Sevilmek💘

120 9 0
                                    

Mihrişah derin nefesler alıp veriyordu. Gözyaşları süzülürken kısık sesle dua ediyordu. Evet, doğumu başlamıştı. Mirhan telaşla onu hastahaneye yetiştirmeye çalışıyordu.
"Dayan güzelim"
Mihrişah kızına kavuşacak olmanın sancısını ve sevincini bir arada yaşıyordu. Hastahaneye vardıklarında doktor onları karşıladı. Odaya aldılar ve kontroller başladı.
"Mihrişah'cım, doğum başlamış. Sakin ol, derin nefesler al. Şimdi seni doğum odasına alacaklar. Ben de geliyorum."
Mihrişah kafasını salladı. Gözyaşları durmuyordu. Bedeni titriyordu. Dışarı çıktıklarında Mirhan onun yanına koştu. Yüzünü elleri arasına aldı. Mihrişah ona sıkıca sarıldı.
"Korkma güzelim, canımın içi. Seni bekliyorum, kızımızla gel."
Mihrişah ellerini onun omuzlarına koydu biraz bastırdı. Mirhan yüzünü onun yüzünün hizasına getirdi. Mihrişah onun kaşının kenarından öptü.
"Olur ya, Allah'ın işi... Bana bir şey olursa ona iyi bak." Hıçkırdı. "Ama kızıma bir şey olursa... "
Mirhan onun alnından öptü.
"Hiçbir şey olmayacak... Hiçbir şey"
Hemşireler Mihrişah'ı götürdü. Mirhan gözyaşları içinde sırtını duvara yasladı. Ellerini açtı.
"Allah'ım, sen kimseye taşıyamayacağı yükü vermezsin. Yalvarırım bana da verme. Karım, kızım sana emanet... "
•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••
Emir Ali elindeki telefonun saatine bir daha baktı. Zaman geçmiyordu bir türlü. Her akşam üstü Hezal'la buluşuyorlardı. Aynı nişanlı oldukları dönemdeki gibi. Emir Ali hep bir saat erken gelip dere kenarında bekliyordu. Bir ağacın gölgesine oturdu. Hezal onu hayatının en kötü günlerinde yalnız bırakmak istememişti. Onu affetmiş sayılmazdı ama merhameti ve inkar etse bile sevgisi yüzünden kendini hep Emir Ali'nin yanında buluyordu. Emir Ali sakince etrafına baktı. Artık sakindi. Öfkesi geçen 2 ayda dinmişti. Zaten başına ne geldiyse hep öfkesi yüzündendi. Babası hakkındaki gerçek onu hayatında hiç utanmadığı kadar utandırmıştı. Babası... Her şeyi mahvetmişti. Üstelik hayatta bile değildi. Yani kızacak, kıracak kimse kalmamıştı. Annesine de kızmıştı. Ya da çok kırgındı. Onunla konuşmuyordu. Ona bildiği halde hiçbir şeyi anlatmamıştı. Belki de utanmıştı... Emir Ali tekrar düşündü. Midesi bulandı.
Babası evli ve üstelik kör birine tecavüz etmişti. Kocası kadını o kadar çok seviyormuş ki, adam ona görücü gittiğinde kızın görmediğini söylemişler. Adam ise, 'olsun, onun gözleri olurum' demiş. Kadın da onu çok seviyormuş. Bu yüzden de tecavüze uğradıktan iki gün sonra kendini asmış. Adam delirmiş onun ardından. Sonrasında kadının başına gelenleri ablasına anlattığı ortaya çıkmış. Ağabeyleri gelip Giray'ı öldürmüş.
Bu olanları düşününce yeniden ağlarken buldu kendini. Yıllarca nasıl bir şerefsizin peşinden yas tuttuğunu o, adamdan öğrenmişti. Amcası, Mirhan hepsi suçsuzdu. Ama Emir Ali herkesi yıkıp dökmüştü. Hezal'in geldiğini görünce toparlandı. Ayağa kalktı. Hezal onun yanına vardığnda Emir Ali adeti üzere onun alnından öptü.
"Hoş geldin"
Hezal sadece kafasını salladı. Eskisi gibi değildi. Hiçbir karşılık vermedi. Emir Ali onu elinden tutup derenin kenarına götürdü. Orada bir taşa oturdular. Hezal eski neşesini kaybetmişti sanki. Gözlerindeki parıltıların çoğu sönmüştü. Ama Emir Ali o sönmeyen birkaç parıltıya inanıyordu. Elini daha sıktı Hezal'in.
"Günün nasıl geçti?"
Hezal elini onun elinden usulca çekip kucağına koydu.
"Aynı."
Emir Ali kollarını dizlerine yasladı. Küçük bir çoçuk gibi kafasını kollarına yaslayıp Hezal'i izlemeye başladı. Hezal derenin akışını izliyordu. Emir Ali yutkundu.
"Ben... Eskiden, yani bu olaylar olmadan önce, aramıza ördüğün duvarlar yokken yani...senin gözlerindeki beni izlemeyi çok seviyordum."
Hezal ona kısa bir bakış attı ve önüne döndü. Alaylı bir nefes verdi.
"Aptallığıma doymadım hiç"
Emir Ali gülümsedi.
"Ben bunu aptallık olarak görmüyorum. Çünkü benim için o anlar çok kıymetliydi. "
Hezal'in gözleri doldu.
"O bakışlarımın sebebi senin de aynı şeyleri düşündüğünü sanmamdı."
Emir Ali göğsüne sert bir tekme yemiş gibi hissetti. Hezal devam etti:
"Hiç sorgulamımıştım benim kapıma neden geldiğini. Sadece sana inanmak istemiştim. Beni birinin sevebilme ihtimaline... Olduğum gibi sevebilme"
Gözünden bir yaş aktı.
"Ben kimseden görmedim ki sevgi. Ailemin çoçuğuyum, abimin kardeşiyim diye yani el mecbur beni hayatlarında bir yere koydular. Ama benim bir kız çoçuğu olduğumu hiç unutturmadılar. Sevmediler, sadece başlarını yere eğmeyeyim diye tembihlediler. Benden korktular. Ya onları utandırırsam diye. Ama beni sevseydiler, onlardan o sevgiyi alabilseydim eğer başka kimseye ihtiyacım olmazdı."
Yaşlı gözleriyle Emir Ali'ye döndü.
"Senin gözlerinde kendimi gördüm sandım. Seni ilk gördüğüm an, dedim ki bu adam beni üzmez. Çünkü... Çünkü aptal gibi ilk görüşte aşık olmuştum. Sandım ki sevgimi görür bana değer verirsin."
Kinayeyle güldü.
"Anladım ama. Teşekkür ederim. Bunu bana bizzat anlattın. Bana ömrüm boyu unutamayacağım bir ders verdin. Ben artık, ben sevdiğim için beni sevmek zorunda olmadıklarını, anladım."
Emir Ali bedenini dikleştirdi.
"Hezal sana yalan söyledim, doğru. Eşşek gibi pişman oldum, doğru. Ama seninle ilk konuştuğum gün, yine burada. Seni sevdim. Kafamda kurduğum bütün pilan tuzla buz oldu. Sevgim konusunda hiç yalanım olmadı. Senden başka kimim var benim? Bütün hayatımın içine eden bir hadiseyi saklayan annem mi? Yoksa 5 yıl önce çekip giden ve bir daha dönmeyen ablam mı?"
Hezal'in elini yeniden tuttu.
"Artık bitti Hezal. Öfkem yerini utanca, nefretim yerini sakinliğe bıraktı."
Ağladı, sesi titredi.
"Seni seviyorum, kendimden bile çok seviyorum. Sana söz veriyorum bir daha eski ben olmayacağım. Artık ben hayatımı düzene koymak istiyorum. Seni zorlamayacağım ama deli gibi yanımda olmanı istiyorum. Lütfen, artık bakışlarını esirgeme benden. Bu yetim başımı bir sen okşa... Senden sadece yanımda durmanı istiyorum gülüm... "
Hezal onun gözlerine baktı. Kalkıp gitmeli, hatta ona sert bir tokat atarak gitmeliydi. Gitse bile ayakları onu yeniden bu adama getiriyordu. Yapamadı. Onun yanına yaklaştı. İspatlamalıydı, onu gerçekten sevdiğini ispatlamalıydı.
"Tek bir şartım var... "
Emir Ali heyecanla onun elini tuttu.
"Ne istersen... "
Hezal onun gözlerinin içine baktı. Derince yutkundu.
"İspatla... Eskisi gibi düşünmediğini ispatla. Mirhan abiyle aranı düzelt... "
••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••
Yalvarırım ne olur, başka birini sevme.
Ben sensiz yaşayamam,
Benim gözüm sende
Day dararam dararam...
Devran arkadan ona sarılınca sesi durdu.  Eliyle damağını kaldırdı.
"Devran, ödüm koptu!"
Devran kimse görmesin diye ondan ayrıldı. Zahide halılarını çırpıyordu.
Devran'la o gece konuşmuşlardı. Devran en sonunda Çiçeğini ikna etmişti.
"Benim gözüm senden başkasını zaten görmez... "
Zahide onun gözlerine aşkla baktı. Daha sonra omuzlarını dikleştirdi. Alayla konuştu:
"Onu zaman gösterir."
Devran hafif sinirle söylendi:
"Zahide Hanım, gönlüm başkasına kayacak olsa kaymıştı çoktan."
Zahide aynı sinirle ona cevap verdi:
"Talibin çoktu herhalde..."
Devran güldü.
"Köyümüzün başından sonuna dizsen yine bitmez"
Zahide halısını hırsla kucağına aldı.
"O zaman zahmet edip buraya kadar gelmeseydin. Oradan bulurdun bir çiçek"
Hızlıca yürüyüp eve girdi. Devran da onun arkasından. Kapıya yaslandı. Zahide'nin sinirle halıyı sermesini izledi. Nasıl güzeldi, her haliyle içi gidiyordu ona. Geçip onu kollarından tuttu. Divana çekip oturtturdu.
"Gitsene sen"
Devran şaşkınlıkla ona baktı. Ciddiye almıştı.
"Ben şaka yaptım gülüm. Hem bir bahçe dolusu çiçek olsa da, en güzeli benim Çiçeğim."
Zahide nazlı bir şekilde gülümsedi. Sonra gözleri doldu. Devran onun gözlerindeki hüznü görünce kendini çaresiz hissediyordu.
"Gerçekten şaka yaptım..."
"Seni yormuyorum değil mi?"
Devran güldü. Zahide devam etti:
"Devran ben, senin yanında kendimi küçük bir kızmışım gibi hissediyorum."
Gözünden iki damla aktı. Devran'ın kalbine battı. Ellerini daha sıkı tuttu. Onun konuşmasını, içini olduğu gibi açmasını istiyordu.
"Bu nasıl bir hiss biliyor musun?.. Yeni bir şey giysem, eteklerimi tutup etrafımda dönsem yadırgamaz, alkışlarmışsın gibi geliyor."
Devran ona böyle hissettirebildiği için gülümsedi.
"Bunu kaybetmek istemiyorum Devran. Ben bir daha bu kadar yalnız ve öksüz olmak istemiyorum. Bazen sana naz yapmamın da sebebi bu... "
Devran onun ellerini öptü.
"Sen bana naz yap, canımı oku... Kızım, kadınım, arkadaşım ol. Ama beni sakın sensiz bırakma."
Hemen sarıldılar. Zahide gülerek onun sırtına vurdu.
"Hadi git çay koy. Sevim teyze gelip yine seni burada görürse bu sefer topuğuna sıkacak"
Devran güldü. Hızlıca onun yanağından öptü.
"Ben çay koymaya gittim."
Zahide onun arkasından hülyalı bir şekilde baktı.
"Sevilmek çok güzelmiş... "

Süveyda💛Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin