Merhabaalaarrrrrr askooolaarrr, herkes buraya başlama tarihini yazsınnn
sizleri seviyorummm.
güzel düþüncelerle iyi okumalar...
1. SEM'İN YARADILIŞI
Sem: zehir
Thurisaz- Endless
Evanescence - Lithium
1. Bölüm: SEMİN YARADILIŞI
*Sen beni uçurumdan atıp gittin. Düşerken son gördüğüm o koyu gözlerin oldu.
Gökyüzüne yakın denize uzak uçurumun kenarında rüzgarın şiddetli esintisiyle, ormanın derinliklerindeki uğultu ve ağaçların saldığı nefesi yaralarının sarmaladığı o küçük ruhunun ağırlığı bedeninin altında kalmasından korkan o küçük kız... Artık büyüdüm. O küçük kız yaralarının verdiği kalıntılardan korundu. Güçlü ve hırslı. Şimdi daha acımasız şu dünyanın verdiği acınası zamanlardan kendini korumayı başaracak.
Başardı.
Ya da başarmalı...
Kendimi koruyamadığım o on üç yaşından nefret ettim. Daha da güçlendiğim gün 13.10.2011 acımasız olduğum, daha da kararlaştığı güneşin o gün ilk kez yeniden benim için doğduğu gün, olduğum benliğimin varlığını hissettiğim zaman ruhumdaki yaraların bir daha kapanmayacak olması değil, bir daha o ruhumun kanamayacak olması benim zemherim oldu. Kendimle boğuştuğum karanlık bir boşlukta bilmediğim ıssız sokaklarda, sokak lambalarının altına sığındım gecelerde yalnızlığımla her zaman, o içimi açan toprak kokusu bana sadece sonsuzluğumdaki kendimi hatırlatacak.
Güneş battığın da gökteki ayın soğuk ama iç yakan ışığıyla, görünmeyen yıldızlar kadar umudumun ve ruhumun Kanı ile o toprak altında kalacağım.
Yirmi dört yaşıma kadar, görünmeyen kanadı kırılmış ruhumun yanı sıra bedenimin yaşadığı ve birkaç duygu kırıntısı ile devam ettiğim yaşam... Bana hayatım boyunca hiçbir şeyimi eksitmeyen fazlasıyla yerine getiren bana verdiği sevgiyle kırılmış kanadımın yaralarını saran adam, Babam...
Şefkatli babam,
Merhametli babam,
Koca yürekli o adam...
Adenin babası.
Evet, adım buydu. Aden.
İçimdeki kimsesizliği dışarı vurmamamın tek sebebi hala o onu atlatamamış olmam, onu hala unutamamam. Hayatım sahip olduklarım, yalandan mutlu bir ailem, yaşadığım şeyler hayatımın içindeki bedenlerin değil benim savaşımdı. Bu savaştan kurtulmaya çalıştıkça, Bedenler benimle savaşmaya başladı.
Ruhum o sıcak ama nemli toprağın altında kalmadıkça, acımasız ve kırgın...
Dayanamıyorum, tükendim.
Ben hala o küçük kız çocuğunu özlüyorum...
Küçük Aden'i,
Gözü, yanık toprak renkli kız çocuğunu...
1 gün sonra...
Uçurumun ucunda duran o koskoca salıncak. Yürüyorum. Ne önümü ne arkamı düşünmeden her şeyi bırakarak gidiyorum. Var olmayan ama benim olan gerçek bir sonsuzluğa doğru...yüzüme vuran o gür esintiden gelen çam kokusu ciğerlerime nefes oldu. Karanlık sokaklarda ki o ürkütücü ama karanlıklarıyla dolu olan sisleri yüreğime işlemişti. Siyahın karanlığıyla dolmuş olan bir yürek artık beyazla aydınlanmaz. Koyu bir yürek, boş bir kafes...boş bir kafes yüreğe nefes olamaz. Nefesini kesen o kafes, kemiklerin birbirlerine sürtünüşlerinden, birbirilerine her seferinden daha fazla sert çarpmasından çıkan kan onu durduramadı. Kafes yıkıldı. Kafes bir kez daha can çekişti. Kafes teslim oldu. Kafes darmaduman oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFTELYA (+18)
Teen FictionRuhumdaki sessizlik, bedenimin dışarıya vurduğu çığlıktı. Zaman bana her şeyi öğretebilirdi. Güneş doğuyor, yirmi dört saat başlıyor. Sabah oluyor, gene yok. Öğlen oluyor, yok. Akşam oluyor, yok. Güneş batıyor, yirmi dört saat bitiyor. Zaman...