Winston yorgunluktan pelte gibiydi. Durumunu bundan daha iyi betimleyecek bir söz yoktu... Bedenini yalnız pelte kadar gevşek değil, aynı zamanda pelte gibi yarı saydam hissediyordu. Elini kaldırıp ışığa tutsa, öbür tarafı görebileceğini hissetti. Birkaç günlük yoğun çalışma saatlerinden sonra, bedenindeki tüm kan ve lenf dokusu çekilmiş, geride sinirler, kemikler ve deriden oluşmuş bir yapı bırakmış gibiydi. Tüm duyumları donmuştu. Tulumu omuzlarını rahatsız ediyor, kaldırımlar ayaklarını karıncalandırıyor, bir elini açıp kapamak bile eklemlerini gıcırdatıyordu.
Beş günde, doksan saatten fazla çalışmıştı. Bakanlıktaki herkesin durumu aynıydı. Şimdi her şey bitmiş, ertesi sabaha dek yapacak işi kalmamıştı. Gizli yerlerinde geçirmek için altı saati, kendi yatağında olabilmek için de, bir dokuz saati daha vardı. Bir öğle sonrasında, ılık güneşin altında yavaş yavaş yürüyerek, kirli ve soluk caddelerden geçerek Bay Charrington'ın dükkânına doğru ilerlemeye başladı. Bir yandan nöbetçileri kollamasına karşın içinde o gün güvencede olduğuna dair bir duygu vardı. Elindeki ağır çanta her adımda dizine çarpıyor, bacağına boydan boya bir ürpermenin yayılmasına neden oluyordu.
Kitap çantanın içindeydi; geleli altı gün olmuştu, ama göz atmaya zamanı bile olmamıştı.
Nefret Haftasının altıncı günü, geçit törenlerinden, söylevlerden, bağırıp çağırmalardan, şarkılardan, bayraklardan, posterlerden, filmlerden, davul ve borazan gürültülerinden, tank paletlerinden, gıcırtılardan, uçak filolarının uğultusundan, topların gürültüsünden sonra duyulan nefret, tam doruğuna ulaşmıştı; törenlerin son günü asılacak olan iki bin Avrasyalı köle halkın eline geçse, onları parça parça edebilirlerdi. İşte tam bu sırada, Okyanusya'nın Avrasya'yla savaş durumunda olmadığı duyuruldu. Okyanusya, Doğu Asya'yla savaşıyordu ve Avrasya müttefikti.
Bir değişikliğin yer aldığı elbette ki açığa vurulmadı. Ansızın her yerde, aynı anda, düşmanın Avrasya değil, Doğu Asya olduğu öğreniliverdi. Düşmanın adı değiştiği sırada, Winston Londra'nın merkezindeki alanlardan birindeki bir gösteride yer almaktaydı. Projektörlerle aydınlatılmış, bayraklar ve bin kadar kişiyle, bin kadar casus üniformalı öğrenciyle dolu olan alanda, ufak tefek, kel kafalı bir İç Parti üyesi, kırmızı kumaşla kaplanmış kürsüde elini kolunu sallayarak, bir söylev vermekteydi. Nefretten her tarafı kasılmış, mikrofonu sapından yakalamış, öteki eliyle de (kemikli bir kolun ucunda koca bir el) tehdit yumrukları savuruyordu. Amplifikatörlerin madenileştirdiği sesiyle sonu gelmez vahşetler, kıyımlar, sürgünler, yağmalar, ırza geçmeler, tutsaklara yapılan işkenceler, sivillerin bombardımanı, yalan propaganda, haksız saldırılar, çiğnenen anlaşmalardan söz etmekteydi. Kendisini dinleyip de önce inanmamak, sonra da öfkeden çıldırmamak olanaksızdı. Birkaç dakikada bir, kalabalığın öfkesi denetlenemez oluyor ve konuşmacının sesi binlerce gırtlaktan çıkan ve yırtıcı bir hayvanı hatırlatan bir gürle-me tarafından bastırılıyordu. En yırtıcı naralar öğrencilerden gelmekteydi. Söylev, belki yirmi dakika kadar bu durumda sürmüşken, bir haberci kürsüye çıkarak konuşmacının eline bir kâğıt sıkıştırdı. O da konuşmasına ara vermeden kâğıdı açıp okudu. Ne sesinde, ne davranışlarında ne de söylevinin içeriğinde bir değişiklik oldu; ama birden adlar değişiverdi. Tek sözcük edilmeden, kalabalık durumu anladı. Okyanusya Doğu Asya'yla savaşmaktaydı. Hemen ardından, çok büyük bir karışık-
lık çıktı. Alanı dolduran posterler yanlıştı. Posterlerin yarısına yakını, yanlış resimleri içeriyordu! Sabotaj! Goldstein'ın casuslarının parmağı vardı bu işte! Birkaç dakika, posterlerin indirilip yerlerde çiğnenmesiyle geçti. Küçük Casuslar damlara tırmanıp bacalardan sallanan, üzeri yazılı bayrakları kesme konusunda büyük ustalıklar gösterdiler. İki üç dakika içinde, her şey bitmişti. Konuşmacı, eli mikrofonun sapında, omuzları çökük, öteki eliyle yumruklar savurarak söylevini sürdürmekteydi. Bir dakika sonra kalabalık yeniden gösteriye başlamıştı. Nefret eskisi gibi sürmekteydi, değişen yalnızca hedefiydi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEORGE ORWELL 1984
Short Storyİngiliz romancısı ve denemecisi George Orwell, 1903 yılında Hindistan'da doğdu. 1922 yılında öğrenimini tamamladıktan sonra Birmanya'ya giderek İmparatorluk Polis Teşkilatı'na girdi. 1928'de teşkilattan istifa etti ve anılarını Burmese Days (1933) a...