four

110 20 11
                                    

cirkinimneuzattinaq
bir dünya varsa
ve ben orada yoksam
ben neredeyim?

Bir dünya varsa ve o orada yoksa, o neredeydi? Yokluğun en dibini yaşarken yine de hayatta olduğunu iddia eden bu yüklerle ne yapması gerekiyordu?

Yükler gerçekten varlığımı göstermek için var, diye düşündü Chan. Niye yazıldığını dahi bilmediği sözler tarafından alt ediliyordu adeta.

O sıra art arda bildirim düştü telefonuna. Düşüncelerden sıyrılmak bu kadar ufak bir sesle mümkün oluyorken neden her gün ama her gün hiç kurtaramıyordu kendini çok düşünmenin ona verdiği bu aptal baş ağrısından?

hwangjinnie
bir dünya var ve sen oradasın
sadece kendi içindeki gezegen bile sana kirli gelirken
başını kaldırıp çevrendeki evrene bakmak istemiyorsun
burada kocaman bir evren var
içindekinden daha kirli belki de ama sana var olduğunu hissettiren tek gezegen bu gezegen
içindeki gezegenin sana nasıl yalnız ve yokmuş gibi hissettirdiğini biliyorum
sadece
dışarıda yürürken başını kaldırıp kuşlara ve bulutlara bakman yeter

İçindeki gezegen ona yalnız hissettirmiyordu ki, Chan hiçbir zaman yalnız hissetmemişti. Yalnız hissedemeyecek kadar boştu her şey.

cirkinimneuzattinaq
küçükken en korktuğum şey robotların dünyayı istila etmesiydi
şimdi ise kendime bakıyorum da
onlardan birine dönüşmüşüm sanki
ve kendi dünyamı işgal etmişim

Her şeyin bir anda tepetaklak olması aslında kimseyi suçlayamayacak bir olaydı ama Chan durmadan kendini suçluyordu. Bu yüzden kendi adını duymak bile onun midesini bulandırıyordu. Burada yaşaması gereken kişi o değildi; Hyunjin yaşamalıydı, annesi yaşamalıydı. Babasıyla arasının böyle olması onun suçuydu çünkü yapamıyordu, babasının ondan nefret ettiğini düşünmeden duramıyordu.

Kendi nefreti sadece kendi dünyasını değil, çevresindeki evreni de sarmıştı.

Sadece telefonu fırlatmak ve sonsuza dek uyumak istiyordu.

Suçlu olan herkes nefret edilmeyi hak ediyordu ve bu ona göre bir sorun değildi, suçluydu ve karşılığını yeterince nefretle aldığını hissediyordu.

Telefonu bıraktı ve hislerine bir ara vermesi gerektiğini bilerek uzaklaştı odasından. O oda ona iyi gelmiyordu.

Kahvaltı masasını temizledi yavaşça, her şeyi yerli yerince yerleştirdi. Sonra açıp izlediği diziye devam etti. O zamana kadar henüz bir bildirim gelmemişti, bildirimler ne sessizdeydi ne de kapalıydı ama Chan durmadan telefonuna bakıp duruyordu. İnstagrama girip girip çıkıyordu.

"Acaba bu laflarımla onu bıktırmış olabilir miyim?" diye söylendi kendi kendine. "Ya da belk bir ergen olduğumu düşünmüştür."

Düşünceler bazen gereksiz olduğunu bilseniz de yakanıza yapışırdı ve sizi bir aptal yapana kadar gitmezdi. Kendinizi gerçekten aptal, kaybeden, acınası ve aciz hissederdiniz en sonunda.

Derin bir nefes aldı Chan, nefes almak bile kendine olan nefretini ve suçluluk duygusunu hatırlatıyordu ona. Aldığı nefesleri vermek, verdiği nefeslerin de yerini bir başka nefesle doldurmak istemiyordu. Sadece tam şu an her şeyin durmasını istiyordu.

Sadece yok olmak istiyordu.

hwangjinnie
anlıyorum,
gerçekten anlıyorum
belki de insan olmanın değerini anlamamız için insanlığımızı kaybetmemiz gerekiyordu
kendimizi kaybetmemiz gerekiyordu

Chan gelen bildirime tıkladı direkt, yapacak başka bir işi yoktu.

cirkinimneuzattinaq
haklısın
ama belki de,
kendimizi kaybetmedik,
kendimizle yaptığımız savaşı kaybettik

hwangjinnie
kendimizle yaptığımız savaşı kaybettik?
kendinle karşı açtığın savaşı merak ediyorum..
ben Hyunjin bu arada,
Hwang Hyunjin

cirkinimneuzattinaq
Bang Christopher Chan
Chan diyebilirsin


***

Buraya düzeltme olarak bir şeyin açıklamasını eklemek istiyorum.

Chan'ın "Hyunjin yaşamalıydı" dediği Hyunjin ile Hwang Hyunjin aynı kişi değiller, ileride daha iyi anlayacaksınız zaten,,

iyi okumalar <3

crying thinking about us, hyunchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin