6. Bölüm

169 18 2
                                    

''Nash ne oldu bura-'' diyecekken kafama sert bir şeyle vurulduğunu hissettim ve her yer bir anda karadı.

Gözlerim aralanmaya başlamıştı. Başımsa feci şekilde ağrıyordu. Gözlerimi açamıyordum neredeyse. Gözlerimin önüne bir karaltı geldi. Birisi karşımda duruyordu. Çenemden tutup başımı hızlı bir şekilde kaldırdı. Tokat ve yumruk atmaya başladı. Aynı zamanda bağırıyordu da.


''Nash'i elimden alamazsınız pislikler!''


Bu ses bir kıza aitti. Yavaş yavaş kendime geliyordum ama hala bulanık görüyordum. Başımı yana çevirdiğimde yanımda birinin başı eğik bir şekilde durduğunu farkettim. Suratı kanlı görünüyordu. Bu kesin Nash'ti. Başka kim olabilir ki?  Gözlerimin bulanıklığı geçmeye başlamıştı. Karşımdaki kız ise bir anda kaybolmuştu. Başımı çevirdiğimde yüzü kan içinde olan Nash değil, Cameron'dı. Nasıl ya? Ben buraya bağlanmadan önce o sandalyede Nash vardı. Cameron'a seslenmeye başladım ama feci şekilde dövülmüştü. Ellerim ayaklarım her yerim bağlanmıştı ve Nash'in nerede olduğunu bilmiyordum. Kapının açıldığını duydum. Kırıldığını desek daha doğru olur aslında. Tanrıya şükürler olsun birileri gelmişti. Bunlar Matt ve Johnson'dı.

''Tanrı aşkına ne oldu size?! Brenda bu suratının hali ne ?! Cam'e noldu?! Kim yaptı bunları?!'' İkiside çıldırmıştı adeta.

''Soru sormayı bırakıp bizi çözseniz de Cam'i hastaneye götürüp Nash'i arasak?''

''Nash nerede ki?'' dedi Johnson.

''Buraya bağlanmadan önce Cam'in yerinde Nash vardı. Ama kendime geldiğimde yoktu.''

''Tanrım!'' diye bağırdı ikiside. Matt ile birlikle Cameron'ı çözerken Johson ambulansı arıyordu. Cam'in yüzümde tokat izleri ve çizikler vardı. Bir iki tanesi derin çiziklerdi. Telefonumu mutfaktan alıp Nash'i aradım. Telefonunun sesi yukarıdan geliyordu. Yukarıya koşup sesin geldiği odaya gittim. Matt ve Johnson'da arkamdan geldi. Telefon Nash'in odasındaydı. Yatağın üzerinde duruyordu. Telefonu elime aldığımda notlar kısmı açıktı. Matt sesli bir şekilde okumaya başladığında başımızda büyük bir bela olduğunu anlamıştım;


''Bunu size ödeteceğim! Kabusunuz olacağım!''


-Nash'in Ağzından-

Okul çıkışı direk olarak eve gitmiştim. Eve vardığımda kapı sonuna kadar açıktı. Cameron olabilir diye düşündüm ama kapıyı neden açık bıraksın ki? İçeriye girdiğimde evet Cam buradaydı ama yalnız değildi.  Henry ile kavga ediyordu. Birbirine yumruk atıyorlardı. Ayırmak için araya girdiğimde birbirlerine attıkları yumruklar banada geliyordu. Henry'i Cam'in üzerinden attıktan sonra boğazından tutup duvara fırtlattım. Yumruk atıyordum. O ise gülüyordu. Bir anda nefesim kesildi. Karnıma bir şey saplanmıştı. Gözlerim kararmıştı. Henry'nin kahkahalarını ve Cam'in ''Nash dayan!'' çığlıklarını duyabiliyordum. Bir süre sonra sesler kesilmişti.


*Nash uyanır. Bıçaklandığı için hala baygın bir şekildedir. Eski bir kulübede olduğunu farkeder. Az sonra yanına birisi gelir.*


''Uyanmana sevindim Nash.''

''Neredeyim... ben?''

''Şhh... Konuşmaya çalışma. Yorgunsun yeterince. Birazdan gideceğiz sevgilim.''

''Isabella... Bu sensin. Lanet olası sürtük!''

You're only mine. (Nash Grier Fanfic.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin