"Sadece uymak istiyorum şimdi uslu bir kız ol"
"Senin benim yanımda ne işin var ayrıca bana ne oldu ve nefes almakta zorlanıyorum" dediğimde kollarını hafif gevşetti.
"Burası benim yatağım sen benimsin istediğimi yaparım ve şimdi sus uyumalıyım"
"Ama beni bırakacaktın öyle anlaşmıştık" dediğimde burnunu kulağıma hafifçe sürttü elektrik çarpmış gibi hissetmiştim.Üzerimde böyle bir etki bırakmamalıydı.
"Sadece 1 günlüğüne izin vermiştim.Kokun bile benken ve üzerinde böyle bir etkiye sahipken seni bırakacağımı düşündün mü gerçekten?" dediğinde kafasını boynuma gömüp derin bir nefes aldı ve uyumaya devam etti..
Bundan sonra hiçbir şey gerçekten eskisi gibi olmayacaktı bunu şimdi en açık haliyle anlamıştım..
***
Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını anlamıştım ama Savaş'ın böyle sahiplenmesini bir türlü anlayamamıştım.Konuşmaları bazen bana deliler gibi aşık bir adamın konuşması gibi ama eğer öyleyse neden bu şekilde bir hayat yaşamaya mahkum ediyor? Sevgi bencillik mi? O zaman sevdiği insanın mutluluğuyla mutlu olanların durumu ne oluyor? Bu soruların kesin bir cevabı olmaması canımı o kadar sıkıyordu ki.Aklımdan bin bir türlü soru geçiyordu..Acaba o adama ne yapmıştı adını da söylememişti.O anları hatırlayınca vücudumu yeniden bir korku sardı çırpınışlarım aklıma geldikçe tüylerim diken diken oluyordu.Savaşa olan güvenim bir an da yerle bir olacak diye korkmuştum içimde bir şeyler kurtaracak derken diğer tarafım seni bu bataklığa o bulaştırdı neden şimdi elini tutsun diyordu.Girdiğim çıkmazın yanında çıkmaz sokak halt etmişti ve üstünden atlayabileceğim bir duvar da yoktu tek çıkışım beni köşeye sıkıştıran şeydi..Yani Savaş..Evet tek çıkış yolum o çünkü içimden bir ses bunun gibi olayların o adamın yaptıklarıyla sınırlı kalmayacak diyordu.
Uyuyamadığım için mi bunları düşünüyordum yoksa beni uyutmayan bu düşünceler miydi açıkcası pek bir fikrim yoktu.Savaşın bana sarılması düşüncelerimi daha da etkisi altına alıyordu bu düşündüklerimle birlikte Savaşın kollarını kaldırmaya çalıştım ama nafile evet çok iyi bir vücudu olabilir ama bu onun bir kolunun benim iki bacağımın ağırlığına eşit olduğu gerçeğini değiştirmezdi.Şimdi ben buna hayvan demeyeyim de ne diyeyim?
"Mesela çok yakışıklı olduğumu diyebilirsin ya da dur dur dayanılmaz bir cazibem olduğunu söylemelisin"
Yok artık! Sesli mi dedim ben bunu ya! Ah be kızım şu diline bir kere hakim olmayı öğrensen böyle rezil olmayacaksın.
"Sen uyumuyor muydun?" sesim kendimi daha da ele vermekten başka bir halta yaramamıştı.Oha o da ne güldün mü o az önce yoksa bana mı öyle gelmişti? Ya bir insana gülmek bu kadar yakışamazdı..Neyse toparla kendini Eylül unutma o seni gece bir manyağın önüne yem olarak attı.Tabi bunu düşündüğümde haliyle sinirlendim ve bir an da kollarını ittim yataktan doğruldum.
"Ne yaptın o adama" yatağın içinde hafif doğrulduktan sonra ellerini hafifçe kaldırıp
"Hiç" dedi.Hayır hiçbir şey yapmamış olamazdı ben bayılacağım sırada "Sen bittin piç! Benim olana dokunmak mı?" bunları demiştin çok net hatırlıyorum.Nasıl şimdi bana hiç diyebilir ki? Daha fazla soru sormayacaktım sessizliğimle alt edecektim tabi dayanabilirsem..
----
(SAVAŞ)
"Sen bittin piç! Benim olana dokunmak mı?"
Bu cümleleri dedikten sonra Akın'ı son gücümle duvara çarpmıştım.Onun her feryat edişinde benim içimdeki ateş daha da korlanıyordu. Duvara yaslayıp karnına defalarca dizimle attığım tekmeler yüzünden yere yığıldı.Kalkması pek uzun sürmedi ona şans vermeliydim değil mi ama? Eylül'e bakış attığımda bayılmış olduğunu gördüm içimde bir şeyler koptu sanki o an benim kadınım yerde bir piç yüzünden yatıyordu. Akın'ın bana atacağı yumruğu son an da fark edip kolunu geriye doğru kıvırmıştım bunun acısı daha bir başka oluyor bir de en acımasızca yapılan halini düşünün kolunun eklem yerinden gelen o müthiş ötesi acıyı anlatmaya kelimeler yeter mi?
Adamlarım yanıma geldiğinde onu paketlemiştim daha onunla işim bitmemişti.Eylüle yeniden baktığımda yerde yatıyordu.Onun yanına doğru yavaş yavaş ilerlediğimde bu hale girmesinin sebebi ben olduğum için huzursuzdum.Canımdan çok sevdiğim insan benim bencilliğim yüzünden yerde yatıyordu.O benimdi kim ona hangi cesaretle dokunabilirdi? Buna asla izin veremezdim çünkü o benim kadınımdı..
***
(EYLÜL)
Deli gibi acıkmıştım. Savaş'ın o adam hakkında konuşmamak istemiyor olması benim olanları bir gün öğrenmeyeceğim anlamına gelmiyordu.Ama şimdi kahvaltı yapmam gerekiyordu ve Savaş dışarıdan bir şeyler söylediğin de bir yandan masayı hazırladık.Hızlı önümde duran enfes gözlemeyi yiyordum ki savaşın attığı kahkahayla bakışlarımı gözlemeden ona doğru çevirmiştim. Bana bakıyordu
"Ne oldu hayatında hiç acıkmış birini görmedin mi?"
"Yok gördüm de senin gibi zayıf birinden bu performansı beklemiyordum" evet doğru zayıftım fakat yemek yemeye hayır diyecek bir yapım yoktu.İkimizde tabağımızdaki bitirdikten sonra masayı toplayarak içeriye gittik.
"Beni ne zaman serbest bırakacaksın ailem merak etmiştir"
"Hiçbir zaman"
"Nasıl hiçbir zaman kafayı yedin herhalde"
"Aileni dert etme Barışla konuştum o gerekeni yapacaktır." Barış nasıl beni bu manyağın eline bırakabiliyordu.
"Senin Barışla derdin ne" bakışlarını aniden bana çevirmesiyle sinir uçlarına dokunan bir soru doru sorduğumu anlamıştım.
"Benim kimseyle bir derdim yok olsa bile bu seni ilgilendirmez küçük" diyerek kafasını koltuğun kenarına koyarak gözlerini kapattı.Daha fazla ısrar etmenin bir anlamı yoktu fakat herkesten gizlenmesi kimsenin bilmemesi büyük bir merak uyandırıyordu. Elbette bir gün her şey ortaya çıkacaktı.
"Barışla derdim yok benim derdim Mehmet ILGAZ". işte bu duyduğum kısık sesle söylenen cümle yarınlarımızın dünden çok daha kötü olacağının fısıltısı gibiydi..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİSSİZ
Teen FictionBedeller.. İhanetler.. Tutku.. "Sen ya çok fazla duygu barındırıyorsun ya da hissizsin.."