yapıyorsun."

"Git dedim sana" diyerek kesinlik gösteren bir ses tonuyla konuştu.Neden böyle davranıyordu Barış'a karşı gerçekten anlayamıyordum.Ve Barış son kez abisine baktıktan sonra ilerlemeye başladı bende onun arkasından yürümeye başladım.Arabanın yanına geldiğimizde şoför kapıyı açtı.

"Sende bizimle gel Eylül"

"Bende arabayla geldim ve fakültede bir kaç işim projelerin son günü ondan sonra gelebilirsem mutlaka gelirim merak etme."

"Tamam o zaman zaten ilk babamın yanına gitmem lazım.Ayrıca senden bir şey istemem lazım Savaştan kimseye bahsetme.Sadece babam ve ben biliyorum bunu kimseye açıklayacak gücümüz yok şu an da."

"Tamam merak etme kendine dikkat et" dedikten sonra o arabaya bindi bende kendi aracıma doğru ilerledim.O sıra da Savaş ta mezarlıktan çıkıyordu.Göz göze geldik ama gözlerinde farklılık vardı anlam veremediğim bir yoğunluk ve duygu yüklüydü ya da duygusuzluk..Tam arabaya bineceğim sırada bana seslendi ama sesi bile ayrı güzeldi.Gerçekten bu kadar kusursuzluk çok fazlaydı.Ama bana olan bakışları çok sertti korkutuyordu geldiği andan beri bana olan bakışları gerçekten rahatsız ediciydi.

"Eylül"

"Efendim Savaş"

"Az önce duydukların pek hoş şeyler değildi ve kimsenin de bu hoş olmayan şeyleri bilmesini istemiyorum" dedi ciddiyetle

"Merak etmeyin Barışla da konuştuk kimse bilmeyecek."

"Başka bir ihtimal yok zaten" demesin mi.Ne demek başka seçenek yok ukala bozuntusu.

"Ukala mıı? Çekici ya da karizmatik kelimesini tercih ederim küçük hanım" diyerek göz kırptı.

"Mümkünse bir daha karşılaşmayalım." dedikten sonra arkamı döndüm.O da bir şey demeden arabasına doğru ilerledi bende arabama bindim hangi ara geriye döndü bilmiyorum ama camımı tıklattı hafifçe indirip ona baktım bir şey demesi için

"Benim burada daha çok işim var küçük hanım.Birinin hayatına girersem kolayca çıkıp gitmem" diyerek hızlı adımlarla uzaklaştı.Bu da ne demekti şimdi benim hayatımda senin ne işin var ki?

HİSSİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin