4 mg

37 3 5
                                    

Bugün perşembe ve işe yarar hiçbir şey yapmadım. Günümü komünde tavanı seyrederek geçirdim. Uzun uzadıya ölümü düşündüm. Aslında düşünmek de diyemem, arzulamak. Ölümü arzuladım, hasretini çektim. Bu düşünmekten farklı. Sevgiliyi arzulamak gibi. Bir yönüne takıntılı olmak... "Dudakları, dudakları, dudakları..." Benim için ölüm de böyle. "Ah bir ölsem... Şu ışıklar bir kapansa..." Dizginleyemediğim bir arzu.

Biliyorum, ölüm bir son değil. Ama bunun gibi günlerde son olmasını diliyorum. insan kendini bilincinden ayırabilir mi?

×

Bugün cuma ve kızlara zaafım var. Umay'ın solgun suratına bakarken bunu daha iyi anladım. Komünde bizden başka kimse yok. Anneler ve çocukları tatilde, Sinem ve Toprak işimiz var diyip çıktı. Onlardan başka bir gün bahsederim.

Dudakları gitgide pembeleşti. Yanaklarının üstü, burnu, kulaklarına kadar kızarmıştı Umay. Gözünü sürekli benden çekmenin peşindeydi. Neden beni çağırıp sonra bakmıyor bile? Geldim işte. Geldim ve tek yaptığı içip içip şu tuhaf bakışları atmak.

"Al hadi çekinme." Elindeki yarım kalmış bira şişesini uzattı. Üç yudum alıp yere bıraktım. Alt dudağı titredi. Yapma işte bunu.

Hayatımda beni bir kadının ağlayışından daha çaresiz hissettiren çok az şey vardır. Hele ki bu kadın Umay ise.

Ne diyeceğimi bilemedim. "Canım, neyin var?"
"Beni sevmiyorsun. Burada değil gibisin." Bira şişesini uzattım. Biliyorum, bir duvara konuşmanın acısını asla anlayamazdım.

"Öyle deme. Seni ne kadar sevdiğimi biliyorsun." Yalan. Nasıl bilebilirdi ki? Görünürde hiçbir şey yoktu. Boynuma başını bıraktı. içli içli ağlıyordu. Kulaklarına gelen kısa saçlarını sevdim. Elimi götürmemle hıçkırıklara boğuldu. Yanlış bir şey mi yaptım?

"Umay, hadi güzelim seni odana bırakayım."

Ayakta duracak halde değildi. Kalktım, koltukaltlarından tutup göğsüme yasladım. Kollarını boynuma sardı. Boynunda ter, bira ve çiçek kokusu birbirine karışmıştı. Bacaklarını belime sardım. Yolumuzu kapayan şişeleri iterek ilerledim. Hislerim kokular gibi birbirine girmişti. Sağa döndüm, ağlayışları iç çekişlere döndü. Tek elimle sırtını sıvazladım. Kapıyı itip içeri girdim. Yer şarap şişeleri doluydu. "Bunları konuşmamız gerek," dedim.

"Hmhm..."

Yatağımıza bıraktım. Nazlanarak çekti kollarını. Göz kapaklarına birer buse kondurdum.
En sevdiğim vişneli sigaradan komidinimizin üzerine bırakmıştı.
Kapının eşiğine oturdum, sigaradan bir dal aldım ve ayılmasını beklemeye başladım.

risperdal Where stories live. Discover now