3

434 40 1
                                    

Hastaneden çıkınca arkama baktım.Kurtulmuş muydum ben şimdi? O ağır ilaçları almayacaktım.Artık ruhsuz gezmek yerine gülümseyebilecektim.Duygularımı hissedebilecektim.

Istediğim zaman kalkacaktım ve ilaç saatlerimi ezberimde tutmama gerek yoktu.Parka gidebilecektim.Bu çok güzeldi.McGonagall'a döndüm.

"Benim hayatımı kurtardınız.Imm.. gibiydi Ne denir böyle şeylerde? Özür dilerim.Hayır, o bir kahabat işlediğimizdeydi." dedim ve durdum.Ben bunu nasıl bilemezdim ki?

Özür dilerim hala.Ben çok üzgünüm.Özür dilerim. Aklıma anılar gelince alnımı ovuşturdum.Sol tarafımda bir şey vardı.Ne vardı? Elimi oraya getirdim.Neydi bu?

"Alnımda ne var?" dedim.McGonagall bana baktı.Bu şeyi nasıl fark etmemiştim? "Yara izi." dedi.Yara izi mi? Bana şaşkınca baktı. "İkisininde de aynı yerde." diye mırıldandı.Sanki kendi kendine mırıldanıyormuş daha çok.

İkisinde de aynı yerde. Ne demekti bu? Ne demek ikisi? Yara izim varmış.Acaba nasıl bir şekli vardı? Nasıl bilebilirdim.Odamda ayna yoktu ki.

Sadece turuncu saçlarım olduğunu biliyordum.Kıyafetlerim çok önemli değildi.Zaten hep aynı şeyi giyiyordum.Sadece arada bedenleri büyüyordu.

Beyaz bir hasta önlüğü.Bembeyaz.Tabi üstünde dura dura eskiyordu ve rengi hafiften sarıya dönüktü.Kollarına kuş çizerdim.Kuşokup, buradan uçmak isterdim çünkü.

Şuan ise üstümde McGonagall'ın nereden bulduğunu bilmediğim siyah bir elbise vardı.Saçlarımı o örmüştü.Kendimi onun yanında rahat hissettim.

Ama genede kim olduğunu bilmiyordum.Çok güvenince güvenimiz patlıyor.Kendime aynadan bakmayı çok isterdim.Yara izimi görmek isterdim.Kendime tam olarak bakmak isterdim.

Hastaneden uzaklaşıp şehire vardığımızda bir dükkanda durdum.Orada ayna vardı.McGonagall fark etmeden oraya girdim.Fakat sanırım dükkan sahibi beni fark etmişti ve sanki ilk defa insan görmüş gibi korkmuştum.

Hızla dükkandan çıktığımda McGonagall'ı gördüm.Orada durmuş bana bakıyordu.Kafamı yere eğerek yanına gittim."Ayna mı arıyorsun?" dedi.Hafifçe kafamı salladım.

"Kaldır kafanı." dedi.Yavaşça kafamı kaldırdığımda kendimi gördüm.Turuncu saçlarım, yeşil gözlerim vardı.Alnımda bir yara izi vardı.Şimşek şeklindeydi.Gözlerimin altı siyaha dönmüştü sanki.Beyaz tenim bir vampir misali bembeyazdı.

Bu ben miydim? Aynadan uzaklaştım.Kendimi görmek istemiyordum.İnsanlara katil bir çocukmuşum gibi hissettiriyordum eminim.Gözlerim hızla doldu.

O hastaneden nefret ediyordum.Orayı yakmak istiyordum.Fakat yaksamda hayatımda büyük yara izi olacaktı.Kirletecekti.Her anımda aklıma gelecekti.

Keşke hafıza kaybı geçirsem diye düşündüm.O zaman tüm bu gereksiz anılardan kurtulurdum.Kötü ve hayatımı işgal edecek anılardan.

Gözümden bir damla yaş düştü.Sanırım en son hastanede ilk ilaç aldığım zaman ağlamıştım.O andan nefret ediyorum.Büyücü olmam deli olduğum anlamına gelmezdi.

"Aynayı.. Çeker misiniz önümden?" dedim derin nefes alarak.Kendimi görmek istemiyordum.McGonagall beni bir banka oturttu.

"Sil gözyaşlarını.Sen bir prenses gibisin.Turuncu saçlı bir prenses." dedi bana.Bu halimle benden olsa olsa bir soytarı olur,ne prensesi?

"Ailemi özledim ben.Onları hiç görmedim ama onları çok seviyorum." dedim ve gözlerimi sildim.

"Annen gibisin.Onun gibi saçların ve yeşil gözlerin var.Sanki karşımda Lily duruyor." dedi.Lily annemin adıydı.James ise babamın.Ne kadar ağır ilaçlar almış olayım, onların adlarını unutmazdım.

"Ben nerede yaşıyacağım?" diye sordum.

"Hogwarts." dedi.Orası da neresiydi? Düşüncemi söylediğimde McGonagall gülümsedi.

"Orası senin evin."

Sisters | Harry PotterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin