Bölüm 3

43 3 0
                                    

Evet arkadaşlar umarım bu bölümü de beğenirsiniz.Düşüncelerinizi bilmeyi çok isterim umarım yorum yaparsınız :) Medyadakiler Eylül ve Savaş.

"Barışın abisi olduğumu öğrendin yetmez mi? Hem aileni çok iyi tanıyorum Eylül adamlarım 1 saat önce bir tane şirketinize ortak olmak için toplantıya gitti bile" dediğinde ne demek istediğini anlamıştım.Kendini bir bok sanan piç!

"Ne istiyorsun peki"beni dikkatle baştan aşağı süzdü yine ibne sırıtışını yaptı ve

"Emin ol yapamayacağın bir şey değil"

***

O kurduğu cümlenin üzerinden tam olarak 2 saat geçmişti ve ben ona itiraz edememiştim.Aslında edebilirdim ama şirketimize kadar girmiş olması oldukça canımı sıkmıştı.Ne yapmam gereketiğini pek bilmiyordum açıkcası.Seçtiğim yol doğru değil bunu biliyordum ama yinede içimden bir ses o yolu takip et dermişcesine yön gösteriyordu.Monoton bir hayata alışmışken Savaşın oyun dünyasına girmeye hazır mıydım bunu da bilmiyorum.Kafamda cümlelerimi hislerimi toparlayınca bilmediğim karar veremediğim bir çok şeyin olduğunu fark ettim.Belki de bu defa biraz sıra dışı olmanın bir zararı olmazdı ama benimde sınırlarım vardı.Umarım onları zorlamaya kalkışmaz.

Kafamı koltuktan geriye doğru sarkıttım beynimin uyuştuğunu ya da düşünemediğimi anladığım zamanlarda böyle yapardım yoga falan halt etmiş bir kaç dakika öyle kal bak beynine kan gidince nasılda kendine geliyorsun.Evin tavanına ters bir şekilde bakarken düşüncelerimle iç sesimle resmen savaşıyordum.Savaş...

Acaba o da adı gibi her şeyle savaşıyor mudur? Ama önemli olan savaşması mı yoksa hangi safta yer aldığı mı? Savaş dediğimiz de aklımıza kötülük gelir duman gürültü karanlık ve bunlara benzer bir çok şey.Yine de biraz düşündükçe insan savaşında insanlara öğrettiği bazı şeylerin olduğunu anlatıyor.Merhametimiz gelişiyor savaş hep kötü olmak zorunda mı? Annenin evladı için verdiği savaşın neresi kötü olabilir ki? Belki de Savaş KARAHAN da onun savaşını anlayacak birilerini istiyordu.Belki de kendisi de hangi safta yer aldığını bilmiyordu peki ben bunu anlamak istiyormuydum? Peki benim onu anlamak için açacağım savaşta kaybedeceklerim daha mı fazla olacaktı? İşte bunları asla yaşamadan bilemeyecektim.

Görüş alanıma Savaşın ters yüzü girince tabi ki korkmuştum kendimi o kadar kaptırmışım ki ayak seslerini bile duymamışım.Bana bakıp kafasını iki yana sallayarak güldüğünde bende doğrulmaya çalışıyordum.O da çaprazımdaki koltuğa oturdu.İçerde Savaşla can sıkıcı bir şekilde oturmak gerçekten beni bunaltmıştı.Buraya neden getirdiğini bile anlamış değildim sessiz sakin bir yer ama şu an canım burada durmak istemiyordu bunun sebebi belki Savaştı..

"Savaş?" dediğimde efendim yerine kafasını geriye doğru yasladığı koltuktan milim bile oynatmadan sadece "hıı" dermişcesine bir ses çıkarmıştı.

"Ya ben çok sıkıldım.Neden geldik buraya? Konuşmamız gereken şeyler yok mu? Eğer yoksa ben dönmek istiyorum.Elime hiçbir şey geçmeyecek ki bu şekilde" dediğimde kafasını bana baktı,iyice inceledikten sonra dediği tek şey "acıktım" olmuştu.Allah aşkına neyle sınanıyordum ben.Bir insan bu kadar umursamaz olabilir mi? Ama yine de bende acıkmıştım en son kahve içmiştim ve saatlerce burada tıkılı kalmıştım.

"Ne kadar sorularıma cevap alamamış olsam da yemek yeme fikri pekte kötü gelmedi" dedikten son gülümsemiştim.

"Ben bir şeyler alıp geliyorum o zaman.Ayrıca kapıyı kitle" dediğinde bu adam gerçekten salak mı diye düşünmedim değil.

"Saçmaladın sanırım ben burada dağ evinde ormanın ortasında tek başıma mı kalacağım? İşte buna gülerim." dediğimde tek kaşını kaldırıp kapının önünde durmuş bana bakıyordu.Biliyordum dalga geçecekti pislik ama tabi ki hiç bozuntuya vermeden en cool halimle önünden geçip kapıdan çıktım ve attığı kahkaha yüzünden resmen nefes alamadım.Bir insanın sesine kahkaha bu kadar yakışırken neden hep somutur ki? Kendimi bu şokdan çıkarıp arabaya bindim.O da şoför koltuğuna oturup hızlı bir U dönüşü yaparak bahçeden çıktı.Geldiğim yöneden farklı bir yöne gidiyorduk demek ki burada oldukça uzun zaman geçirmişti neyin nerde daha yakın olduğunu biliyordu.Yaklaşık on dakika süren yolculuğumuzda arabanın içinde en ufak çıt sesi bile olmamıştı bu durumu pekte garipsemedim zaten Savaş hiç konuşmuyor denecek kadar az konuşuyordu konuştuğunda ise çok zekice sözler söylüyor ve cevap vermem dakikalar alıyordu.Bir dinlenme tesisine geldiğimizde arabayı durdu ve bende indim.O da indiğinde benim yavaş adımlarım aksine 2 adımda yanıma geldi.

HİSSİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin