2.BÖLÜM

2 1 0
                                    

Bir saattir yoldaydık. Hâla varamamış olmak beni geriyordu. Ben Sinan'ın arabası ile gelmiştim. Benim ile beraber ablam, Hale ve Yaren'de Sinan ile gelmişti. Arkamızda Melih vardı. Onda da Ozan, Yavuz, Yağız ve Harun vardı. Dağ evine yaklaşık yirmi dakika falan olması lazımdı.

Ablam önde ağlıyordu. Sinan ona sürekli peçete uzatıyor, ablam inat yapıp almıyordu. Ben cam kenarında dışarıyı seyrediyordum. Yanımda Yaren öylece duruyordu. Hale'de diğer tarafta dışarıyı seyrediyordu. O kadar saçma ve birbirimizden alakasız bir yol sürüyorduk ki...

Tahmin ettiğim gibi yaklaşık onbeş dakika sonra araziye girmiştik. Bu arazide bizim iki tane evimiz vardı. Aslında her aileye bir tane düşüyordu. Ama iki tane ev-biri bizim ki- bitişik olduğu, yani bahçeleri bir olduğu için diğerini de Gürkan amcadan satın almıştık. Bizim aile çok gelmezdi buraya. Hatta Gürkan amcadaki evi de almak istememişlerdi ama bizim, yani kuzenlerin ısrarı sonucu almıştık. Canımız sıkıldıkça gelirdik.

Bizim evin garaj kısmına geldiğimizde iki tane daha araba gördüm. Biri Bartu'nundu.

"Sinan?" dedim, sorar gibi. "Bartu'nun arabası değil mi bu?"

"Hani nerede?" diye aniden kafasını kaldırdı ve bağırdı, ablam. Sonra devam etti. "Bartu?"

"Bana kızmayın ama... Bu kavga da ayrılık da kurguydu." dedi, Sinan. Tedirgin gözlerini hepimizin üzerinde gezdirdi. Devam etti. "Bazı sebeplerden ötürü-bu sebepleri hep beraber anlatacağız- geldik."

"Hayvan! Hayvansınız siz! Böyle kurgu mu olur göt herifler?! Çok üzüldüm, korktum ben, nişanlımdan ayrılacağım diye! Ona da soracağım ama! Gerizekalılar ya! Kim biliyor başka?!" diye bağırdı, ablam.

"İşte siz hariç bütün kuzenler. Bartu, Bartu'nun arkadaşı Çağan, Bartu'nun kuzeni Berk." dedi, Sinan.

"Allah sizi bildiği gibi yapsın! Bu kız ne kadar ağladı biliyor musunuz?! Ama o Harun'u da mahvedeceğim!" dedim.

"Anneannem, annemler falan onlar bilmiyor mu?" dedi, Yaren.

"Yok. Kuzenler dışında Kara Ailesi bilmiyor." dedi, Sinan. Devam etti. "Ve evet, anneannemin tepkisi gerçekti. Ama hallederiz yani. Gerçeği söyleriz. Yalnız herkes eve geçti hadi bizde geçelim."

"Sıçacağım ağzınıza biliyorsunuz değil mi?" dedi, ablam.

Sinan cevap vermedi. Hep beraber arbadan indik ve eve doğru yürümeye başladık. Ablam hem sinirli hem mutluydu. Aslında hepimizde aynı ifade vardı. Sinirimiz oyunaydı. Mutluluğumuz ise oyun oynanmış olmasına. Sinan kapıyı çaldı. Berk kapıyı açtı. Biz içeriye geçtik. Bartu ortada volta atıyordu. Bizim dağ evinin salonu genişti. Bu yüzden dört tane kanepe kare olacak şekilde dizilmiş, ortalarına sehpa koyulmuştu. Melih, Yavuz, Yağız bir kanepede, Ozan, Harun, Çağan bir kanepede, Berk, Sinan, Hale bir kanepede, ben, ablam, Yaren bir kanepedeydik.  Derin bir sesliğin ardından ablam konuştu.

"Ee bizi niye buraya getirdiniz?" Herkesin üzerinde gözünü gezdirdi. Bartu hariç. Ona tripliydi. Her şeyi söylediklerinde yine eskisi gibi olacaklarına emindim. "Oyun oynayarak?"

"Ben söze gireyim." dedi, Çağan. Ama nasıl konuşacağını bilmiyor gibiydi. "Biz Bartu ile oyun oynadık biraz. O kaybetti bende böyle yapmasını söyledim. Sinan' da 'madem böyle yaptık bari işin ucunda tatile gidelim' dedi. İşte şimdi buradayız."

"Biz de salağız. dedim, göz devirerek. "Hadi uzatmayın da gerçeği söyleyin."

"Abla gerçek bu. İster inan ister inanma." dedi, Harun.

"Bu yüzden az kalsın nişan atıyordum ben, farkında mısın acaba?!" dedi, ablam. Bartu gülümsedi ve ablamın yanındaki kolçağa oturup yanağını öptü. "Affet beni. Bu eşek yüzünden oldu. Böyle küs kalmayalım." dedi.

"Gerçekten pişman mısın?" diye sordu, ablam. Bartu kafasını salladı. "Tamam o zaman. Zaten senin suçun yokmuş. Affettim."

Odadaki herkesin derin bir nefes verdiğini hissetmiştim. Ben, Yaren ve Hale dışında. Çünkü ablam maalesef aşkı yüzünden kör olmuştu. Görmüyordu. Bu koca bir yalandı. Ortada bir oyun falan yoktu. Bu işin içinde başka bir iş vardı. Ve biz sözsüz olarak anlaşmıştık. Bu işi çözecektik.

Tarihe bakmak için telefonumu çıkarmam lazımdı. Çantama elimi daldırdım. Çantaları Sinan hazırlamıştı. Biz o sırada arabadaydık. İçinde her bok vardı ama telefonum yoktu. "Sinan sen telefonumu evde unutmuş olabilir misin?" dedim.

Sinan gülümsedi. "Ha yok. Unutmadım bilerek bıraktım. Sadece seninkinu değil. Dördünüzün telefonu da evde şu anda. Ama merak etmeyin. Bizimki de yok. Çünkü telefonsuz bir yaşam istiyorum. En azından bir süre."

"Pardon da bize sordun mu?! Siz istiyor musunuz diye! Yazamazsam merak eder beni ya!" dedi, Yaren. Ozan merakla, "Kim merak eder abla?" diye sordu. Yaren göz ucuyla Ozan'a bakıp, "Kim olacak?! Meltem! Arkadaşım." dedi.

"Neyse ne. Ben sizin çantalara bir tane kağıt bıraktım. Orada rehberinizdeki önemli kişiler var. Acil bir şey olursa... Bak acil diyorum... Ararsınız. Yani önemli dediğim Kara Ailesi işte.." dedi, Sinan.

"Of tamam. Kim kiminle nerede yatacak? Bir eve sığmayız herhalde. Yani beş oda var çünkü." dedi, ablam.

"Şimdi... Ben bu evde,her zamanki odadayım. Duru sen anneannemin odasındasın. Bartu da senin karşındaki odada olacak. Yaren sen Fulya teyzemin, Yağız ve Yavuz siz de Emir dayımın odasındasınız. Diğer eve gelecek olursak... Ozan ve Harun siz Narin teyzemin odasındasınız. Onun karşısında Hale ve Defne siz Defne'nin odasındasınız. Berk Halelerin solundaki oda, Çağan ise sağındaki... Melih sen annenim odasındasın." dedi, Sinan.

Kafam allak bullak olmuştu. Herkes, herkese iyi geceler diyip yatmaya gidiyordu. "Bugün ayın kaçı bilen var mı?" diye sordum. Çağan cevap verdi. "Onbeşi." Çağan'a kafamla teşekkurler işareti yaptıktan sonra dağıldık. Dağılmadan önce Yaren ve Hale ile göz göze geldim. Bu demek oluyordu ki;operasyonun başladığı gün.

<<<<<<

Yok, yok ve yok. Onbeş gündür buradayız sıkıntıdan patlamak üzereyim. Zaten Yaren ve Hale ile de bir bok bulamadık. Kaderine razı gelen koyun gibi oturuyoruz. Hayır yani en azından burada olduğumuzu doğru bir şekilde anlatsalar. Ablam ve Bartu zaten farklı alemde. Cıvık cıvık aşk yaşıyorlar.

Ara ara Berk ile Hale'nin bakışlarını yakalıyorum. Onlar da sevgili olsunlar da tam olsun. Artık onlarda aşk böceği olur çıkarlar. Hayır telefonda yok ki. Ben sabahtan akşama kadar televizyon mu izleyeceğim?! Ya bir insan, bir dizinin ilk bölümünü sekiz defa izler mi?! İzledim! İki saattir bahçede ki salıncakta oturmuş, sıkıntıdan patlıyorum. Ablam ve Bartu romantik kahvaltı hazırlıyorlar! Bakın yapıyorlar demedim, hazırlıyorlar. Ulan yardım edeyim, canım sıkılmasın dedim, kovdular! Yani bir anneme sövmedikleri kaldı! Bu nedir arkadaş?!

Birazcık sohbet edeyim diyorum. Yok! Kimse gelmiyor yanıma! Sanki veremliyim! Tamam yani iki kere Çağan'ın kolunu kırma noktasına getirmiş olabilirim, onun suçuydu! Benim suçum mu var sanki?! Bunlar beni kahvaltıya da çağırmaz şimdi! İmdat diye bağırsam abartmış olur muyum? Çağan'ın yanıma geldiğini gördüm.

Saçlarımı karıştırıp, "Hadi kahvaltıya gelmiyor musun?" dedi.

Saçlarımı düzeltip, "O elini munasip bir taraflarına sokarım." dedim. Ayağa kalkıp kahvaltı masasına doğru ilerledim. Herkes gelmişti. "Biz ne zaman gideceğiz ya çok sıkıldım?!" dedi, Hale. Masadaki erkeklerin birbirine baktığını hissetmiştim. Berk boğazını temizledi, "Okullar açılana kadar buradayız." dedi.

Masadaki kızların tepkisi aynıydı; 'Ne?!'


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 17, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KARA APARTMANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin