10 yıl önce 2005

136 7 0
                                    

''Aman Tanrım geç kaldım!''

Öyle hızlı iniyorum ki merdivenlerden sesten kendimi duyamıyorum. Lanet olsun okula geç kaldım! Hem de önemi bir sunum zamanı tesadüfe bak hep böyle oluyor önemli bir şey oldu mu ya hep geç kalırım ya da unuturum. Üniversite 2. Sınıftayım ve hayatım bu sunuma bağlı.

''Bella, lütfen şunu da alır mısın?''

Umutsuzca anneme bakıyorum sunuma geç kaldım oturup ağlamak istiyorum.İsyan etmek, okulu bırakmak ve manastıra kapanmak istiyorum. Ama bunları anneme söyleyemiyorum tabii ki. İki elimi de onun yüzüne gelecek şekilde yalvarır vaziyette açıyorum.

''Söz veriyorum okulda yiyeceğim ama şimdi çıkmalıyım.''

Ve sonunda dışarıdayım. Hızlı adımlarla ilerliyorum. Tek avantajım okulun yakın olması Tanrı'ya şükür. Hızlı adımlarla ilerliyorum elimi çantanın içine atıp son kez göz geçirmek için dosyamı çıkartıyorum ve... ''KÜT!'' Önüne bakmazsan bu olur. Bütün aksilikler beni bulur.Artık umutsuz bir şekilde dağılan dosyayı topluyorum.Çarptığım kişiye bile bakmadan iki dizimin üstüne çökmüş durumdayım ağladım ağlayacağım. –off-

''Çok özür dilerim.''

O da kim bana mı dedi? Anlamamış bir şekilde kafamı kaldırıp etrafıma bakıyorum.

''Ben özür dilerim önüme bakmadan yürüyordum benim hatam.'' Yere eğildi az ileride ki kağıdı bana uzattı.

''Teşekkür ederim.''

''Önemli değil.''

Başımı kaldırıp yüzüne bakıyorum. Oldukça beyaz tenli ve hafif sarışın... Mavi gözlü mü yoksa ben mi öyle gördüm? Onu daha önce buralarda gördüğümü hatırlamıyorum. Yeni mi yoksa? Eğer öyleyse diğerlerine rakip çıktı. Çünkü bu çocuk harika! Of ne diyorum ben? Sunuma geç kaldım ve düşündüğüm şeye bak. Bakışlarını yere indirdi ve parmağıyla dosyayı göstererek ''Hangi bölüm?''

Hangi bölümde okuduğumu niye soruyor ki ona ne? Ne diyorum ben ya? ''İşletme ya sen?''

''Imm... Fotoğrafçılık.''

Fotoğrafçılık mı? Bu okulda öyle bir bölüm var mıydı ya? ''Şey benim gitmem gerekiyor yardım için teşekkürler.''

Konuşmasına fırsat vermeden oradan uzaklaştım. Hızlı adımlarla oradan uzaklaşarak sınıfa girdim.Sonum gelmişti Tanrı yardımcım olsun.

1 SAAT SONRA

''Tanrım Bella rahatla biraz gayet iyiydin.''

''Demesi kolay çok geç kaldım. Hoca ne kadar sinirliydi görmedin mi? Son anda yetişmeseydim bu dersten kesin kalıyordum.Tabii geçtiğimden de emin değilim.''

''Saçmalama kesin geçersin.''

Koridor'da hem yürüyüp hem konuşuyorduk. İster istemez etrafıma bakıyordum sanki gözlerim bir şeyi arıyordu.

''Görmedin mi sunum bittikten sonra nasıl bakıyordu? Beni boğacak gibiydi.''

''Saçmalıyorsun o kadar güzel bir sunum çıkardın ki şaşkınlıktandı o bakış.''

Son söylediği sözleri artık duyamıyordum. Tamamen sohbetten kopmuş durumdaydım ki beni hayata geri döndürdü. ''Ah, ne yapıyorsun be?''

''Burada sana bir şeyler söylüyorum beni dinlemek yerine etrafı süzüyorsun. Neyin var senin?''

Ona doğru döndüm ve öylesine bir şeymiş gibi ''Fotoğrafçılık bölümü kaçıncı katta?''

''Ne? İyi misin? Ne alaka ne yapacaksın fotoğrafçılık bölümünü?''

Ah o kadar soru soruyor ki en iyisi konuyu kapamak.

''Boş ver öylesine meraktan. Haydi derse geç kalmayalım.''

Günün yarısını her zaman ki gibi sınıfta geçirdim. Yemek yemeyi bile unutmuştum ama yavaş yavaş acıktığımı hissediyorum. Oturduğum yerden kalktım. Ayaklarım sanki yeni yürümeyi öğrenen bir bebek gibi yavaşça ilerliyordu. Koridorda ilerlerken Taylor hızlı bir şekilde koluma girdi.

''Yemek vakti.Kantin!!!''

Güzel bir kız olmasına rağmen çok obur biri ve onu yemek yerken izlemeyi seviyorum. Ne kadar yerse yesin kilo almamasına şaşırıyorum. Ben olsam şimdiye çoktan obez olmuştum.

     Herkes bir gruplaşma içerisinde ve ben her kantine inişimde bunu görebiliyorum. Bir bölümde popülerler, diğer bölümde inekler, birinde matematikçiler vs. Ben hangisine giriyorum acaba? Taylorla bahçede yemeye karar veriyoruz. O sırada yanımıza Ian geliyor.Taylorun erkek arkadaşı.Yeni çıkmaya başladılar ama senelerdir birlikte gibiler. Ian'ın arkadaş çevresi oldukça kalabalık o yüzden okulda pek takılamıyorlar. Ama Ian fırsat bulduğu her an yanımızda. Birlikteyken gözleri parlıyordu. Güzel bir tablo. Ben bunları düşünürken çoktan bahçeye gelmiştik. Bu okulun en sevdiğim tarafı burasıydı.

      Bahçe'nin dış tarafında okulun içine doğru bir koridor var. Çoğunlukla gruplar ya da sevgililer duvarın üstüne tüneyip orada vakit geçirirler.

Tam yemeye başlayacağım sırada bir şey fark ettim. Bana bakan bir çift göz. Bana mı bakıyor yoksa arkamda duran kızlara mı? El mi sallıyor o? Sanki gel yapıyor. Beni çağırıyor dur bir dakika. Ben yerimden mi kalktım? Ne oluyor ya? Galiba yanına gitmek üzereyim. O sırada Taylor'un sesiyle kendime geldim.

'' Hey nereye? Niye kalktın?''

''Im.. Şey birini tanıyor gibi oldum ama benzettim galiba.''

Ian ve Taylor şaşkın bir şekilde bana bakarken yerime oturdum. Bu arada düşündüğüm gibi beni değil arkamda duran bölüm arkadaşlarını çağırıyormuş. Ne salağım neden böyle düşünüyorsam? Az kalsın rezil oluyordum ucuz atlattım. Ian ve Taylor haftasonu yapacakları programı anlatırken gözüm ona takıldı. Duvara yaslanmış bir şekilde elinde ki fotoğraf makinasın da sanki ilginç bir şeyler görmüş gibi heyecanlanıyor,gülümsüyor ve arkadaşlarına göstererek bir şeyler söylüyordu.. Ve onu izlerken gülümsediğimin farkında bile değilim. Resmen 32 dişim de gözüküyor. Rezillik bir de elimi yüzüme dayamışım liseli aşıklar gibi of. Ben bile uzaktan kendime baksam gülerim.

    Biran da fotoğraf makinasını yüzüne götürüyor etrafı tarıyormuş gibi yapıyor. O da ne? Beni mi çekti şimdi bu bir dakika. Beni çekti resmen baktı ve gülüyor. Öyle böyle değil ciddi ciddi gülüyor lanet olsun!

Arkadaşının omzuna dokuntu 'ben gidiyorum' der gibi bir hareket yaptı. Bir dakika hayır. Hem gülüyor hem utanmış gibi kafasını eğip buraya doğru geliyor. Gerçekten geliyor. Benimle konuşacak gibi. Olduğum yerde doğrularak gülümseyen yüzümü ciddileştirdim. Ağır çekimle mi hareket ediyor bu çocuk yoksa bana mı öyle geliyor? Of yaklaştı lanet olsun!

Ve yanımdan bana bakmadan geçip arkamdaki grubun yanına gidişini izliyorum. Zaten ne düşünmüştüm ki? Benim yanıma mı gelecekti? Hem niye umursuyorum ki? O sırada Taylor ve Ian'ın konuşmasına takıldım. Galiba o çocuktan bahsediyorlar.

''İyi bir çocuk arada takılıyoruz.''

''Hım.. Yakışıklı ama senin kadar değil.''

Aniden soruyu patlatıyorum. ''Adı ne?'' Bu soru çok anormalmiş gibi şaşkın bir şekilde yüzüme bakıyorlar. Herhalde bunun sebebi hızlı ve biraz yüksek sesle sormuş olmam.

''Peter.''

O sırada ne dediğini anlamamış gibi ''Efendim?'' dedim.

''Peter diyorum. Adı.''

''Hm.. İyiymiş.''

Bir anlık dalgınlıkla arkamı dönüyorum. Masada oturmuş fotoğraf makinasıyla oynuyordu ve ben çok sıkılmıştım. Neden ona bu kadar taktım ki anlamıyorum.

Yemeğimiz bitince hepimiz masadan kalktık. İçimde bir şeyler 'arkanı dön bak' diyordu. Ne varsa artık.

   Ama dönüp bakmadım. Bana ne niye bakayım ki elalemin çocuğuna? Yanında ki kızlar ilgilensin onunla. Biraz bekledim Taylor ve Ian ilerlediler. Bende kulaklığımı çıkarıp taktım ve umursamaz bir tavırla ilerledim. Çünkü umurumda değildi yani biraz...

PİŞMAN DEĞİLİM...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin