11. İçmeden sarhoş olmak

234 17 95
                                    

"Tanrım, sen aptal mısın?!" Dejavu. Yine Melanie'den azar işitirken tek yaptığım başımı öne eğip parmaklarımla oynamaktı. Öyle ki utanç, tüm vücudumu sarmıştı.

Gece yaşananlar çok berraktı gözümde. Zira hemen sağ tarafımda başını hafif öne eğmiş, ellerini arkada birleştiren Daisuke'ye bakmakta bile tereddütlüydüm. Tanrım, salağın tekiyim! Siktir gerçekten, gece neydi öyle? Resmen Daisuke Saiki ile içmiştik. Sarhoş olmuş ve bir de bu yetmiyor gibi yiyişmiştik. Yüzümün yandığını hissediyordum. Öyle ki kızardığıma yemin bile edebilirdim.

Sabah, ayılıp kendime geldiğimde Daisuke'yle barın personel odasındaki koltukta yatıyorduk. O an; Daisuke'nin bana sarılıyor oluşu, benim ise onun göğüsüne sokularak yatıyor olmamın verdiği şok etkisiyle aniden onun kollarından kendimi kurtarıp ayağa kalkmıştım. Başımda kendini belli eden felaket ağrıyla ve birden kalkmamla birlikte başımın dönmesiyle bir süre toparlanmayı beklemiştim. Nihayet bunu başardığımda ise saatin kaç olduğuna bakmak için telefonumu elime almıştım. Lakin saate bakamadan gelen kırk sekiz bildirimi gördüğümde korkuyla göğüsüm sıkışmıştı. Damien, Ethan, Melanie ve meslektaşlarımdan birkaçından bir sürü çağrı ve mesaj vardı. O an darmadağınık saçlarımı ve kırışmış kıyafetlerimi umursamadan sadece telsizimi arıyordum ki Daisuke uyanmış ve neler olduğunu sormuştu. Ben ise sadece bir an önce merkeze gitmem gerektiğini söylemiştim ve o bir süre sadece anlamaya çalışır gibi şişmış göz kapaklarıyla bana bakmıştı uzun uzun. En sonunda idrak etmiş olacak ki onaylayarak kalkmıştı ve benim gibi ne halde olduğunu umursamadan kolumdan tutup çekiştirerek bardan çıkarmıştı ikimizi de.

Ve işte, sonuç olarak ikimizde bu darmadağınık halimizle Başkomiser'in odasındaydık.

Melanie, az önceki bağırışlarının aksine sakinleşmeye çalışır gibi gözlerini sıkıca yummuştu. Ayakta duruyor, bir eliyle masasından destek alırken diğer elini ise alnında dinlendiriyordu. Onu çok kez sinirli görmüştüm lakin bu defa farklıydı. Öncekilerin aksine çok daha sinirlenmiş duruyordu.

Derince bir iç çekti ve elini alnından indirip diğeri gibi masaya koydu. Gözlerini açmış, iki eliyle masadan destek alırken hafifçe ileri geri hareket ediyordu ve çatık kaşlarla bakışlarını benim ve Daisuke'nin arasında gezdirip duruyordu.

"Eiji," Nihayet sesini bulmuş gibi bana bakarak konuşmaya başladığında irkilmeme engel olamamıştım. "...bak, sakin kalmaya çalışacağım. Aklından ne geçiyordu? Seni, bu operasyonun başında görevlendirdim lakin sen geceyi içip, sarhoş olup, bir de üstüne bu herifle sevişerek mi geçirdin?" Cümlenin sonuna doğru yine sesini yükselterek eliyle Daisuke'yi işaret etmişti. "Kiminle yiyişip seviştiğin beni zerre kadar alaka etmiyor, Eiji. Fakat neden görevini biraz daha ciddiye almayı denemiyorsun?"

"Efendim, ben-"

"Kendini kanıtlamanı sağlayabilmek, stajını daha erken bitirip iyi rütbeli bir polis olabilmen için üst mevkiidekilere ne kadar dil döktüm farkında mısın?!" Lafımı keserek devam ettiğinde yüzüne bakamıyordum. "Neden diye sorarsan eğer; sende o ışığı gördüm, bunu yapabileceğine inandım ama sen-" Kendi sözünü kesip derin bir nefes aldığında bakışlarıyla beni öldürebileceğine yemin edebilirdim. Haklıydı. Batırmıştım ve sanırım artık çoğu şey için çok geçti.

"Amirim, gerçekten çok üzgünüm. Sorumsuzca davrandım. Fakat söz veriyorum, bana bir şans daha verirseniz-"

"Sana verdiğim ikinci şanstı bu zaten. Ve sen, bunu mahvettin." Bir kez daha lafımı kesip konuştuğunda ve cümlesini bitirdiğinde histerik bir gülüş sergilemişti. "Aferin sana. Jace'i yakalamamıza ramak kalmıştı fakat sen ortalıkta yoktun." Haklıydı. Bir kez daha.

Chicago Sokakları -Eisuke-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin