2♠️

51 5 18
                                    

Ben geldiiiim. Uzuuuun uzun bir süredir yoktum ama gelebildim açıklarım en sonda. Sizi şöyle bölümü okumak için sandalyelerinize alayım biraz sıkılabilirsiniz belki ama Yoongi'nin düşüncelerine aşina olacağınızı umuyorum.

Medyadaki şarkı ile okuyabilirsiniz. Bazı kısımlar alakasız olsa bile bence uyuyor gibi.

İyi okumalar~❤️❤️

♠️

Okuluna vardığında, büyük kapıdan içeriye girerek dolabına yönelmişti. Dolabının önüne geldiğinde cebinden çıkardığı anahtarı yuvasına takıp yavaş yavaş çevirdiğinde içinden çıkacak kağıt yığınını tahmin ediyordu. Tahmin ettiği kapak açıldığında bir yığın dolusu zarf ve kağıt yere dökülmüştü. Dolabından ders kitaplarını alarak çantasına koyduktan sonra yere düşen kağıt yığınını toplayarak dolabına koymuştu. Okuldaki kızlar veya erkekler ona ilan-ı aşk yapmayacakalrına göre zarfların içinde ve kağıtlarda ne yazdığını zaten biliyordu genç.

Elindeki telefonuna bakarak sınıfına ilerlemeye başladığında kendisine dik dik bakan gözlerden rahatsızlık duymaya ilk günkü gibi devam ediyordu ve babasının ölümünün unutulacağı günü iple çekiyordu. Babasını seviyordu hatta belki de hayatında sevdiği ve sevgi gördüğü nadir kişilerden birisiydi babasıydı. Fakat insanlar Yoongi'nin baba sevgisini yoka sayıp babasının ölümünden tamamen onu suçlu tutmuşlardı. Babası öldükten sonra sorgusuz sualsiz insanlar tarafından suçlu kabul edilmişti. Kendi arkadaşları da dahil ondan tamamen kopmuşlardı.

Sırasına oturarak üzerindeki bakışların sıkılarak başka işlerine odaklanmalarını bekliyordu. Bir süre sonra rahatsız edici bakışlar üzerinden çekildiğinde Yoongi rahat bir nefes almıştı.

Çantasından ıslak mendil çıkartarak her zamanki gibi masasının üzerine yazılan yazıları temizlemeye başladı. Genellikle o okuldan çıktıktan sonra yazısına birsürü, kalbe bıçaktan daha sert saplanan ve derinden yaralayan cümleler yazılırdı ve Yoongi onları her sabah geldiğinde temizlerdi. Kafasına takmıyor gibi görünse bile arada sırada canını o kadar fazla yakan şeyler oluyordu ki, babasının öldüğü gün yaşananlardan dolayı kendine lanet ediyordu. Babası herkese ettiği yardımlardan dolayı yardımseverliği ve iyi kalbiyle bilinirdi ve insanlar bu adamın ölümünün suçunu vurdumduymaz başına buyruk hareket eden oğluna yıkmıştı işte. Yaşadığı çevrede babasının herkese birden fazla iyiliği dokunmuştu ve bu yüzden şu an da ölümünden oğlu suçlanıyordu çünkü, o gece içen Yoongi'ydi. O gece arkadaşının arabasını sürerken sarhoş olan oydu.

Gözleri o geceyi hatırladığında istemeden dolmuştu. Okulda ağlayacak birisi değildi, hele ki ondan nefret eden birçok insanın önünde bu şekilde gardını indirip savunmasız kalacak kadar aptal değildi. Sadece acıtıyordu işte. İnsanların bir yönden haklı olması canını yakıyordu ve zihni bile ikiye bölünmüştü. Bir kısım kendisinden nefret ediyor, diğer kısım kendisini ayakta tutuyordu. Kalbi ise... Onun varlığından bile emin değildi. Ne güzel bir duygu hissediyordu ne de orada bir kalbin attığını. Sadece acı vardı içinde, biraz da pişmanlık. O gece için, içtiği için, belki de doğduğu için pişmandı. Keşke diyordu içinden, keşke o gece yaşanmasaydı. Keşke içmeseydim. Keşke doğmasaydım, belki de babam hayatta olabilirdi.

Gözlerine doluşmuş yaşlardan bir damla yanağından aşağıya süzüldü yavaşça. Eline damlayan tek damla ile eğer kendine gelmezse ağlamaya başlayacağını fark etmiş ve kimse fark etmeden gözlerini silerek, kafasındaki düşünceleri uzaklaştırmıştı. İnsanların önünde güçlü durmak zorundaydı sonuçta akşam odasında kilitli kapısının arkasında saatlerce ağlayabilirdi. Neden sevilmek bu kadar zorken nefret edilmek bu kadar kolaydı ki? Bunu hak edecek ne yapmıştı bilmiyordu bile.

En arkada olan sırasında zaten görülmezken iyice köşesine sinmiş bir halde kitabını okuyordu. Dersleri ile ilgilenmeyi çok önceden bırakmıştı sadece sınavlardan kalmamak için sınavlara son bir hafta kala çalışıyordu ve alabileceğu en yüksek notları alıyordu. Hoş annesini tatmin etmek kolay değildi çünkü annesi bütün notlarını mükemmel görmek istiyordu.

Kendisinden nefret etmesinin en büyük sebeplerinden birisi annesiyken Yoongi'nin dün gece kadar hayatta kalmak istemesi için tek sebepte annesiydi. Annesinin mükemmeliyetçiliği bahaneydi bunu kaldırabilirdi ama babasının ölümünden kendini zaten yeyerince suçlarken birde etrafındaki insanlarında onu suçlaması ve bir kere bile mutlu olduğunda kınayıcı gözlerle bakması bu dünyadan tamamen gitmek istemesine sebep oluyordu. Ona höre babası yerine kendisi ölmeliydi, sonuçta bu herkes için en iyisi olurdu değil mi?

İstenmediği bir evde, istenmediği bir sokakta, istenmediği bir sokakta ve tanıdığı herkes tarafından istenmediği bir evrende yaşıyordu. Kendisine yapılan baskının farkındaydı ama buna dur diyecek kadar bir gücü yoktu. İnsanların acımasızlığı duyduklarıyla gün yüzüne çıkıyor, sadistik iç güdüleri psikolojik bir işkence çekmesini sağlıyordu ve belki de hiçbir insan yıllarca bu baskıya tek başına dayanamazdı. Yoongi'de artık dayanamıyordu. Bir insan ölüm günü en güzel günü olacakmış gibi hevesle bekler miydi? O bekliyordu. Bu bir ay içinde öleceği günü sabırsızlıkla, küçücük bir çocuğun doğum gününü beklediği heyecanla bekliyordu. Belki de son gününde insanları acı haberiyle mutlu edebilirdi. Olacak şeyler çok açık ve netti; cenaze töreninde herkes yalandan göz yaşlarını akıtacak, samimi olmayan dileklerini tabutuna karşı söyleyeceklerdi. Bunları yaparak vicdanlarını rahatlatacak ve gündelik yaşamlarına başka bir olay için suçlayacak başkalarını bulacaklardı. Sonuçta kimse hatasını kabul etmeyecekti, herkes katili suçlayacaktı. Yoongi çok iyi biliyordu, hiçbir insan ölümünün sebebi olduğunu kabul etmeyecekti, timsah gözyaşlarıyla vicdanlarını rahat tutacak ve her şeyden sıyrılacaklardı.

♠️

Yine bir ara vakti gelmişti. Yoongi Öğlen aralarından nefret ediyordu ama aynı zamanda seviyordu. Etrafındaki kinli birkaç bakıştan bir süre bile kaçınabildiği aynı zamanda da sonuna kadar o kini hissettiği nadir zamanlardandı. Sınıftaki öğrencilerin yokluğu ve Yoongi'nin yalnız kalma isteği birkeştiğinde o bütün gün içindeki kısacık bir zaman dilimi ona cennetteymiş hissini veriyordu. Yalnızliğı seviyordu, en azından böyle düşünüyordu çünkü buna maruz bırakılmıştı ve sevmeseydi eğer her şey onun için daha da katlanılamaz bir boyuta ulaşacaktı. İstediğinden değil zorunluluktandı onun her şey. Nefes alması bile bir yük gibi gelirken insanların nefretini kaldırmak, annesinin baskısının altında ezilmek ruhunu bir hiçe saymak zorunda bırakılmıştı.

Hiçbir zaman bu yaşananlara bir anlam verememekle birlikte insanların gerçek yüzünü görmüş, annesinin gözlerinin önünde çöküşünü izlemişti. Onu suçlayanların yanında yaşadıklarını kücümseyenlerin de dediği gibi belki birçok insan çok daha kötü durumdaydı ve onlar varken onun bu dünyayı terk etmeye hakkı yoktu. Her ne olursa olsun Yoongi bunlarla hicbir zaman teselli olmamıştı. Sonuçta her insanın kaldırabileceği acı farklıydı ve insanların bunu küçümsemesi kendisine her zaman saçma gelmişti. Belki de gitmeye hakkı yoktu ama bu hayatı yaşamaktansa kutsal kitaplarda bahsedilen cehennemde yanmayı tercih ediyordu.

Düşüncelere dalmış sırasında yemeğini yerken içeriye birisi girdiğinde girenin ölüm olmasını istemesi nasıl berbat bir durumda olduğunu kanıtlar nitelikteydi.

♠️

Evet umarım beğenmişsinizdir, biraz duygu yüklü bir bölüm oldu belki de biraz sıkıcı ama bu kurgu zaten Yoongi'nin hayatı ve düşünceleri üzerine kurulu olduğu için bu kadar derin anlatıyorum.

Diğer bir meseleyse, uzun süredir yoktum biliyorum ve üzgünüm ama henim elimde değildi çünkü okuldan dolayı çok yoğunum ve aklımda tek kelime yazacak bir şey yoktu. Painful için hâlâ yok ama olsun fikirim olanlardan devam edeceğim bu yüzden Painful için biraz daha bekleteceğim.

Ayrıca bütün hesaplarımın olduğu linki koydum profilime onlardan herhangi birinden bana rahatlıkla ulaşabilirsiniz.

Hepinizi çok seviyorum umarım diğer bölümde bu kadar uzun sürmeden görüşebiliriz~❤️❤️

-Visha

Bloody Violet | ♠ SopeWhere stories live. Discover now