İnsanlara basmamak için zorlu süreçten geçmiştik sadece kısa bir mesafe olmasına rağmen. Neyse ki Lexy doğru söylemişti kapı açıktı. Lexy arkasını dönüp sevinçli yüzüyle gülümsedi. Aynı şekilde karşılık vermek istesemde ben onun kadar bu duruma sevinememiştim her ne kadar kendi canımızı kurtaracak olsakta burada herkes ölü gibi yerde yatıyordu. Bir adım attığı sıra bende bir adım attım fakat o ilerlemek yerine durmuş gözlerini sol tarafa çevirmişti. Ne gördüğünü anlamak için bende aynı yere baktığımda Addys tam karşımızda yığılarak yerde yatıyordu. Ellerimi Lexyden çekip hızla onun yanına ilerledim. Gözleri kapalıydı. Elinde ki şarap bardağı kırılmış ve içi dolu şarap yere dökülmüştü. Bardağın uzun parçası hâlâ ellerinin arasında duruyordu. Lexy elini Addys'in şah damarına bastırıp gözlerini bana çevirdi. "Atıyor" kafasını bir sağa bir sola döndürüyor yavaşça yanaklarına vurarak uyanmasını istiyordum fakat bedeni tek bir tepki vermiyordu. "Addys uyan" Lexy de Addys'in uyanması için çabalamasına rağmen her şey aynıydı. Ellerini Addys'in yüzünden çekip gözlerime baktı. "Gitmeliyiz" dedi "Burada bırakamayız" deyip Addys'e döndüm. Lexy kolumdan tutup beni çekiştirdi. Ne yapıyordu bu kız? Yıllardır arkadaşımız olan bir insanı burada bu tehlike içerisinde bırakıp gidemezdik. "Gitmeliyiz Becky, eğer şimdi gitmezsek bizi de buraya tutsak ederler ve arkadaşlarımızı burada ki insanları kurtaramayız" haklı olabilirdi düşüncesiyle onu onaylayıp tekrardan Addys'e döndürdüm gözlerimi "Geri geleceğiz bebeğim, geleceğiz bekle bizi burada" diyerek ilerlemeye çalışan Lexy'in peşinden gittim. Burası diğer kapıya oranla daha fazla karanlıktı. Etrafı net bir şekilde göremiyorduk. Bir diğer sokak lambası üst mahallenin başındaydı ve oraya gitmemiz için hiç bir neden yoktu. Fakat kimlerin yerde olup olmadığını merak ediyordum. Amy ve Alisa hâlâ ortalıkta yoktu. Kapıdan sağ salim çıktığımızda Lexy gözlerini bana çevirdi. "Ne taraftan gideceğiz?" gözlerimle etrafı kimse var mı diye taradığımda görüş alanıma kimse girmemişti. Gerçi karanlık olduğu için görememiştim ama az vurulan ışıkla bir şeyler görmeye çalışıyordum. Bizim ev diğer kapının sağ tarafında kalıyordu. Geriye dönüp oraya da bir bakış attığımda Lexy'e döndüm karanlığın içinde yüzünü pek seçemiyordum. Burayı aydınlatmak için gerekli el feneri ya da bir telefon gerekliydi elim ceplerime gittiği halde telefonum yoktu düşmüş olmalıydı. Yere eğilip ellerimi yerde gezdirdim bir kaç bedene çarpıyordu neyse ki bir telefon elime geçtiğinde ekranı açıp feneri açtım. Artık azda olsa etraftaki insanları ve hemen önümde ki Lexy'i görebiliyordum. Kilit ekranında aynı okulda olduğumuz Berenica vardı onun telefonu olduğunu anladığımda feneri yere çevirip yerde yatana baktım. O da Addys'i gibi kendini tutamayıp düşmüştü. "Becky hadi" Lexy konuştuğunda Berenica'yı orda bırakıp "Şu taraftan gideceğiz" diyerek işaret ettiğimde Lexy'i ilerlemiş bende peşinden ilerlemeye koyulmuştum. Bir kaç dakika sonra artık alanın kenarına gelmiş gitmek istediğimiz yola doğru ilerlemek için sadece az bir yolumuz kalmıştı.
Bir silah sesi yükseldiğinde Lexy kolumdan tutarak hızla yan tarafımızda kalan evin bahçesine koştu. Peşinden sürüklenerekte gitmiş olsam bahçeye vardığımızda üzerinden atlayabileceğimiz kısalıkta örülü duvarın üzerinden önce Lexy atladı. Etrafıma hızla göz gezdirip bende ardından Lexy'in atladığı yere atladım. Kalbim parçalanıyor gibi göğüs kafesimi kesiyordu. Sanki göğüs kafesimin içinden çıkıp gerilimden patlayacaktı. Hızlı hızlı nefes alıp Lexy'in yaslandığı duvara yaslandım. O kadar hızlı nefes alıyorduk ki ciğerlerim kasılıp gevşemekten buga girmişti. Bir süre sadece karanlık yerde karşımızda ki duvara yansıyan hafif ışığa bakıyor asla konuşmuyorduk. Ne yapacağız diye söylenip edinsemde gerçekten bir plan kurmamız gerektiğinin farkındaydım. Neden böyle bir şey yaşamıştık aklım almıyordu. Saatler öncesinde evimde ailemle birlikte mutlu anın tadını çıkarırken şimdi içinde olduğum gerilim gecesi beni boğuyordu. Böyle bir şey sadece filmlerde oluyordu nasıl şuanda yaşadığımı anlayamıyordum. Ya filmlerde ki olaylar kurgu gibi gözükse de aslında değilse ve biz korkmayalım diye bize söylenmiyorsa?
Derin bir iç çekip nefesimi düzene sokmaya çalıştım. Bir yandan ailemi düşünmek bir yandan ise yaşadığım olayın ne olduğunu kavramaya çalışmak bünyeme ağır gelmişti. Geceyi burada geçirmek bana pek mantıklı gelmiyordu çünkü eğer silahlı insanlar varsa etrafta ya bizi de öldürürlerse? Peki kim bu silahlı insanlar? Neden ateş ediyorlar ve kime ateş ediyorlar? Neden bu geceyi seçtiler? Planları neydi? İntikam mı alıyorlar? Düşüncelerimin içinde boğulduğumu hissettiğimde ciğerlerimi havayla doldurup usulca salıverdim.
"Becky"
Lexy nefesini dışa üflerken gözlerini karşımızda ki duvardan çekmeden adımı söylemişti. Ne durumda olduğunu az çok anlayabiliyordum. Babası ve erkek kardeşiyle bir evde yaşıyorlardı. Babası, iki kardeşe bir babadan çok her şey olan biriydi. Lexy için anne bir nefretken baba sevginin tam karşılığıydı. Onu evinde bekleyen bir babası vardı ve onsuz bir hayat düşünemiyordu. Bazen babasının ölecek olmasını düşünüp ağlıyor sonra babasına sarılıp ağlamayı bırakıyordu. Garip bir duyguydu onunkisi garip bir travmaydı. O annesini çok küçükken başka bir adamla aynı yatakta görmüştü. Annesini asla affetmeyeceğini söyleyip dururdu her zaman. Bu yüzden onun yanına anne kelimesini pek kullanmazdık. Bu küçük bir detay olsa da aslında büyük bir değerin varlığını gösteriyordu.
"Ne zaman ailemize kavuşacağız?" sorduğu soru karşısında yutkunmak istesemde boğazımdaki yumru bir türlü gitmedi. Annemi ve babamı şimdiden bile çok özlemiştim. Pek aramız olmasa da Benjamin'i bile şuan fazlasıyla özlediğimi hissediyordum. Kişiliğim evden hatta odasından çıkmazken şimdi bu saatlerde ilginç bir olayın içinde yer alıyordu. Sanki bir filmdi ve başrolünde gibiydim. Ölürsem film biter ölmeden savaşmam gerekiyormuş gibi. Derin bir iç çekip omuzlarımı dikleştirdim nefesimi dışarı üfleyip gözlerimi duvardan ayırmadan konuştum. "Bilmiyorum."
O hiç mimik oynatmıyordu. Burda olmaktan memnun değildi. Gerçi kim olabilirdi ki bende değildim. Mutsuzdu, yüz ifadesinden hüzünlü olduğu anlaşılıyordu. Babasını ve kardeşini düşünüyordu sanırım. Çünkü sadece ailesini düşündüğünde yüzü bu denli asılıyordu.
"Ne düşünüyorsun?" dedim bakışlarımı ondan çekip tekrar duvara sabitlerken. Bir iç çekip nefesini hızla verdi. Konuşmak istiyordu fakat ağzını bıçak açmıyordu. Sustu. Daha sonra konuşmak için dudaklarını araladı. "Babamı ve Felix'i" dedi. Net bir cevap vermişti ve tahminim doğru çıkmıştı. Başka kimi düşünebilirdi ki zaten. "Bir de Elijah'ı." tek kaşımı kaldırıp yüzüne anlamsız bir şekilde baktım. "Elijah mı?" durdu, gülümsedi. Yüzüme bile bakmadan dediğimi başıyla onaylamıştı. Elijah okulumuzdan biriydi. Kendisiyle takılan bir kaç kişiyle birlikte okulun en tehlikeli takımıydı. Arkadaşlarından başka kimseyle konuşmayan ona bulaşmadıkça kimseye zararı olmayan biriydi fakat ona ters davranan her insanın ölümü göze almasını bilmesi gerekliydi. Her ne kadar sadece takımına iyi görünse de Lexy ile araları oldukça iyiydi. Ona ilgi veriyordu ve Lexy bu durumdan memnundu. Her ne kadar o sadece kendisine bulaşanlara şeytanlığını gösterse de kötü biriydi en azından benim gözümde öyleydi. "O kötü biri nasıl onu düşünürsün Lexy?" dedim bir an dudaklarımdan çıkan sözler sertliğini belli etmişti. Başını bana çevirip gözlerini gözlerime odakladı. "Ona aşık olduğumu söylemedim Becky" iğneleyici tonda sesiyle suratıma sesini yükselttiğinde bakışlarım bir anlığına duraksadı. Ne yaptığını anladığında kolumdan tutup başını eğdi. "Özür dilerim Becky, gerginim biraz ve..." derin nefes alıp konuşmasına devam etti "...Nasıl bir durumda olduğumuzu biliyorsun" onu anlıyordum çünkü bizzat bende aynı gerilimin içindeydim yine de bana bağırması hoş değildi ama bunun için ona kızmayacaktım çünkü onu anlıyordum. Sessizliğimi koruyup ona olan bakışlarımı yere kaydırdım. Ona doğru dönen vücudumu düz tutup sırtımı tekrar duvara yasladım. Bacaklarımı kendime doğru çekip kollarımla dizlerimi sardım. Ona aşıksın dememiştim zaten sadece Lexy'e bir şey olmasından korkuyordum ve bunu anlamasını istemiştim. Her neyse sanırım bu konuyu kapatmalıydık. "Sorun yok, bende ailemi özledim seni anlıyorum" dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
81 Saat / Kayboluşun İzleri
Misteri / ThrillerHer yıl ülkenin eğlence günü olan 21 Mayıs tarihi yine gelip çatmış insanlar eğlenmek için sokaklara dökülmüştü. Gecenin dört yanını sarmış eğlence sesleri Becky'nin kulaklarına doluşuyor mutluluk şuanda tam ortasında olduğu yerde yankılanıyordu. Pa...