{2}

82 20 11
                                    

Bu bölümü daha iyi anlamanız için Lix'in ağzından yazacağım umarım seversinizz

***

Terapiye gitmeyeli bir ya da iki hafta olmuştu ama giden ben miydim anlayamıyordum. Tüm anılarım benim değil de başka birininmiş gibiydi, çıldırıyordum. Bu his beni yoruyordu ama elimden bir şey gelmiyordu. Her şey tanıdıktı ama ben yabancıydım. Ben, ben değildim. Bedenim önümden yürüyüp içeri giriyordu ama kolundan tutup beni bekle diyemiyordum. Neden burada olduğumu bile bilmiyordum. Benim için ayarlanan şoför getirmişti beni buraya bunu anlayabilmiştim. Bu halde kendi kendime gelme ihtimalim çok azdı zaten.

Karşımda tanıdığım bir adam vardı ama ona odaklanamıyordum çünkü ben olmadığını düşündüğüm ama ben olduğundan bir o kadar da emin olduğum beden buna izin vermiyordu. Ona odaklanmamı istiyordu ve ben yenik düşüyordum, hem de her seferinde. Meraklı gözlerle bakan adam sesleniyordu bana, duyuyordum ama bir şey diyemiyordum, konuşmak zor geliyordu. Endişe ve korkuyla beraber nefes alamama hissi sardı bir an bedenimi ama sonra onlar da terk ettiler beni, hislerimi kaybettim. Boş gözlerle, tepkisizce etrafıma baktım sadece. Adının Chan olduğunu yeni hatırlayabildiğim adam yanıma gelip "İyi misin?" diye bir soru yönelttiğinde "Bilmiyorum, hiçbir şey hissetmiyorum," diyebildim yalnızca. Ondan sonra karşımdaki adam da yabancı geldi, olduğum yerden koptum. Etraf sisliydi, sanki başka bir yerdeydim ama bir şey diyemedim, ağzımı açamadım.

Karşıma geçti sonra, yanaklarımdan tuttu iki eliyle. Yüzlerimizi aynı hizaya getirdi ve "Kapat gözlerini," dedi çaresizliğine rağmen içinde bitmeyen umuduyla ve kendine olan güveniyle. Duyabildiğim tek şey oyken ve az da olsa sakinleşmişken devam etti. "Etrafı dinle beni, nefeslerimizi, duvardaki saati, duyabildiğin ne varsa dinle ve onlara odaklan." Dediğini yaptım çünkü ona güvendim ve o gün doya doya hissettiğim ilk duygu buydu. Diğer her şeyimi kaybetmiştim. Diğer şeyleri hissedemezken ona güvendiğimi hissettim. Sonra "Sen buradasın, lütfen buraya odaklan," dedi. Onu duydum, ardından nefes seslerimizi, sonra duvardaki saati, sonra dışarıdan geçen arabaları, duyabildiğim ne kadar şey varsa duydum ve olduğum yere geri döndüm, olduğum çevreyi hissettim. Karşımdaki adam tanıdıktı artık. Arkasından izlediğim, benimmiş gibi hissettirmeyen bedene geri döndüm, yeniden benim bedenim oldu. Gözlerimi açtım ama dolmuşlardı, karşımdaki bedene baktım ama gözlerinden anlayamıyordum ne hissettiğini. Bir psikologtu ve ne hissetse de belli edemezdi, hak verdim. Bir süre birbirimize baktık öylece, konuşamadım boğazım kurumuştu. Korkuyordum, bu his beni korkutuyordu. Kendini kaybediyor olmak ve elinden hiçbir şeyin gelmemesi gerçekten hoş şeyler değildi, nefesimi kesiyordu. Bunun ne zaman geleceğini bilmeden yaşamak insanı tüketiyordu, hiçbir şey yapamaz oluyordunuz. Bir de benimki tam bitti artık normale döndü dediğim anda yeniden vuruyordu beni. Bu daha da berbattı. Biraz daha toparlandığımda Chan'ın kollarına attım kendimi "Lütfen," dedim ağlayarak, "Lütfen kurtar beni, çok korkuyorum artık." Bir şey diyemedi ama sardı kollarını bedenime, bir anne gibi okşadı sırtımı. O vermese de ben aldım cevabımı, artık daha güvende hissedecektim, öyle hissettirecekti.

***

Tamamen sakinleşmem zaman almıştı. Şimdi benim bu hallerim hakkında konuşmamız gerekiyordu biliyordum. Gözleri bana kilitlenmiş bedene kaydı gözlerim. Geçen seansta dediğim her şeyde haklıydım. Mavi saçları, evrendeki diğer her şeyden parlak ve temiz yüzüyle Ay'a benziyordu tamamen. Gözleri bulutları andırıyordu. Aralarında kaybolmak istedim, ama yapamazdım. Tanrı vardı, lanet olsun ki tanrı vardı, izin vermezdi. Burada bulunmam bile benim için bir mucizeyken gözlerinin arasında kaybolamazdım. Kim bilir o gözlerde ne fırtınalar kopmuştu da sonra dinmişti usulca. O fırtınalara belki açsa aralarından rüzgar çıkacakmış gibi gözüken dudakları neden olmuştu, belki de bulutları andıran gözlerinden durmak bilmeden akan yaşlar, bilemezdim.

eclipse | chanlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin