9. Bölüm

55 6 0
                                    

Jeongin ile birlikte odadan çıktık. Bu sefer o beni kucağında getirdi. Beni koltukta oturanların üstüne koydu. Bende gülümsedim. Yattığım yerden doğrulmam ile tekrar konmam bir oldu. Beni çekene baktığımda Felix hyungun kocaman bir gülmesemeyle bana bakıp saçlarımı okşuyordu. Aklıma fotoğraf gelince hemen doğruldum. "Hanieee hyung hazır mısın sen?" Jisung hyung kendi odasından bağırdı. Nerede çeksem ki? Buldum. Benim kitaplığın önü. Odama gittim. Ama gitmez olaydım. Hyunjin ve Jengin konuşuyordu. "Özür dilerim ama fotoğraf çekmem lazım sizi Chan hyungun odasına gönderelim. Orası boşalıyor." Hyunjin bana kötü kötü bakınca suratsız ifademe tezat göz kırptım. Jeongini kolundan tutup odadan çıkardı. Benim yatağımın yanında bulunan güzel bir tekli koltuk gibi görünen ama koltuk olmayan sandelyeyi alıp kitaplığın önüne koydum. "Jisung hyung benim odama gelsene. Şey bir de Minho bana fotoğraf makinasını getirir misin?" Jisung hyung koşarak geldi. "Bence bana da artık hyung deme. Aynı yaştayız sadece senden ay olarak büyüğüm. Olmuş mu üstüm?" Üstünü süzdüm. Daha çok kahve bej ve siyah tonunu kullanmıştı. Biraz ban benzemeye çalışmış çünkü normalde ben böyle giyiniyordum. Benzememiş ama yakışmış. "Hyung bence çok yakışmış. Bana benzemeye çalışmışsın ama olmamış. Yine de ben beğendim. Yani güzel olmuş." "Evet sana benzemeye çalıştım. Teşekkürler." Minho kamerayı bana verdi ve benim yatağımın üstüne oturdu. İlk önce laptop a çektiğim tüm fotğrafları aktardım. Jisungu omuzlarından tuttum ve kitaplığın önüne yerleştirdiğim sandalyeye oturttum. "Şimdiii. Sağ ayağını sol ayağının üstüne at. Kollarından birini sandalyenin koluna doğal bir şekişde bırak. Birinide aynı Changbin hyungun yaptığı gibi çeneni tut. Sırtınıda yasla ki rahat olsun. Kameraya değil de yukarıya bak sanki bir şey düşünüyormuş gibi." Bana boş boş baktı. Sonra bir kolumdan tutup kaldkrdım sandalyeden. Makineyi ona verdim. Kendi dediğim şeyleri yaptım. Bana bakıp kafasını salladı. "Tamam biraz hızlı olalım ki daha Felix hyung ve Jeongin var. Beni de Jeongin çekecek. Bir de ona bir sürü şey öğretmem lazım daha. Minho sana zahmet bana kendi yaptığım kahvelerden birini getirir misin. Şeye sor ııı Felix hyunga o biliyor nasıl yapıldığını. Ama sen yap. Senin elinden yemek istiyorum." Dediklerimden sonra kalkıp odadan çıktı. Biraz Jisung hyungla bakıştık. Sandalyeye oturup benim yaptığım gibi yaptı her şeyi. Kamerayı kucağından alıp bir kaç tane üstten ve yan taraftan çektim. Çekim işi bitince minho elinde kahveyle geldi. "Teşekkürler Lee Know." Bana hafifçe tebessüm etmiş ve benim yatağoıma yatıp gözlerini tavana dikti. Kahveden bir yudum alıp "tamam hyung bitti çıkabilirsin" deyince jisung hemen oturduğu yerden kalktı ve koşar adımlarla odadan çıktı. O çıkınca Minho nun yanına gidip "Minho bugün sana yazdığımı biliyorsundur neden ağlamıştın?" Biraz yana kayıp yanını patpatladı yanına yattığımda kollarını belime bağlayıp kafasını göğsüme koydu. Ellerimi saçlarına götürüp okşamaya başladım. "Hani o gece sana aşık olup olmadığını sormuştum ya sende bana anlattın. Sengmin aşık olduğunu nasıl anlarsın?" Sorusunu aynı bir çocuk gibi sormuştu. Saçlarına kocaman bir öpücük kondurdum. "Bunu neden sorduğunu anlamıyorum fakat cevap vermem lazım. Onu her zaman yanında tutmak istersin. Onu her şeyden korumak saklamak istersin. Diğerleri ona rahatça istediği şeyleri yaparken sen yapamayınca üzülürsün. Onu başkasıyla görmek istemezsin. Onun ağladığını görünce ise kendimden örnek vereyim ben her kim ağlarsa göğsüme bir ağırlık çöker. Ama onun ağladığını görünce tüm bedenimin üstüne fil oturmuş gibi hissedersin. Başkalarının yanında rahatça konuşurken onun yanında dut yemiş bülbüle dönersin. Onun yanı senin evindir. Onun yanında huzurlusundur. Onun gülüşü senin de mutluluğunun kaynağıdır. Onun kusurları senin için dünyanın en güzel şeyleridir. Ben sanırım bu duyguları hiç yaşamamışım. Çünkü geriye gidip baktığımda ona karşı asla böyle şeyler hissetmedim. Okuduğum kitaplar beni tatmin etmedi. Anlamadım çünkü aşkın ne olduğunu. Ama artık anlıyorum." Minho bana kocaman gözleriyle bakıyordu. Daha da sıkı sarıldı. "Sanırım ben aşık oldum." Minhonun söylediği ile beynim durdu "K-kime?" Kekeleyerek konuşmamı es geçip omuzlarından tutup ayırdım bizi. Bana o kadar güzel ve derin bakıyordu ki. İlk defa anlamadım ne olduğunu. "Sana aşığım. Ben Lee Minho Kim Seungmine aşığım." Derin bir nefes aldım "Bende Kim Seungmin Lee Minho ya aşığım." Yavaşça ona yaklaşıp dudaklarımızı buluşturdum. Kalbim o kadar güzel atıyordu ki. O hareket etmeyince geri çekildim. Başımı ellerime çevirmiş Minhonun konuşmasını bekliyordum. "Seungmin bunu diğerlerine nasıl söyleyeceğiz?" Aklıma gelenler ile ona göz kırptım "Var bende bir şeyler." "Felix hyung şimdi sıra sende yanında Changbin hyung bol ceketlerinden birini al birde şu benim çok sevdiğim takılarını getirir misin? Chan hyung ilk öncelikle özür dilerim ama telefonumu getirsene." Evde duysunlar diye söylediğim şeyler ile evde nedense bir koşuşturma yaşandı. Felix hyung kapıyı çalmadan içeri girdi. Bir elinde takılar diğer elinde de ceket vardı. Felix bizi birbirimize ve yatarak gördüğü için afallamıştı. Onun yanına gidip elinden ceketi aldım. Yavaşça kendi üzerime çektim. Kollarımı giymeden omuzlarımda duruyordu. Hyunjinin yatağına yattım tavana bakıp elimi tavana doğru uzattım ve gözlerimdeki üzüntü de bunu çok iyi anlatıyordu. "Aynı benim gibi yap tamam mı?" Felix kafasını salladı. Ceketi onun omuzlarının üztüne koydum. Elindeki takıları da parmaklarına ve boynuna taktım. Felix yatağa yatırdım. Saçlarını iki yana ayırdım. "Minho hyung bana dolabımda ikinci çekmecede olan saç spreyini bir de makyaj kutusunu verir misin?" Yataktan kalkıp bana istediklerimi verdi. Saç sepreyi ile ayırdığım saçları düzelttim. Gözlerine biraz far çektim. Islak mendil ile çillerini kapatan pudrayı sildim. En sevdiğim dudak kalemini de ruj niyetine kullandım. Eşyaları çalışma masama bırakıp kitaplıktan Felix hyungun çok sevdiği kitapları aldım. Kitapların bazılarını notmal bir şekilde bazılarını ise kapağını açıp ortada olan sayfayı açıp koydum. Yatağı da biraz dağıttım. Kamerayı alıp yatağın üstüne çıktım. Yukarıdan Felix hyunga bakıp elimle okey işareti yaptım. Felix aynı benim gibi gözlerini hüzünlendirmiş elini de sanki bir şey tutacakmış gibi tutuyordu. "Lix hyung sol kolunu biraz rahat bırak korkma. Ben çekiyorum zaten. Sal kendini." Dediğimi yapıp gerginliğini atmıştı üzerinden. Şimdi daha profosyeneldi. Fotoğrafı çekerken konuştum. "Bugün hepinize fotoğraf makinelerimin içini göstereceğim. Her pafçanın ismini, işlevini ve bozulunca ne yapılması gerektiğini göstereceğim. Daha ne yapacağım dondurma yapacağım bir de kitap okuyacağım." Felix ilk dediğim şeyle yüzünü bozup şaşkın bir şekilde bakınca hemen çektim. "Tamam bitti. Kolun uyuşmuştur senin." Kolunu indirip bileğini bir kaç kez dönderdi. Ben hala olduğum yerde duruyordum. Bana ne bakıyon der gibi kafasını salladı. Minho hyunga kamerayı verdim. Hızlı bir şekilde Felix hyungun üstüne atladım. "Hay ben senin atlamayı düşünen beyin hücrelerini sikiyim. Ağzına sıçtığım. Ne diye atlıyon. Bir de sert sikik kemikleri var ki benim güzel narin kemiklerimi kırdın lan angut." Sanki tüm herkes bu anı bekliyor gibi bir anda odaya dalıp "KĞFÜR YOK" diye bağırdık. Bende artık dayanamadığım için "Eğer bu evde bir daha küfür edeni duyarsam o ettiği küfürleri alır götüne sokarım. Kulak zarım patlıyor yaa. Size başka bir Kim Seungmin gösteririm." Hepsi beni onayladı. Changbin hyungun gideceğini gördüğümde "Jeongin sen benim sana verdiğim ve senin yatağının altına koyduğum tüm fotoğraf makinelerini çıkarır mısın birazdan geliyorum yanınaza. Haa bir de Changbin hyung sen bir gelsene." Changbin hyung içeriye girdi. Ben Chan hyunga bakınca beni anlamış olmalı ki "hadi biz çıkalım demek ki bir şey var." Hepsi teker teker odadan çıkınca bir tek ben ve hyung kalmıştık. Kendi yatağıma yattım. Yanımı patpatladım. Hyung bu anı bekliyormuş gibi hemen yanıma yattı. Ben normalde temas etmeyi pek seven birisi olmazdım. Changbin hyung ise tam tersiydi. O yüzden temas ettiğim nadir anlar olurdu. Şimdi de bu anlardan bşrindeydik. Ben onun göğsüne yattım. Sesini temizlemek için öksürdü biraz. "Sen biliyorsundur belki. Ben çok küçükken annemi öldürdü babam. Sebebi ise benmişim. Aslında tam olarak değil. Annem geneldd benim yüzümden babamdan dayak yiyordu. Kendini astı. O günden sonra babam çok büyük paralar kazanmaya başladı. Beni unuttu. Ya da ben öyle sandım. Beni de kendine benzetmeye çalıştı ama ben hep kaçtım Seungmin. Biliyor musun ben ilk defa senin beni koruduğunu öğrendiğim zaman sevildiğimi hissettim. Hep yalnızdım o zamana kadar. Erkeklerden hoşlandığımı da piçin birinden anladım. Orayı senden sonra anlatırım." Changbin hyung konuşurken ağlamıştı. "Hyung beim anlatmadığım çok şey var fakat onlar önemli değil. Asıl önemli olan yer benim aşık olduğum kişi. O da bir erkekti. İlk başlarda o kadar çok seviyordum ki. Sonra bir gün annem beni dövdü bende yağmurlu havada dışarı çıktım. Mal gibi onun mahalleye yürümeye başlamışım. Sonra onun evine gittim. Beni görünce gözü karadı. Sanki ilk defa ıslak birisi görmüş gibiydi. Yardım istedim ondan. Beni içeri soktu. Biraz zaman geçtikten sonra beni zorla öpmeye kalktı. Sonra beni tecavüz etti. Sabah uyanınca bu kim diye beni dışarıya attı. O günden sonra onu asla sevmedim. Hep nefret ettim. Biliyor musun sadece onun yaptığı ile ilgili bir neden bulamadım. Bu zamana kadar hep bir neden arayışı içindeydim. Ama sadece onu neden yaptığını bilmiyorum. Annesi babası geçmişi temiz. Oğlan da küçükken başına hiç bir şey gelmemiş." Changbin hyung ben anlatırken ağlamış olamlı ki saçımda bir ıslaklık seziyordum. Ama olsun. Hiç iğrenmedim. Normalde Changbin hyung tek takılırdı. Kimseye içini dökmezdi ama iyi bir dinleyiciydi. "Bende ilk alşık olduğumu okulun zorbası beni ölümden dönderdiği gün anladım. Aslında onu hiç sevmemişim ben. Şu an hissettiğim duygular bana hala garip geliyor çünkü daha önce hiç böyle hissetmemiştim. Ben ona aşık olmamışım sadece küçücük bir hoşlantı. Şimdiki olan aşkımdan kat be kat altında yani. Seungmin senin kimseye söylemeyeceğine eminim. Ben Felix e aşığım. Hem de ilk gördüğüm andan itibaren. İlk başta ona merakımdan yaklaştığımı sanıyordum ama öyle değilmiş. Onda beni çeken bir şeyler var. Geldiği zamanlar hep onunla konuşmak istedim. Onu tanımak istedim. Böyle aşığım ben işte Seungmin." Ben zaten hareketlerinden anlamıştım. Çok belli ediyordu. Bence Felix Hyung da Changbin hyung gibi düşünüyordu. "Hımm. Senin iş biraz karışıkmış fakat şunu bil Changbin hyung. Ben seni her zaman seveceğim. Senin her zaman yanında duracağım. Asla elini bırakmayacağım. Senin hep yanında olacağım. Tamam mı?" Changbin hyung benim yanımda çocuk gibi oluyordu.
Daha çok ben onun hyungu oluyordum. Ben onun önünde hiç ağlamamıştım. Ama o benim önümde sayısız kez içini dökmüş ağlamıştı. Üyelerin ona anlattıklarını bir tek ben bilirdim. Ona varilen sırların büyüklüğü kendini aşıyordu
Benimle paylaşınca az da olsa rahatlıyordu. Benim yanımda her zaman kendi olmuştu. Kafasını gerçekten de çocuk gibi sallamıştı söylediklerim karşısında. Hyungun göğsünden kafamı kaldırdım. Yine kendini tutamaşıntı. Elini saçıma götürüp düzleştirdi. Bende onun göz yaşlarını sildim. Yavaşça kahküllerini kaldırıp alnını öptüm. "Seungmin neden böyle üyelerin alnından öpüyorsun?""Bir keresinde stajerken jeongin ile birlikte yatmıştım. Sabah uayanınca çok tatlı görünüyordu bende onun alnından öptüm. O da bana 'Hyung çok güzel oluyormuş yaa. Sanki annem öpmüş gibi. Bundan sonra hep alnımızdan öp' deyince alışkanlık oldu. Hyunjin de genelde sevgisini teşekkürünü özrünü ve üzüntüsünü böyle gösterdiği için bende de alışkanlık oldu." "Jeongin çok güzel açıklamış. Bende böyle kendimi çok mutlu hissettim. Gerçekten de annem öpmüş gibi oldum. Anne Seungmin." Anne deyince bu sefer anlına vurdum. "Tamam Seungmin anne bundan sonra sana anne demeyeceğim." Bu sefer sertçe koluna vurdum. "Chan hyung telefonu uzaya mı fırlattın?" Bağırarak söylemiştim. Changbin hyung yavaşça doğruldu. "Teşekkür ederim. Her şey için." Bende ona hüzünlü bir gülümseme verdim. "Kim olsa aynısını yapardı." Changbin hyung odaya büyük bir kahkaha attı. "Hayır Seungmin. Kimse senin gibi yapmazdı." Bende yattığım yerden yavaşça kalktım. Changbin hyungta makyaj kutusundan göz altlarını kapatmak için olan malzemeyi arıyordu. Yanına gidip aradığı şeyi buldum. Hemen göz altlarına sürdüm. Pamukla yaydırdım. Bitince beni kollarıyla sıkıca sardı. Bende onu sardım. "Hayung çok güzelde. Benim yaşamam lazım hani nefes almam lazım ya." Kıkırdadı. Birbirimizden ayrıldık. Bana çok mutlu bakıyordu. "Hadi içeri girelim." Ben odadan çıkınca içeride bulunan bağırışlar geliyordu. Salona gidince görmek istemediğim bir şey görmüştüm.

Kavganın Sonu (2min ,minmin, Gankwaz)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin