Hayat akıp giderken avuçlarımdan,
Eğilip yerden toplayamıyorum parçalarımı,
Ve artık her şey için,
Çok geç demek için,
Belki de çok geç...
|Müfide İnselel|Merhaba canım arkadaşlarım. İyi okumalar. Gözlerinizden öpüyorum😍
Not: diğer kitaplarıma göz atmayı unutmayın cnmlarım 💜💜Devran doktor çıkınca onun yanına koştu.
"Doktor Bey, Zahide iyi değil mi?"
Doktor gülümsedi.
"Evet, Devran Bey. Zahide Hanım gayet iyi. Uyandı. Onu yormamak şartıyla görebilirsiniz. "
Devran hızla sordu:
"Ne zaman çıkabiliriz?"
"Acele etmeyin Devran Bey. Daha buradasınız. Yarasına düzenli bakmalıyız"
Devran kafasını salladı. Doktor gidince hemen kapıya gitti. Kapıyı hafifce tıklattı. Zahide'nin cılız sesini duydu.
"Gelin"
Sanki onu ilk defa görecekmiş gibi usulca açtı kapıyı. Zahide'yle göz göze geldiğinde kalbi duracaktı. İçeri girip kapıyı kapattı. Gözleri dolmuştu. Zahide onu görünce zorlukla gülümsedi. Devran utangaç bir tavırla onun yanına yaklaştı. Ne yapacağını bilmiyordu. Sitemkar bir şekilde ona baktı. Gözyaşları aktı akacaktı. Zahide onu böyle görmeyi beklemiyordu.
"Sonunda be kızım... Sonunda uyandın"
Gözyaşları aktığında yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Hızla yaşları sildi. Zahide onu gözyaşlarından öpmek istedi... Devran ise onun elini tutmak ya da ona sarılmak istiyordu. Yapamadı. Sadece geçip yandaki sandalyeye oturdu. Zahide onun çok yorgun olduğunu görebiliyordu.
"Hiç uyumadın mı?"
Devran heyecanla ona baktı. Artık 'siz' demiyordu.
"Boş ver beni. İyisin değil mi? Ağrın sızın var mı?"
Zahide gülümsedi.
"Yok iyiyim"
Devran onun yüzünü süzdü. Gül yüzlüsünün rengi solmuştu. Dert etmedi. Ona iyi bakacaktı, iyileştirecekti. Devran derin bir iç çekti. Artık rahat bir nefes alabilirdi. Zahide'nin gözleri gözlerindeydi. Ona hislerini söyleyecekti. Zahide onun telaşını fark ettiğinde konuştu:
"Çok teşekkür ederim, yanımdan hiç gitmemişsin. Sana borçlanıyorum her seferinde. Önce canımı kurtardın, sonra da... Bekledin".
Devran onun utanınca ne kadar güzel olduğunu çok daha önceden fark etmişti. Şimdi de utanmıştı. Bakışlarını onun kızarmış yanaklarında gezdirdi. Bir anda konuştu:
"Borcunu ödeyebilirsin..."
Zahide telaş ve sevinçle ona baktı.
"Nasıl?"
Devran az kalsın söyleyecekti ama yuttu.
"Zamanı gelince söyleyeceğim."
Zahide huysuzca konuştu:
"Ama ben merak ederim..."
Devran omzunu silkti gülümseyerek. Zahide'yi daha fazla yormak istemedi.
"Sen dinlen biraz daha"
Zahide onun da uyumasını istiyordu.
"Sen peki?"
Devran kollarını önünde birleştirdi.
"Ben buradayım, bekliyorum"
Zahide odayı incelediğinde hiçbir şey olmadığını gördü.
"Olmaz, sen de dinlenmelisin"
Devran parmaklarını gözlerine bastırdı.
"Sen dinlen, ben iyiyim"
Zahide'nin aklına bir fikir gelmişti.
"Bak, sen sandalyeni yatağın yanına çek"
Devran anlamadığını belirtircesine baktı. Zahide onu eliyle gelmesi için işaret etti. Devran yatağın yanına geçti. Zahide biraz yana kaymaya çalıştı. Yarası acıdığı için acıyla inledi. Devran onun bu hamlesine anlam verememişti.
"Napıyorsun?! Yaran kanayacak"
Zahide az da olsa çekilebilmişti. Yarası acımıştı ama aldırmadı.
"Bir şey olmaz"
Elini yanındaki boşluğa vurdu.
"Kafanı buraya koy"
Devran utangaç bir şekilde baktı. Zahide de utanmıştı ama onun birazda olsa dinlenmesini istiyordu.
"Hadi"
Devran usulca kafasını koydu. Kafası Zahide'nin koluna dokunuyordu. Zahide bunu hissetiğinde çok heyecanlanmıştı ama bir şey yapmadı. Ona bunu borçluydu. Hatta çok daha fazlasını. Devran kafasını yatağa yasladığında aslında ne kadar yorgun olduğunu anladı. Gözlerini kapattı. Yorgun sesiyle konuştu:
"Seni rahatsız etmiyorum değil mi?"
Zahide çok gergin olsada hemen cevap verdi:
"Hayır, rahat ol lütfen"
Devran Zahide'nin iyi olduğunu da anlayınca en rahatsız ama en huzurlu uykusuna daldı.
••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••
Hezal, Emir Ali'yi dere kenarına çağırmıştı. Onu bekliyordu. Düşünmüştü. Çok düşünmüştü. Emir Ali'nin hakkında söylenenler... Ya gerçekten aşkından gözü kör olmuşsa ve doğruları göremiyorsa? Herkes ona yalan söyleyemezdi. Hem Mirhan'la amca oğlu olduğunu da söylememişti hala. Hezal ondan ayrılacaktı... Çok zor olacaktı ama yapacaktı. Mihrişah'la da konuşacaktı. Ama uzun bir süre bunu yapamayacağını biliyordu. Yüzü yoktu. Emir Ali'nin geldiğini görünce düşüncelerinden sıyrıldı ve sanki büyük bir boşluğun içine düştü. Kalbi sanki orta yerinden ikiye ayrılmıştı. Emir Ali ona yaklaştı ve alnından öptü. Her zamanki gibi. Ama Hezal bu sefer onu sakalından öpmedi. Ne olduğunu anlamadı. Hezal'in gözleri şimdiden dolmuştu. Emir Ali'ye baktı.
"Biraz yürüyelim mi?"
Emir Ali onun yanına geçti ve yürümeye başladılar. Hezal gözünden akan yaşı hızlıca sildi. Emir Ali onun bu halinden hiçbir şey anlamamıştı. Dönüp onun önünde durdu.
"Noldu gülüm?"
Hezal onun konuşmasıyla daha da ağladı. Emir Ali onun gözyaşlarını sildi.
"Noldu? Biri bir şey mi dedi?"
Hezal derince yutkundu. Parmağındaki yüzüğü çıkardı. Emir Ali'ye uzattı.
"Ayrılmak istiyorum..."
Emir Ali önce şaşırdı. Birkaç saniye sonra öfkeyle ona baktı.
"Ne diyorsun Hezal?"
Hezal yüzüğü onun avcuna koydu. Emir Ali öylece kalmıştı.
"Ben senin için çok insanın kalbini kırdım Ali. Ama artık yapmayacağım. En yakınımı bile suçladım. Herkesi üzdüm. Seni seviyorum ama artık bitmeli."
Gitmek istediğinde Emir Ali onun kolundan tuttu.
"Ne dediler sana? Neden böyle konuşuyorsun?"
Hezal onun gözlerinin içine baktı.
"Mirhan abiyi tanıyor musun?"
Emir Ali yutkundu. Hezal haklı olduğunu anlamıştı. Emir Ali onu kullanmıştı. Yüzüne resmen bir tokat atmışlar gibi hissetti. Gerçekten de gözüne bir perde asmışlardı sanki. Emir Ali sadece onun neden bunu sorduğunu anlamıyordu. Hezal gözünden akan yaşla konuştu:
"Söylemedin... Yalandı değil mi? Hepsi saçma bir yalandı. Beni kullandın değil mi? Mihrişah için söylediklerin yalandı değil mi? " Ağlaması şiddetlenmişti ama omuzları dikti. Emir Ali hiddetle bağırdı:
"Hayır! Hayır, izin vermem" hızla onu kollarından kendine çekti.
"Sana aşık oldum ben! İçimdeki kötü tarafı seninle bastırdım...seni bırakmam..."
Öfkeyle tısladı:
"Bunları hep o Mihrişah kafana sokuyor değil mi?"
Hezal onun gözlerine bir daha bakarsa gidemeyeceğini biliyordu. Bunun için de arkasını döndü.
"Ben sadece sevgimin kurbanı oldum. Buraya gelirken kalbimin bir yarısını sende bırakacağımı biliyordum. Ama senin için zaten bir önemi yokmuş. Haklılarmış, beni, sevgimi kullanmışsın... Bir daha karşıma çıkma"
Ağlayarak yürüdü... Emir Ali'nin haykırışı etrafı sardı. Ona son sözlerini söylerken öfkeyle dizlerinin üzerine çöktü:
"Önce babamı aldılar elimden, sonra seni... Bu sefer ben gerçekten kötü bir adam olacağım! Onlara öyle bir iz bırakacağım ki benden beter olacaklar...".
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Süveyda💛
RomansaMihrişah~Mirhan💛 "Canını acıtırsam söyle" dedi, Mihrişah adamın bu lafına tebessüm etti. Kaçamak bir şekilde: "Canımı acıtman canımı acıtmaz, ruhumu acıtma yeter" dedi.