"is there any bad bitch here?"

398 40 40
                                    

"bugün imzalamamız gereken dosyalar."

bıkkınlıkla kafasını arkaya yatırdı ve ofladı uzun saçlı adam. eliyle kravatını bollaştırdı ve doğruldu. "bunlar son mu?"

"sanırım, evet." dedi saçları hafif uzun olan genç. "ancak-"

"bugün başka iş istemiyorum wooyoung. ne yap et bir şekilde iptal et. arkadaşlarımla buluşmaya gideceğim."

"ama-"

eliyle onu susturdu ve tek tek dosyaları imzaladı uzun siyah saçlı.

on dakika sonra ayağa kalktı ve kravatını sıkılaştırdı, ceketini düzeltip odasından çıktı. hızlı adımlarla yürürken kolundaki saate baktı. yarım saati vardı. en azından buluşacakları bar şirketinin yakınlarındaydı.

kırmızı arabasına bindi. peşinden gelen ama şirket kapısının önünde duran siyah beyaz saçlı gence döndü camını açıp.

"wooyoung, atla. seni de götürüyorum."

gülümsedi ve arabaya bindi wooyoung. "sağol hyung."

"bundan babamın haberi olmayacak, şirketten erken çıktığımızın." kafasını olumlu anlamda salladı ve kemerini taktı wooyoung.

"ee, uzun zamandır konuşamıyoruz. var mı birileri?" uzun siyah saçlının yandan bakarak sarf ettiği bu sözcükler sırıtmasına neden oldu wooyoung'un.

"var sanırım. hoşlantı mı bilmiyorum ama bir çekim olduğu inkâr edilemez bir gerçek."

kaşlarını kaldırdı ve güldü siyahlı. "kimmiş bu şanslı çocuk? nerede tanıştınız?"

"barda. ismini hatırlamıyorum, bir kaç kez birlikte olmuştuk. sürekli unutuyorum ama kısa boyluydu. benden kısa. kırmızı saçları var ve nefes kesiciler. oldukça güzel bir yüzü var. aslında seksi de diyebiliriz. fiziği desen, tüm kızlara ve erkeklere taş çıkaracak derecede güzel."

"ooov, yavaş ol wooyoungie."

omuz silkti ve araba durduğunda kemerini çıkardı. ikisi birlikte arabadan indiler ve anahtarı kapıdaki beyaz giysili görevlilere verdiler. içeri girdiklerinde burunlarına dolan yoğun alkol kokusu ve kulaklarını tırmalayan yüksek sesli şarkıyla güldüler. çoğu kişi bu ortamdan nefret ederdi ancak, bu hwang kardeşler için geçerli değildi.

gözlerini neredeyse kör edecek bir ışık gösterisinden sonra değişen müzik, daha çok dans etme havasındaydı bu sebeple çoğu kişi çoktan çılgınlar gibi dans ediyordu.

biraz ileride arkadaşı felix'in gri kafasını gördü ve adımlarını hızlandırdı. peşinden gelen wooyoung, garson kızın kendisine uzattığı tepsiden iki bardak içki aldı ve birini abisine uzattı. küçük bardaktaki ekşi içeceği tek yudumda bitiren siyahlı, boş bardağı yanından geçtiği bir masaya koydu ve felix'in yanına attı kendini.

"hey sung, şu çocuk tam senin tarzın ha." bir üst katta direk dansı yapan beyaz saçlı feminen çocuğu gösterdi parmağıyla siyahlı.

elindeki kokteylden büyük bir yudum aldı ve saçlarını eliyle geri taradı jisung. "evet, geldiğimden beri onu dikizliyorum. işi biter bitmez gideceğim yanına."

sert baldırlarını saran mum pantolonu, kaslarını açıkça gösteren crop üstü ve dağınık siyah saçlarıyla han jisung.

"felix, sizin işler nasıl gidiyor?" sorarcasına sağ tarafına döndü uzun boylu. derin sesiyle bir ah çekti ve kafasını arkaya yatırdı grili. "sikim gibi."

deri ceketi, içindeki file tişört, altındaki deri pantolon ve mullet tarzı gri saçlarıyla lee felix.

sesli bir kahkaha attı üçlü. "sikin gibiyse güzeldir felix, neden öyle diyorsun?" kendisine uzatılan büyük bardaktaki birayı aldı ve kafasını arkaya yatırıp sanki su içiyormuş gibi içmeye başladı mavili.

dirseklerine kadar sıyrılmış ve kol kaslarını açığa çıkaran siyah gömleği, siyah pantolonu ve dağınık mavi saçlarıyla yang jeongin.

o ana kadar wooyoung'u fark etmeyen ikili onu yanlarına çekti. jisung ve felix'in arasında bacak bacak üstüne ayarak oturan wooyoung, ikilinin kendine yönelttiği sorulardan bıkmış gibi görünmüyordu.

bir elini onun omzundan geçirdi elinde bardağı olan eliyle kalabalığı işaret etti. "yok mu şöyle ilgini çeken bir yakışıklı?"

"şu anlık yok- hayır var." kalabalığın ortasında kısa kırmızı eteği ve üstündeki kırmızı crop tişörtüyle onu gördüğünde ayağa kalktı ve ikiliye döndü.

"ben gidiyorum, haftalardır beklediğim o an geldi."

dördü de güldü, wooyoung'a.

yanlarından ayrılan küçükle birden üçü de siyah uzun saçlıya bakmaya başladı sorar gözlerle. "hyunjin, var mı gelişme?"

ofladı ve bir bardak daha içti uzun saçlı. "yok anasını satayım. hâlâ beni o kızla evlendirmeye kararlı! koduğumun moruğu."

sıkıntıyla arkasına yaslandı jisung. "bence babanı öldürelim, ne dersin?"

felix ve jeongin onaylarcasına kafalarını salladılar. "tek ihtiyacımız olan onu öldürmek. suçu atarız birine ya da parayla üstünü kapatırız."

"katılıyorum, bir kızla evlenip tüm hayatını çöpe atmanı istemiyorum. abimin çektiklerine bak. boşanma aşamasına anca geldiler ve şu an ayrılmak için götünü yırtıyor."

jeongin'in söylediği şeyle uzun süreli bir sessizlik oluştu. ardından ellerini birbirine vurdu hyunjin. "aman ya. siktir et. buraya kafa dağıtmaya geldim. yok mu şöyle sıkı bir sürtük?"

sırıtarak sahneyi izleyen felix, mırıldandı. "var var, olmaz mı? birden fazla var hemde."

♡♡

nihayet böyle bir kitabım olduğunu hatırladım. alırım bir oy bir kaç yorum ve koca bir alkış.

arkadaslar az once bolumu okudum ve..  IGREMC OLMUS NIYE UYARMIYORSUNUZ

23 ↬ hyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin