3♠

26 5 0
                                    

Uzun süre sonra tekrar merhaba.

Hepinizden özür diliyorum bu kadar beklettiğim için. Lafı uzatmayacağım en sona yazmak daha iyi.

İyi okumalar ❤️

Son, ne demekti? Her şeyin bir sonu olduğunu söylerdik peki gerçekten var mıydı? Son ya bizim düşündüğümüz gibi bir şey değilse ve aslında hiçbir şeyin sonu yoksa? Bazı insanlar kendi sonlarını isterdi, çoğunluk kendi sonundan kaçar, başkalarının sonunu isterdi. İnsanlık buydu, aslında var olmayan bir şeye inanıp ondan kaçar ya da onu isterdi.

İnsanlık için son demek, ölüm demekti. Peki kendi ölümünden kaçarken başkasının ölümünü istemeyi nasıl adlandıracaktık? Yaşamak isteyen birisini ölüme sürüklemek için hangi kelimeyi kullanacaktık? Elbette intihar diyecektik. Çünkü biz bunu yapmıyorduk sonuçta, hiçbir katkımız olmadığını düşündüğümüz intiharların asıl sorumlularıydık. İntihar edene korkak denirdi kolay yolu seçtikleri için, peki tüm bunlara rağmen yaşayana ne denirdi? Büyük ihtimalle birçoğumuz neler dendiğini biliyoruz. Öl, bunu hak ettin, senin suçundu, canavarsın, onun yerinde sen olmalıydın, yaşamayı hak etmiyorsun, duygusuzsun. Zorluklara rağmen ayakta duranları, yaşamak için çabalayanları, bir amaç bulmak için çırpınanları, düştükleri zifiri karanlık çukurun dibinden çıkmak için elinden ne geliyorsa yapanları, her ne olursa olsun yaşamak isteyenleri hayattan soğutan insanlardı. Yaşam enerjilerini çalan, yaşama heveslerini yok eden, kalplerini paramparça edip önlerine koyan, kafalarını ölümle dolduran bizdik ve bundan pişman olmuyorduk. İnsanlık bencildi, biz bencildik ve bunu kabul edemeyecek kadar kendimizi beğenmiştik.

Yoongi içeriye gireni tanımadığı, şu durumda tanımak istemediği ve zaten onu tanımasa bile yarına kadar o kendisini kesin tanımış olacağı için konuşmayı düşünmüyordu, hoş zaten Min Yoongi hiç kimse ile konuşmazdı. Zaten en iyisi onun için buydu, sonuçta son nefesini vermesi yakındı.

Hayat ne kadarda garipti, kısacık bir ömür vardı ve insanlar bunu yok sayarak yaşıyordu. Babası ölene kadar Yoongi'de öyleydi, hiçbir zaman bitmeyecekmiş gibi yaşıyordu hayatını ve ânın tadını çıkartıyordu. Fakat şimdi her an ölebileceği ihtimalinden haberdardı, sonunu kendisine getirmişti. Gördüğü zorbalık yüzünden hayat kendisine zehir olmuşken daha da berbat etmemek için kimseyle yakınlaşmak istemiyordu çünkü hepsinin sonu aynı olacaktı. Hoş onunla konuşacak insanlarda yoktu çevresinde.

Bazen bir uğultu duyardı içinde, bir yerlerde, en derinlerinde. Ufak bir fısıltı eşlik ederdi bu uğultuya, çevresindeki insanların içindeki yansımasıydı bu uğultu, çoğu gece arkasından yaklaşıp boğazını sıkar, göz yaşlarının tane tane yanaklarından süzülmesine sebep olur, yutkunmasına izin vermez ve ses yapmaması için boğazına dolanırdı. Bir insandan farksız, bir insan olamayacak kadar düşünseldi. Kendisinden ettiği nefreti körükleyen, sonunu getirme isteğini arttıran bir uğultuydu.

Hakkında konuşanlara bir kişi daha ekleneceğini düşünüyordu genç çocuk ve bu uğultuyu her zaman olduğu gibi yanında ağırlıyordu, ensesinde nefes alan yaratıktan farkı yoktu. Yoongi insanları böyle görüyordu artık. En ufak bir hatasında, tam arkasında onu boğmak için bekliyorlardı.

Bir süre daha, sadece kısa bir süre daha düşüncelerinden kaçmak için her zaman yaptığı gibi onu dünyadan uzaklaştıran uğraşlarından birisine döndü Yoongi. Yeni çocuğunda ona düşman oluşunu izlemek istemediğinden dolayı kafasını eğip yediği yemeğinin yanındaki küçük defterine karaladığı çizime devam etmeyi tercih etmişti. İnsanlarda bulamadığı kaçış yolunu kendi kendine yaratmıştı.

Bloody Violet | ♠ SopeWhere stories live. Discover now