2.

112 16 5
                                    

JEONGIN:

kafamda ki düşüncelerden kurtulup soyunma odasından çıkıp Jisung ve Felix'in yanına ilerlemiştim.
" Sonunda gelebildiniz Jeongin bey." dedi jisung elinde ki basketbol topunu potaya atarak.
" Özledin mi yoksa?" dedim sırıtarak.
" Çok özledim." dedi Jisung bana elinde ki basketbol topunu atarak. bana attığı topu tek hamlede yakalayıp potaya girmesini sağlamıştım.
Felix beni alkışlayarak bağırdı: "JEONGIN'İM BENİM." dedi mutlu bir şekilde. Felix'in her zaman pozitif olması hoşuma gidiyordu. Felix yanıma gelip bana sarılmıştı ve bende ona karşılık vermiştim.
******
SEUNGMIN:
Sınıfa girdiğim de hoca nerede olduğumu sormuştu.
"Neredeydin bu saate kadar Seungmin?"
" Soyunma odasında üstümü değiştiriyordum."
Hoca anladım dermişcesine başını salladı ve sırama geçtim.
Kafama atilan kağıt parçası ile arkami döndüm
bu Minho'ydu.
"Ne oldu neden geciktin"? dedi Minho.
"Tenefüste anlatırım boş ver"dedim önüme dönerek.
aradan dakikalar geçince zil çaldı.
Minho, Hyunjin ve Changbin yanıma gelmişlerdi hızla.
" İyi misin sen? Derste sana baktığım da derin düşüncelere dalmış düşünüyordun." dedi Changbin.
" İyiyim bir şeyim yok öylesine düşünüyordum işte." diye geçiştirdim.
" Pek öyle görünmüyor ama öyle olsun bakalım" dedi Minho. bu dediklerine Hyunjin ve Changbin kafa sallamışlardı.
" Kantine gidelim mi?" dedi Hyunjin.
" Olur." dedim ve sıradan kalkıp kantine doğru yol aldık.
Hyunjin kantin sırasına girdiğinde biz de kantin de boş bir masa bulup oturduk.
Öylesine etrafı süzerken kantine Jeongin ve arkadaşlarının geldigini gördüm.
" Nereye bakıyorsun sen?" dedi Changbin ve baktığım yöne baktıklatın da Jeongin ve arkadaşlarına baktıgımı gördü.
" Ooo, kardeşim neler oluyor?" dedi Minho ile sırıtarak. " Ne oluyor derken? sadece baktım."
" Bakışlarınla yedin çoçuğu." dedi Minho kahkaha atarak. Changbin de ona katılmıştı.
Elinde ki suları masaya bırakarak konuştu Hyunjin;
" Opps! Neler kaçırdım? dedi tek kaşını kaldırarak.
" Bizim ki aşık olmuş Jinnie 🥹." dedi Minho bana bakarak. " Hanginiz aşık ol-" bana bakılan gözler ile hyunjin'in gözleri de bana dönmüştü. " Ne? Seung mu? İnanmam. dedi Hyunjin.
" İnanma zaten yok öyle bir sey." dedim göz devirerek. "Hm hm o yüzden gözlerinle yedin çoçugu zaten." dedi Changbin. " Hangi çoçukmuş o?" dedi Hyunjin. Minho yavaşca eli ile kantin sırasında olan Jeongin'i gösterti. " Yakışırsınız ha."
"Off susun, ne yakışması neyden bahsediyorsunuz!?" " Bir kere de ikiletme be lafımı 🙄." dedi Hyunjin. Bu dediğine göz devirerek ayağa kalktım. "Nereye gidiyorsun?" diye sordu Changbin. "Teras'a çıkıcam hava alıcam az." "gelmemizi ister misin?" diye sordu Changbin.
" Gerek yok." dedim ve Jeongin ve arkadaşlarının yanından geçip terasa doğru yol aldım. Jeongin ve arkadaşları beni fark etmemişlerdi bile, ama bir kaç fısıltı duymuştum. O çilli çoçuk Changbin'den mi hoşlanıyordu? bu düşünceler arasında kaybolurken adımlarımın teras'a geldiğini fark etmiştim. Genel de okul terasına kimse çıkmazdı. bende teras zeminine çıkarak oturdum. Aşagı da ki öğrencileri izliyordum. Ne kadar da çok mutlular öyle diye geçirdim içimden. Buraya her geldiğim de canım yanıyordu, ama seviyordum da.

Biri vardı. Bir zamanlar en değerlim olan, dostum, en yakın arkadaşım. Kendini bu terastan atarak intihar etmişti. İlk duyduğum da benimle dalga geçiyorlar sanmıştım. Ama yanılmışım gerçekten kendini buradan aşagı atmıştı. Yaklaşık bir buçuk yıl oldu. Her şeyim olan birini kaybetmek beni fazlasıyla yaralamıştı. Bazen düşüncelerim içinde kaybolduğum da onun benim için dediği şey yankılanıyor kafamın içinde.
" Güçlü ol Kim Seungmin, yanında, arkanda kimse olmasa bile ben her zaman burada olacağım ve seni her zaman koruyacağım." bu sözleri kafamda dönerken gözlerim dolmuştu. Birini özlemenin iki anlamı vardır değil mi?
Hayatta olan birini özlemek başka, ölü birini özlemek bambaşka. Ben her zaman sabrediyorum. Çünkü o bana bunu öğretti. Her şey onun içindi. Chan içindi.
Fazla drama yaptığımı fark ederek ayağa kalktım. Tam arkamı döndüğümde kapının orda dikilip beni izleyen beden ile duraksadım. Yang Jeongin'di.
" Ne yapıyorsun burada?"
" Ş-şey b-ben... hiç, hiç bir şey yapmıyorum."
Adımlarımı yanına yaklaştırdığımda nefesini tuttuğunu fark ettim.
" Beni mi izliyordun?" dedim alaycı bir şekilde sırıtarak.
" H-hayır öyle bir amacım yok gerçekten." kekeleyerek konuşunca sırıtmam büyüdü.
" Hmm, peki ısrar etmeyeceğim." bunu demem ile rahatladığını fark ettim.
" Gitsem iyi olur." tam adım atmış gidecekken kolundan tutup gitmesini engelledim. Şaşırmış yüz ifadesi ile bana bakıyordu. İçimden şirin diye geçiştirdim. " Bir sorun mu var ?" " Hayır, gitme."
" N-ne, neden?" " Yalnız kalmak istemiyorum."
" Peki." aradan dakikalar geçmişti ve ortam çok sessizdi. Sessizliği bozan o oldu.
" Üşümüyor musun? çok rüzgarlı." konuştuğun da kafamı baktığım yönden kaldırıp ona baktım.
"Üşüyorum,ama çok güzel." dediğim şeye bir şey demeden kafasını salladı. " Ben gitsem iyi olur, arkadaşlarım merak etmiştir." aklıma gelen şey ile sırıttım. " O çilli arkadaşın yanımda ki kısa çoçuktan mı hoşlanıyor." gözlerini kocaman açıp bana baktı.
" Ne! Hayır." " Emin misin kulak misafiri oldum da."
"Kimseye söyleme lütfen. O arkadaşına da söyleme sakın." dedi masum bir şekilde. " Öğrenirse ne olur ki sanki." dedim ve göz devirdim. " Felix üzülür. Çünkü bir tek ben ve diger arkadaşım biliyoruz."
"Hmm... peki öyle istiyorsan söylemeyeceğim."
Heyecanla konuştuğunda sırıttım. " Gerçekten mi? çok teşekkür ederim Seungmin hyung."
şaşkın bakışlarım ona döndüğünde mutluluktan güldüğünü görmüştüm. " Hyung?" " Bir şey mi oldu?" " Hyung demene gerek yok. Sadece aramızda bir yaş var değil mi?" " Şey.. evet dikkat edeceğim."
anladım anlamında kafamı salladım. " Bu sefer cidden gitmem gerek arkadaşlarım merak etmişlerdir fazlasıyla." "Oh.. peki görüşürüz Jeongin."
" Görüşürüz."

*******
JEONGIN;
Hızlıca Felıx ve Jisung'un yanına gittim. (sınıfa) Felix anında üstüme atlamıştı bile.
" YAH! neredeydin sen Innıe! çok merak ettik seni." dedi Felix bana sımsıkı sarılarak.
" Yo ben etmedim aslında merak." dedi Jisung aptal aptal sırıtarak.  " Jisung'u takmayıp Felix'e döndüm.
" Sadece Seungmin ile sohbete dalmıştım."
"Huh! o da kim!" diye sordu Felix.
" Tartıştığın çoçuk."
Jisung ve Felix'in ağzından "ne" kelimesi çıkmıştı.
"Nasıl?" diye sordu Jisung.
" Bir şeyleri öğrenmiş.." dedim
"Neyi?" dedi Felix merakla.
"Senin o kısa çoçuğu sevdiğini."
" NE!" diye bağırdı Felix ve Jisung
" Tanrım! ne yapacağım ben! Innie bir şey bul söylemesin ona lütfen." dedi Felix saçlarını karıştırarak. "Merak etme. Söylemeyecek, yani en azından öyle dedi."
" Nasıl öğrenmiş ki bu bebe 🙄" dedi Jisung.
"Bilmiyorum sormadım onu." dedim.
Bir anda derse hoca'nın girmesi ile sıralarımıza yerleşmiştik. Felix sürekli derste mırıltılar çıkarıyordu ve bende sürekli onu uyarıyordum. Hoca'nın bize bağırması ile sınıftaki herkesin bakışını üzerimize toplamıştık.
"Yang Jeongin ve Lee Felix, dışarı çıkın!"
" Ne? ama hoca"
" Jeongin dersimi bölmeye hakkınız yok." dedi ve işaret parmağı ile kapıyı gösterdi.
Biraz duraksadım ve Felix'i kolundan çekiştirip sınıftan dışarıya çıkarttım. Koridor da resmen atışıyorduk. " Ben sana kaç kez sus dedim dimi Felix?" "Of ben bir şey yapmadım sadece korkuyorum." dedi ellerini bağdaş yaparak.
"Ya emin ol ki öğrense bile mutlu olur, seni de biri sevse hoşuna gitmez mi?" dedim Felix'e.
"Evet doğru haklısın fazla tepki gösterdim Innie." dedi bana sarılarak. " Hem bir olay çıksa bile ben ve Jisung seni koruyacağız." dedim sarılmasına karşılık vererek. "Ayh! ağlayacağım dedi yalandan göz yaşlarını silerek. Bu yaptığına ufak bir kahkaha attım ve dersten kovulmuş bir şekilde zilin çalmasını bekledik.

******

Bu fic o kadar cok hosuma gitti ki bu kadar begenecegimi asla dusunmemistim

Aşkın ilk gününde, özelsin diye sardın beni - SeungInHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin