Deya çok öfkeliydi. Forks'a sadece 1 haftalığına gelmişti ama şimdi daha fazla kalmalıydı. Bella ile Edward'ı ayırmak için yepyeni bir planı vardı.
"Kız Bella! Sen hiç Edward'ı avlanırken gördün mü?"
"Yoo görmedim."
"Aaa olucak iş değil... Kan içiyor bu çocuk."
"Ne olmuş?"
"Kan içen, hayvanları dişleriyle parçalayan biriyle öpüşüyorsun. İğrenç değil mi?"
"Yooo..."
"Mazoşistsin."
Deya Bella'ya daha ne diyecekti ki?
Sonra Deya Alice ile karşılaştı. Alice'i de severdi. Ana karakter aslında Alice olmalıydı. Buna Bella'dan daha uygundu.
Edward ava gittiğinden Alice'e Bella'nın bodyguardlığı görevini devretmişti. Çünkü Jake'in yanına gitsin istemiyordu. Sanki kendisi Bella'nın kanına karşı inanılmaz bir çekim hisseden, onu 1 saniyede parçalayabilecek bi vampir değilmiş gibi Jake'in Bella için tehlikeli olduğunu düşünüyordu.
"Aaaa Alice'cim naber kııııız?" diye selamladı onu.
"Selam Deya! Gelmemize sevinmediğini duydum."
"Bella'ya söyleme olur mu?"
"Aaaa Bells Jacob'la gidiyor!"
"AAA BENSİZ!!!" diye feryat etti Deya. Derken Alice'in endişeyle ona baktığını gördü. Alice konuştu.
"Deyacım... Seattle'a gitme. Gidersen de... Seni oradan alırım."
Deya neden böyle dediğini anlamadı. Zaten Alice'in bu sözleri bir kulağından girip diğer kulağından çıktı. Çünkü Bella ile Jacob onsuz gitmişlerdi!
Deya her zaman yaptığı gibi yine bozuntuya vermedi. Olgun davranmalıydı. Yine düşüncelere dalmıştı.
"Offf bensiz Jacob'a gitti! Neyse bu bana mola oldu. Ben bari gaste okuyam... Oha Seattle'da olanlara bah hele! Bizim ülkede sadece bir kere seri katil duymuştum. Katil çok da, seri katil... Çok merak ettim lan! Türk hislerim bana git bi bak diyor! Ölmem ben, bi şey olmaz bana. Seattle'a gidiyorum!"
Ve Alice'i asla dinlemeyip Seattle'a geldi. Ama bir süre sonra ıssız bir köşede bir vampirle karşılaştı!
"AĞAĞĞĞĞ NİYE GELDİM BEN BU SEATTLE'A? VAMPİR ISIRIYO İMDAAAAT!"
Fakat artık o bir vampirdi!!! Ulan sonsuza kadar yaşanır mıydı be?? Hem de kan içerek! Hayvanlara yazık değil miydi? Hem de hayatını Volturi'ye göre mi yaşayacaktı? Volturi kimdi ya?!!
Sonra kendi kendine çareler düşünmeye başladı. Ve aklına pırıl pırıl bir fikir geldi.
"Bildiğim kadarıyla vampirlerin 50 kromozomu var. Ben yeni vampirim, sistemlerim hala duruyor olmalı. O zamaaaaan... Ben de moli balığı kanı içerim! 46 komozomuma geri dönerim!"
Ve Moli balıklarını avlayıp kanlarını içti. Aslında Moli balıklarına üzülmüştü ama başka çaresi yoktu. Bu katliamın bedeli olarak hayatını Moli balıklarını yaşatmaya ve korumaya adayacaktı. Ve sonunda...
"AHAN İNSANA DÖNDÜM! VALLAHA OLDU! Ama gözlüğümü bulmam lazım göremiyom böyle. Aaa yerde!"
Deya 4 derece falan miyoptu. Gözlükleri düşürmüş tabi, vampir olunca lazım da olmamış. Ama sonra bulabildi.
Deya insana dönüşmüştü ama birkaç vampir özelliği hala taşıyordu. Mesela hala vampir hızındaydı! Ve popişine motor takmış hızıyla Forks'a doğru koşmaya başladı...
Ehm, selam. Ben bu hikayelere 2 yıl önce, çizgi roman şeklinde 10. sınıfa giderken başlamıştım. Ve bu bölümü muhtemelen biyoloji dersinde yazdım aksjsksjskjssk elbette bir şey yediğimizde kromozom sayımız değişmez. Ama size bu hikayede asla mantık vadetmiyorum ve sizin de mantık aramamanızı tavsiye ediyorum. Bayyyy!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
deya'nın maceraları | deya in twilight | TAMAMLANDI!!!!
Fanficdeya alacakaranlık kitaplarını okuyup hiç beğenmediğinde bella ve edward'ı ayırmaya karar vermişti. ve bunun için ilk olarak bella'nın bff'i olmalıydı... deya hikayelere girip orada bir karakter oluyor. inanılmaz maceralar yaşıyor. kendisi bir gün t...