15

8.3K 523 112
                                    


Merhaba bebeklerim, bölümü anca tamamladım ve yarın atmayı unuturum diye bu saatte atıyorum.
Bu bölüm düz yazı olacak çünkü texting olarak ne yazacağımı bilemedim açıkcası :)

Yorumlarınızı bekliyorum.
Keyifli okumalar...







Çoğu haz insana aşık olmuş gibi hissettirir ve biz arzu ile aşkı karıştıracak hale bürünürüz. Karşımızdaki insana arzumuz bitince de aşkın bittiğini düşünürüz. Oysa başından beri aşk zaten yoktur. Şehvet bizi akıl almaz bir boşluğa çeker ve bunun yanılgısını da aşk sanırız ne yazık ki.

Jungkook hayatı boyunca yüzlerce bedene dokunmuş,onları sevdiğini düşünmüş, sabah uyandığında ise yaşadığı pişmanlıklar ile baş başa kalmış biriydi. Yaşadığı her hazzı aşk duygusu ile karıştırmış ve arkadaşlarına soluklandığı her bedeni aşkmış gibi anlatmıştı.

Taehyung'a kadar.

Onu ilk gördüğünde kapılmıştı büyüsüne. Gördüğü ilk gün yaşadıkları şey ise yıllardır karıştırdığı duyguları tokat gibi yüzüne çarpmıştı. Alkolün etkisiyle veya değil, Kim Taehyung'a dokunduğu her saniye farklıydı onun için. Sıradan bir sevişme diyip geçemezdi ona. Tenine dokunduğu ilk anda tutulmuştu bir çıra misali. Onunla yaşadığı seks kendini tatmin için yapılan bir eylem olmamıştı. Bir öpücükle yanmış, kül olmuştu adeta.

Farkındaydı. Bu kez bambaşka şeyler hissediyordu. Daha öncekilere aşk dediği için kendisine kızıyordu. Diğer bedenlerde tattığı duygu aşksa şayet, Taehyung aşktan öteydi. Bu yüzdendi ondan vazgeçmeyişi.

Şimdiyse iki haftadır hasretti ona. Sadece görmek bile yetiyorken,şimdi yanında olmaması katlanılacak türden değildi. Nasıl bu kadar kör olabildiğine kızıyordu, ona zorbalık yapan ve onu rahatsız eden insan ile görüşüp, onu dinlediğine kızıyordu. En acısıysa Taehyung'un ona zarar vermemesi için o şerefsize gittiğini öğrenmesi olmuştu. Kendinden vazgeçmişti Jungkook için. Acı çekmeyi umursamamıştı. Hayatı boyunca kimse Jungkook'a bedensel bir tatmin dışında yanaşmazken, Taehyung kendini hiçe saymıştı onun için.

İçindeki özlem bir yana dursun, duyduğu öfke ve vicdan azabı öldürüyordu her gün onu. Geceler boyu ağlayarak Park Bogum'u öldüreceğine dair verdiği yeminleri vardı Tanrı'ya ama önce Taehyung'un iyi olduğunu bilmeliydi. Bir mesajı bile yeterdi Jungkook' u ayakta tutmaya.

Birini sevmenin böylesine acı verici olduğunu bilmezdi hiç. Sevmemişti kalbi kimseyi bu yaşına kadar. İstediği herkesi elde etmiş ve bununla yetinmişti. Fakat artık istediği insan belliydi.

Kim Taehyung. Ona aşkı tattıran,bedensel bir zevkten daha üstün gördüğü ilk aşkı.

Evinin kapısının çaldığını fark ettiğinde adımlarını sürüyerek kapıya doğru yöneltmişti. Haftalardır adam akıllı yemek bile yememişti. Arkadaşlarının zoruyla ayakta durmaya çalışıyordu ama günden güne tükendiğini de hissediyordu. Kapıyı açtığında karşısında yakın arkadaşı Yoongi'yi görmüştü, şaşırmıyordu artık ya da başlarda güzel bir haber duymak için olan heyecanı yoktu. Tek bir kelime etmeden içeriye doğru yürütmüştü ve arkadaşına bir cümle kurma gereği bile duymamıştı. Fakat bilmediği bir şey vardı ki Yoongi'nin konuşması ile olduğu yerde kalakalmıştı bir süre.

"Bulduk Jungkook. Taehyung'u bulduk."

Bir rüya olmalıydı bu. Duyduğu şeyler her gün kurduğu hayallerinden biri olmalıydı. Tepkisizliği de bu yüzdendi. Gerçeklik algısını kaybetmişti şu iki haftada ama arkadaşının yeniden konuşmasıyla bunun bir rüya olmadığını anlamıştı nihayet.

𝑳𝒐𝒗𝒆 𝑺𝒉𝒐𝒕 | 𝑻𝒂𝒆𝒌𝒐𝒐𝒌Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin