16🌈

678 46 30
                                    

5 Gün Sonra

Jungkook dışarıda odun kırma işlemini birirmiş, üstüne sadece atlet varken önceden üzerinden çıkardığı tişörtüyle terli bedenini silip kuruladı. Sonra da parçaladığı odunların kucaklayıp içeri geçti. "Bebeğim, odun getirdim şömineyi yakacağım. Neredesin sen?" Jungkook bir süre beklemişti ama tombul çocuktan hâlâ ses yoktu. Kaslı genç kucağındakileri gelişi güzel şöminenin yanına fırlatıp çattığı kaşlarıyla evde aramaya başladı küçüğü. "Yoongi? Yukarıda mısın?" Jungkook merdivenleri ikişerli üçerli çıktıktan sonra Yoongi'nin kaldığı odaya girdi. "Bebeğim burada mısın?" burada da olmadığını görünce banyoya koşup içeriye baktı. "Sikeyim! Nereye gittin?" endişeyle ellerini saçlarından geçirip geri aşağı indi. Salona inip kanepeye kendini attı Jungkook. Kaçmış mıydı küçüğü? Ama neden yapmıştı ki bunu? Bu beş gün boyunca araları çok iyiydi? Tüm kurallara sorgusuz uyuyordu ve Jungkook ne derse onu yapıyordu. Neden birden kaçmıştı, anlam veremiyordu.

"Jungkook, yardım edebilir misin acaba?"

Kanepede umutsuzca oturan genç, küçüğünün sesini duyar duymaz yerinden fırlayıp yanına gitti. Yoongi mutfakta yemek yapıyordu ve bir kavanozun kapağını bir türlü açamamıştı. Bu yüzden Jungkook'un kaslarından yardım almayı planladı. Ama Jungkook kaslarını kavanozu açmak için değil de kendisini sımsıkı sarmak için kullanmayı tercih etmişti. "Mutfağa bakmak hiç aklıma gelmedi... Neden seslenmeme rağmen cevap vermedin bana? Tanrım, kaçtın sandım!"

Yoongi, bedenini sarmalayan gencin bağırmasıyla korkup yerinden sıçramış ve kollarından kurtulmaya çalışmıştı. Bağrılmayı hak edecek hiçbir şey yapmamıştı oysaki. Sadece Jungkook'a zahmet vermek istemediği için yemeği kendisi yapmak istemişti. Dudaklarını büzüp ağlamamak için kendini zor tutarken Jungkook geri çekilip kısa olanın yüzüne baktı. Dokunsa ağlayacak kıvamdaydı. Ama dokunmadan bile Yoongi'nin gözünden yaş akmış ağlamaya başlamıştı. Jungkook peçeteyle akan yaşları silerken küçüğü nasıl sakinleştireceğini düşünüyordu.

Aklına birden gelen fikirle sırıtmış ve Yoongi'nin yanaklarını okşamaya başlamıştı. Dün akşam beraber izledikleri bir film sahnesinde başrol kadın ağlarken başrol erkek, kadını öpüyordu ve kadın ağlamayı bırakıyordu. Jungkook da tam olarak bunu uygulayacaktı. Bu yüzden Yoongi'nin yanaklarını elleriyle kavrayıp dudaklarını büzdükten sonra oraya bir öpücük kondurdu ve geri çekildi. Filmde de olduğu gibi Yoongi birden ağlamayı kesmiş, alık alık Jungkook'a bakmaya başlamıştı.

"Özür dilerim güzelim. Gittin diye çok korkmuştum."

"B-ben... Önemli değil." ikili aynı şekilde birbirlerine bakarken burunlarına yanık kokusu geldi. "Bir şey mi yanıyor?"

"Ha? Yangın mı var?" Yoongi hâlâ düzgün düşünebilecek durumda değildi ama Jungkook ocağın başına koşup yanan yemeğin altını kapattığında yeni yeni kendine geliyordu. "Ah... Yemek mi yandı? Senin için hazırlıyordum ama onu." Jungkook tombul eli tutup şöminenin karışındaki koltuğa oturttu. "Olsun güzelim. Sonra daha güzelini yaparsın hm? Hem ben de yardım ederim sana, beraber yaparız." Yoongi gülümseyip başını salladı ve etrafa saçılmış olan odunlara baktı. "Jungkook... Az önce- şey... Im, b-beni neden şey yaptın?" Jungkook odunları düzenlice dizdikten sonra ateşi alevlendirecek çıralara uzandı. "Çünkü güzelim, seni seviyorum. Bunu bildiğini sanıyordum."

Çıraları kibritle yakıp odunların arasına yerleştiren kaslı genç çömeldiği yerden kalkıp kanepede oturan küçüğe baktı. Yoongi'nin yanakları kızarmış, yavaş yavaş yanan odunlara bakıyordu. "Bir şey denemeyecek misin? Bebeğim?" Yoongi gerginlikle dudaklarını ısırırken ayağa kalkmış ve uzun olanın tam karşısına geçmişti. "Sana inanmıyorum." Jungkook duyduğu iki kelimeye anlam vermezken kaşlarını çattı. "Anlayamadım güzelim?"

"Sa-sana inanmıyorum Jungkook. Bana yalan söylüyorsun."

"Sen benim sevgimi nasıl sorgularsın? Dediklerini kulakların duyuyor mu senin?!"

Yoongi'nin dudakları titrerken tekrardan gözleri doldu. "B-ben eve git-mek istiyorum a-artık." Jungkook sakinleşmek için -elinden bir kaza çıkacağındam korkuyordu- gözlerini kapayıp arkasını döndü ve derin bir nefes aldı. "Çabuk özür dile, beni öp ve odana git." oldukça sakin bir şekilde geri önüne döndüğünde beyaz tenli orada değildi. Gözlerini şaşkınlıkla büyütüp aralık olan dış kapıya baktı. "Siktir, kaçmaya çalışmamıştır heralde, değil mi?" kendi kendine söylenip gülerken kapıya ilerledi ve dışarı çıktı.

Yoongi'nin kısa, tombul bacaklarıyla koşarak uzaklaştığını görünce gülmesi kıkırdamaya dönüştü. "Ah... Çok tatlısın Yoongi'm..." tombul çocuğun peşinden kolturöaya başlayan kaslı genç çok geçmeden kaçağa yetişti ve onu kolumdan tuttu. Yoongi her ne kadar çırpınarak uzun olandan kurtulmaya çalışsa da Jungkook onu çok sıkı kavramıştı. Eğilip küçük olanın kulaklarıma fısıldadı.

"Bunun için büyük bir ceza alacaksın güzelim. Şimdi çırpınmayı bırak ve zorluk çıkarmadan benimle gel. Çünkü burada kimse bizi bulamaz..."





***
-beybiler 4 bölüm sonra final gibi.

***-beybiler 4 bölüm sonra final gibi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Not fat -YoonKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin