1

17 2 0
                                    

Sokaklardan evin içine sızan müzik sesleri bütün duvarları yıkmak istercesine ağırlığını bastırıyordu. Kapılar neredeyse sesten kırılacak, pencereler patlayacaktı. Görünene göre herkes mutluluğuyla sokaklara eğlenmek için çoktan inmişti bile. Camdan izlediğim sokaklar loş ışıkla aydınlanmış etrafta hoş bir görüntü oluşmuştu. Uzak evlerin camlarından farklı farklı renkler bir yanıp bir sönüyordu. Neredeyse bütün evler bu şekilde iken bir çoğu kendi evinde eğlenmek yerine eğlence gününü dışarıda geçirmek istemiş sokaklara akın etmişlerdi. Ağırlığımı verdiğim pencere kenarından doğrulup derin bir iç çektim. Nefesim ağzımdan çıkmış usulca havaya karışırken gözlerimi sokaktan geçen insanların üzerinde gezdirdim. Çocuklar eğlence içinde oynuyor, eşler el ele aşkla yaşıyorlardı. Çaprazımda yer alan evin girişinde tamamen siyahlara bürünmüş çocuğa takıldı bir an da gözüm. Giriş kapısının hemen yanında uzun arkası olmayan bir koltukta başını ellerinin arasına almış şekilde oturuyordu. Bir derdi vardı ya da onu rahatsız eden bir durum. Düşüncelerim siyahlara bürünmüş çocuğun kafasındaki düşünceleri fazlasıyla merak ediyordu. Tekrardan ağırlığımı pencereye bastırıp gözlerimi ona odakladım. Kımıldamıyordu fakat gergin olduğu azıcık titreyen bacağından belli oluyordu. Ayakkabıları, pantolonu, giydiği siyah ceketi ve hatta kafasına taktığı şapka bile siyahtı. Tuhaflık içime girdiğinde gözlerimi ona daha fazla odakladım fakat o onu izlediğimi anlamış gibi başını aniden kaldırıp gözlerini gözlerimle buluşturdu. Ağzını ve burnunu kaplayan siyah beresi gözlerini ortaya çıkarmıştı. Bana baktığını sokak lambasının etrafa yaydığı ışık sayesinde anlayabiliyordum. Durdu, istifini bozmadan bir kaç saniye hareketsiz bir şekilde bana baktı, gözlerimi ondan çekmek istesem de başaramadım. Hadi ama korku gecesi değildi neden böyle giyindiğini kafamda sorgulayıp durdum. Bu haliyle etrafa korku saçıyordu ve şuan yanımda olsa kendimi bir katilin kollarında hissedebileceğime emindim. Her ne kadar iyi biri olsaydı bile.

Bu gece yılın bütün gecelerinden farklı bir geceydi. Bu günler de herkes mutluydu ya da belki de sadece öyle görünüyordu. İnsanlar eğlenmek için farklı aktivitelere başvuruyor ülke eğlenceyle şahlanıyordu. Gülümsemek vardı, gülmek, eğlenmek, yaşamak, anı tatmak ve her şeyin tadını çıkarabilmek...

Her yıl olduğu gibi yine 21 Mayıs gelmişti.

Düşüncelerimden sıyrılıp gözlerimi tekrar ona diktim. Gizemli duruşu, sessizliği, simsiyah giyinişi ve parlayan gözleri.. Her şeyi tek tek ilgimi çekiyordu. Kafasını tekrar eğmiş yere bakıyordu lakayt tavrı dikkatimi çekmişti gözlerimi ondan çekmeden sadece onu izliyordum fakat görüş alanıma arkadaşlarım girdiğinde onu izlemeyi bıraktım. Aşağıdan el sallayan Amy'i gördüğümde gülümseyerek bende el salladım. Addys, Alisa ve Lexy de beni gördüklerinde hepsi tek tek el sallamıştı. Onlarada aynı şekilde karşılık vererek penceren ayrılıp mutfağa geçtim. Annem ve babam karşılıklı oturmuş sohbet ediyorlardı. Gece planını nerede geçirsek diye fikir alışverişi yaptıklarına emindim. Mutlu çiftler gece yürüyüşüne çıkardı bu günde her yıl 21 Mayıs'ta güzel bir akşam yemeği ve romantik bir yürüyüş, aşk, sevgi, aile ne demek olduğu o zaman tam anlamıyla anlaşılıyordu. Sohbetlerini bölmek istemesem de anneme yaklaşıp gülümsedim. Giydiği siyah mini elbisesi beyaz tenine uyuyordu. Göğüs dekoltesi boynunda ki beyaz inci kolyeyi fazlasıyla göz alıcı gösteriyordu. Siyah salık saçları güzelliğine daha çok güzellik katıyordu.

Derin bir nefes alıp konuşmak için dudaklarımı araladım. "Anne, kızlar aşağıda bende iniyorum." gülümseyen annem dediğimi onayladığında babam söze karıştı. O da annemin giyimine uyumlu siyah bir takım elbise giymişti. Dağınık saçları, uzun boyu ve yapılı duruşuyla gömleğin onun üzerinde yeterince modern durduğuna yemin edebilirdim. Yaşından fazla küçük gösteriyordu bende bazen aşık olmuyor değildim. Görkemli vücudundan gözlerimi çekip dudaklarından çıkan kelimelere odaklandım. "İnsanlara bulaşma ve kendine dikkat et. Fazla geç kalmadan eve geç belki bu gece annenle eve gelmeyiz. Benjamin dışarı çıkmayacağını söyledi." beni kendine çekip saçlarımdan öptüğünde bende yanağından öpüp gülümsedim. "Söz kimseye karışmak yok ve erken geleceğim" yanağımdan bir makas aldığında annemle babama tekrardan gülümseyip aşağı inmek için antredeki portmantodan üzerime ince bir hırka geçirip kapıdan çıktım.

Hızlı hızlı merdivenleri inip binadan çıktığımda hepsi kapının önünde dikilmiş bana bakıyorlardı. Beni gördüğü gibi kollarıma atlayan Addys'le bir süre sarılarak kalmış öylece bir birimizi sıkıca sarmıştık. Sarı saçları ve yeşil gözleriyle bütün erkekleri peşinden sürükleyecek güzelliğe sahipti. Giydiği çiçekli mini elbisesi onun üzerinde fazla güzel duruyordu. Ondan ayrıldığımda bana göz kırpıp yanıma yaklaşan Alisa'ya sarıldım. O hepimizden farklı iki renkli saça sahipti. Doğuştan kahverengi ve içine karışık beyaz saçları sanki kendisi boyamışçasına çok hoş bir görüntüsü vardı. Kısa kahverengi tulumunu üzerine geçirmişti. Beyaz teniyle birlikte saçlarıyla uyumluluğunu korumuştu. Minyon tipi yaşından küçük göstermesine neden oluyordu. Daha sonra sıkıca sarılıp bıraktığım Amy ve Lexy'le de ayrılmıştık. Amy siyah saçları ve kahverengi gözleriyle kendi tarzından ödün vermeden koyu yeşil tişörtü ve gri eşofmanıyla giyinip gelmişti süslenmeyi seven biri değildi bu her halinden belliydi. Lexy ise saçını tepeden toplamış üzerinde beyaz never give up yazan bir tişörtle kot pantolon giyip dışarı çıkmıştı. Onları incelemeyi kesip Addys'e baktım.

Fazla eğlendiği belliydi bu gece aramızdan en çok ona yaramıştı. "Wooww bu gece bizim gecemiz gençler" diye bağırıp elinde ki bir şişe birayı kafasına tekrar dikmişti. Kafasının az çok güzel olduğu gözlerinden bile anlaşılıyordu. İçmeyi seven biriydi ve içki onun için vazgeçilmez bir içecekti. Lexy ve Alisa da içkiyi seviyordu ama Amy ile birlikte bu içeceğe pek sıcak bakmıyorduk. Ağzımı bile sürmek istemesem de bazen Addys ve diğer kızlar yüzünden yudum aldığım oluyordu. Yine de fazla iğrenç tada sahipti ve bu daha ağzıma sürmeden bile uzaktan midemi bulandırıyordu. "Tanrım, içme şunu artık" Amy sitemkar tavırlarıyla Addys'e bakıyordu. Addys ise hiç umursamadan elinde ki şişeyi kafasına dikmekle meşguldü. Gece biraz ürpertici geliyordu sokak lambasının bozuk olmasından mı kaynaklı yoksa birilerinin korkutmak için yaptığı garip bir oyun muydu bilmiyordum fakat lambanın bir yanıp bir sönüyor olması içimi germeyi başarıyordu. Bu bir eğlence gecesiydi gerilim gecesi değil. Kendimi bir şekil avutmaya çalışıp derin bir nefes aldım. Daha fazla kapıda durmaya tenezzül edemeyecek kıvama geldiğimde gitmek için birkaç adım ilerledim. Gözlerim bir anlığına az önce ki çocuğun olduğu yere kaydı. Yoktu, gitmişti belki de onu burda tutan şey artık yoktu ya da... Her neyse bu konuyla kafamı yormak istemiyordum diğerlerinin de benimle birlikte ilerlediğini fark ettiğimde bozuntuya vermeden bir kaç mahalle altta ki parti yerine gitmek için sessizce adımlarıma devam ettim.

Mahallelerin bina kapılarında oynayan küçük çocuklar, içki şişelerini kafalarına dikmiş ayyaş ayyaş sokak köşelerinde duran insanlar, eğlenceyi umursamayıp evlerinde ki balkonda keyif yapanlar ve daha niceleri... Herkes istediği gibi davranışlarını sergilerken bense etraftaki olan bitenleri süzüyordum. Kapı köşelerinde sevişen sevgililer veya eşler hiç umursamaksızın bir birlerine dokunuyorlar etrafta geçen insanlardan rahatsız olmuyorlardı. Tuhaftı, en azından benim için öyleydi. Çekingen yapım böyle durumları kaldıramayacak kadar büyük yapıdaydı bu yüzden gayet normal olan bazı durumlar bana fazlasıyla garip geliyordu. Yine de insanların ne yaptıkları ve ne yapacakları beni ilgilendirmiyordu, diğer insanlarında olduğu gibi. İğrendiğimi yüz ifademle belli edip gözlerimi çektim. Gözlere sahip olabilirdim ama bu insanların ne yaptıklarını süzeceğim anlamına gelmiyordu tıpkı ağzımın olduğu halde insanların yaptıklarına saygı duyup boş konuşmamak gibi.

81 Saat / Kayboluşun İzleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin