Merhaba yıldızlarım. İlk bölüme hepiniz hoş geldiniz. Yeni kurgumuz, ay çok heyecanlıyım. Bismillah. Şimdiden bu kitaba şans vereceğiniz için çok teşekkür ederim. Bolca yorum yapıp oy verirseniz çok da sevinirim.
Köşedeki yıldıza dokunup sayfanıza ışık olmasını sağlayın.
İyi okumalar dilerim.💙
•••
"Pahalı."
Ofladı ve elindeki parıltılı, mini elbiseyi tekrar aldığı reyona bıraktı. Gülümseyerek onun bir başak gibi altın sarısı, bir filiz gibi ince ve uzun olan saçlarına baktım. Yüksek tabanlı beyaz spor ayakkabılarını üzerinde durduğumuz fayanstan kaldırmadan arkasında duran bana döndü. Yıllardır aşina olduğum bu güzel çehreye gülümsemeye devam ederken o hala elbisenin çok güzel olduğunu ama fiyatının epey yüksek olduğunu söyleyip mırın kırın etmeye devam ediyordu. Önüme düşen kısa saçlarımı kulağımın arkasına tıkıştırıp Irmak'a doğru bir adım attım. Yüzünü avuçladım ve eğilip burnunun ucuna bir öpücük kondurdum. Hareketimle gülümsedi. Gülümsediğinde dudakları iki yana doğru kıvrılıyor, yanakları dışa doğru belirginleşiyor ve yüzüne bulaşan yıldız tozları daha da güzel gözüküyordu. İlgi dolu bir sesle konuştum. "Bu elbiseyi ben sana hediye olarak alayım." Kaşları çatıldı ve kafasını ellerimin arasından çekerek bir adım geri attı. "Olmaz Parla, bu kadar pahalı bir elbiseyi hediye olarak kabul edemem." Daha önce de birbirimize bu kadar veya bundan daha pahalı hediyeler almıştık ve elbette yine alabilirdik. "Nedenmiş o, sen de bana doğum günümde almıştın ama?" diyerek askıya uzandım ve elbiseyi yukarıya doğru kaldırarak tekrar gözden geçirdim. Gerçekten güzel bir elbiseydi ve Irmak'ın fiziğine cuk diye oturmuştu. Onun için özel dikilmiş gibiydi. Kısa eteği uzun bacaklarını, belindeki büzgülü kısım ise belinin inceliğini ortaya çıkarıyordu. "Ama o zaman doğum günündü ve sana hediye almam için bir sebep vardı. Hem babam kredi kartımı geri verdiğinde ben kendime alırım. Biliyorsun babam bana çok uzun süre küs kalamaz zaten, hemen affeder beni." Babası, Irmak'ın yaz okulundaki derslerinin bir süredir kötüye gitmesi ve son dönemdeki deneme sınavı sonuçlarının düşük gelmesi sebebiyle kredi kartına el koymuştu. Düzeltmeden de vermeyecek gibi gözüküyordu. Gülümsedim. "Sen voleybol antrenmanlarından vazgeçip masa başına oturacaksın, ders çalışacaksın, deneme sınavında iyi yapacaksın da, ohoo. O zamana kadar okulun dönem başı partisinin üzerinden yıllar geçmiş olur Irmak." Omzuna elimi atıp yavaşça sıktım. "Hadi ama, kardeşimize hediye de mi alamayacağız?" Minnetle gülümsedi. "Bunun bir karşılığı olacak ama Parla'cığım." Gülümseyerek kafamı salladığımda Tebessüm'ün bize doğru geldiğini gördüm. Elinde sayamadığım kadar fazla alışveriş paketi vardı ve kahkülleri terden alnına yapışmıştı. "Ay öldüm resmen. Bu ne kalabalık ya?" Tebessüm yanımıza geldiğinde Irmak'la birbirimize bakarak onun bu haline güldük. "Bir beni almamışsın Tebessüm." Tebessüm Irmak'a göz devirdi. "Sen zaten benimsin bebeğim." Ben de seçtiğim birkaç parça kıyafeti koluma attım ve o ikisini mağazanın ortasında bırakıp aldıklarımı ödemek için kasaya ilerledim. Youtube kanalıma yeni bir vlog videosu çekmek için kameramı yanıma almıştım ama şarjı bittiği için daha çekim yapamadan kamerayı çantama atmak zorunda kalmıştım. Telefonumdan da çekebilirdim ama hiç içimden gelmemişti. Çantamdan cüzdanımı çıkardım ve sıranın en arkasına geçtim.
Okulların yeni dönemi önümüzdeki pazartesi başlıyordu, bu yüzden her yer çok kalabalıktı. İnsanlar kırtasiye, kıyafet ve daha birçok konudaki eksikliklerini almak için alışveriş merkezlerine hücum etmişlerdi. Bizim şu anda içinde olduğumuz alışveriş merkezi ise şehrin içindeki en büyük ve en görkemli olanıydı. Üçümüz genellikle burayı tercih ediyorduk çünkü diğerlerine göre daha fazla markayı barındırıyordu içerisinde. Aslında anneme kalsa bu yaptığımız gereksiz bir olaydı çünkü internetten sipariş etmek varken gidip kendimizi yormak hem hamallık hem de zaman kaybıydı. Çoğu konuda olduğu gibi bu konuda da annemle aynı düşünceye sahip değildik. Annem aldığı tüm ürünleri internetten sipariş ederdi. Birçok davet elbisesi ise yakından tanıdığı ünlü bir modacının imzasını taşırdı ve annemin yani Elmas MADENCİ'nin şahsına münhasırdı. Bense anneme nazaran internetten sipariş verme fikrine hep uzaktım. Gidip görmek, alacağım şeye dokunmak, denemek ve onu hissetmek benim için önemliydi. Kıyafetin dikildiği kumaşın yumuşaklığını, parlaklığını ve tokluğunu hissetmek isterdim. Anneme göreyse çok ucuz düşüncelere sahiptim ve bunlardan derhal kurtulmalıydım. "Bu ucuz düşünceler MADENCİ soy adını taşıyan birine yakışmıyor." Annemin sesi kulaklarımda çınladı. İçimden düşündüklerime göz devirirken sıra bana gelmişti. Temassız kartla ödediğim kıyafetler rengarenk karton poşetlerin içine koyulduğunda kasiyere gülümsedim. "Teşekkür ederim, kolay gelsin." Kasiyerin yorgun gözleri bana döndü. "İyi günler dilerim Parlayan Hanım." Arkamı döndüm ve beni mağazanın çıkış kapısının orada bekleyen ikiliye doğru ilerledim. "Yemek mi yesek diyoruz Parla, biz çok acıktık." "Olur, ben de acıktım." diyerek kızları onayladığımda yürüyen merdivenlere ilerledik ve yemek yemek için alışveriş merkezinin en üst katına çıkmaya başladık. "Sizce okuldaki son yılımız nasıl geçecek? Ben hem çok heyecanlı hem de biraz stresliyim. Sınava gireceğiz sonuçta." Tebessüm'ün bu heyecandan hızlı hızlı konuştuğu ve hatta hızlı konuştuğu içinde bazı harfleri yuttuğu hali bana yıllardır çok sevimli geliyordu. Irmak omuz silkti. "Diğer üç yılımız nasılsa yine öyle olur. Klasik lise işte, değişen bir şey yok." Tebessüm'ün gözleri bana döndü. "Bizimde senin gibi yıllardır süren sabit bir ilişkimiz, kaptanlığını yaptığımız bir voleybol takımımız olsaydı biz de senin gibi klasik lise işte diyebilirdik Irmak. Parla, bebeğim sence..?" Sınav benim için pek bir şey ifade etmiyordu, yani evet derslerim iyiydi. Olmak zorundaydı çünkü annem için okulda başarılı olmam, gözde öğrenci olmam bir zorunluluktu. Diğer yandan ise derslerim iyi de olsa kötü de olsa özel bir üniversiteye gideceğim şimdiden kesindi. Hatta büyük ihtimalle babamın bağışçısı olduğu üniversitelerden birine giderdim ve kendi aralarında bunun hangisi olacağına bile karar verdiklerine emindim. Geleceğim hakkında diğer birçok şeye de bana sormadan karar verdikleri gibi. Dudak büktüm. "Çok heyecanlı veya stresli değilim, senin aksine gayet sakinim. Sadece okulun açılması işime gelecek çünkü annemle her gün başka bir davete gitmekten artık bayılma raddesine geldim." İkisi de bıkkınca söylediğim cümleyle güldü. "Eee sosyetelerin şahı Elmas MADENCİ'nin kızı olmak zor Parla Hanım." Tebessüm'ün söylediği şeyle gülümsedim. Sahte, karalama bir gülümsemeydi ama fark etmediler. Zaten fark etsinler de istemedim. Bu durumun beni ne kadar bunalttığını, ne kadar zorladığını bilselerdi benim adıma üzüleceklerine emindim. Onların üzülmesi ise benim isteyeceğim son şey olurdu. Benim için olsa bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Zoisit
TeenfikceBu yıldızların ışığının sönüşünün hikayesi. Parlayan'lara. Parlamayanlara. Parlamak isteyip de parlayamayanlara. Bu bir intihar notudur. Ve eğer bu not birisi ya da birileri tarafından okunuyorsa benim için bu ucuz romanın arka kapağı kapanmış demek...