#12

59 3 1
                                    

"Amor omnia vincit," dedi ve gözlerini üzerimde gezdirdi Dylan. Koltukta oturmuş, izleyecek bir şeyler arayan sevgilisinin dikkatini çekmek istiyordu anlaşılan. Burnumdan soluyarak güldüm ve ona baktım.

"Amor sevgi demek, değil mi? Aydınlat beni."

"Sevgi her şeyi yener, dedim. Ve bu şeytanca değil." dedi ve aldığım her nefesi duyabileceği kadar yakınıma, dudaklarımın dibine kadar yaklaştı.

"Hıı? Hangi dilmiş?" dedim ve dudaklarını inceledim. Onları öpmem için yalvarıyor gibiydiler. Ben de onları benimkilerle buluşturmak için sabırsızlanıyordum, ama...

"Latince sanırım, internetten baktım."

Güldüm, gülüşümü hayranlıkla izliyordu. Aldığı her nefeste, gözlerini süsleyen her bir kirpik tanesinde, bana olan aşkının huzuru vardı.

Bazı insanlar gerçekten şanslı oluyorlar, değil mi?

"Yemekleri en az hatırladığım kadar iğrenç." dedi ve okula ait kafede sipariş verdiğimiz Mac'n Cheese' inden bir çatal alıp tabağa geri bıraktı. Kıkırdadım, ne kadar kötü olabilir ki diye düşünüp patatesi kızartması sipariş ettiğim için memnundum. Elini patatesime uzattı ve uzun bir kızartma alıp ucundan ısırdı.

Bize doğru gelen küt ve buz mavisi saçlı kıza gözlerim ilişti. İçimde bir şeyler kıpırdanır gibi oldu, gaz sancısı gibi ama değil gibi de. Yani bir şeyi görünce heyecanlanırsınız ama sebebini bilemezsiniz ya... o tür bir kıpırtı gibi.

Halbuki bu kızı daha önce bir yerde görmediğimden emindim.

Dylan ve bana göz gezdirdi ve gülümsedi. Maskülen bir havası vardı. Gözlerinde siyah kemik gözlükler, bol siyah bir askılı tişört, kısacık bir şort ve altına giydiği kalın tabanlı botuyla giyim tarzından bu hava oldukça rahat anlaşılıyordu.

"Demek buradasınız," dedi ve sırt çantasını yanımdaki masaya koydu. İçinden çıkan iki adet baget dikkatimden kaçmadı, Dylan'a göz ucuyla baktığımda dudaklarının ucunda duran patatesle kızı inceliyordu.

Hadi ama, anlamamış mıydı?

Tamam, bu tarz yorumlar yapmak çok yersizdi ama içimden bir ses kızın eşcinsel olabileceğini söylüyordu.

"Tanışıyor muyuz?" dedim kaba olmamayı umarak. "Üzgünüm, çıkartamadım."

"Ben seni tanıyorum, Jas. Ama yüz yüze tanışma fırsatı bulamamıştık."

Kambur duruyordu, çantasını alıp sandalyenin arkasına astı ve hızla sandalyeye oturup elini uzattı. "Ophelia."

Şaşkınlık içinde elimi ona doğru uzattım ve nazikçe sıktım. "Benimkini zaten biliyorsun." dedim ve rahatsızca gülümsedim.

"Anne babam Hamlet hayranıymış." dedi ve omuz silkti. İsmini açıklama gereği duymuştu.
Dylan'a bakıp gülümsedi ve ona göz kırptı. Elini uzattı, ve Dylan'ın kendini takdim etmesini bekledi.

"Iı D-Dylan. Benimkini de biliyorsundur diye düşünmüştüm."

"Hayır üzgünüm. Jas'le yakından ilgiliyim ama."

Direkt Dylan'a baktım ve ne demem gerektiğini bilemeden gevelemeye başladım. Yüzünde huzursuz bir ifade bulunan Dylan Ophelia' ya bakarken ne yapması gerektiğini kestiremiyor gibiydi.

"Biz nereden tanışıyorduk?" diye tekrarladım sorumu.

"Rasendra. Ablam olur."

Kaşlarını kaldırdı Dylan, mantığa oturtmuş gibiydi. Önüne dönüp makarnasından bir çatal attı ağzına.

"Aynı okulda okuduğumuzu duydu ve senden yardım isteyebileceğimi düşündü."

"Ne konuda?" dedi Dylan.

"Ulaşım konusunda. Şehir merkezine gitmem gerek ve son paramı az önce içinden sümüklüböcek çıkan iğrenç peynirli makarnaya verdim."

Dylan çiğnemeyi durdurdu, ve büyük bir tedirginlikle tabağın yanındaki peçeteyi ağzına dayayıp lokmasını peçeteye çıkarttı. "Pekala, bu iğrençti. Tamam. Bir sonraki dersimize 1 saat var, seni merkeze bırakabilirim." dedi ve toparlanmaya başladı.

"Sahi mi? Sağol, dostum! Bu kadar kolay olacağını bilseydim-"

"Jas, sen burada kal. Derse geç girmeni istemiyorum, olur mu?"

Ophelia'yı benden uzaklaştırmak istediği oldukça açıktı. Başımı salladım ve gülümsedim.

"İyi yolculuklar, Ophelia. Ablana selam." dedim ve patatesime döndüm.

"Gerek yok, şimdi arayacak," dedi ve telefon ekranımı çenesiyle gösterdi.

1 saniye sonra Rasendra aradı.

Talking in Whispers//Dylan o'Brien #3Where stories live. Discover now