∝
Taehyung öğle saatlerinden sonra tekrar odasına çekilmiş ve bu sefer kapıyı kilitleyerek yorulan kaslarını rahatlatmak için ılık bir duş almıştı. Birkaç saattir ise yatağının altında bulduğu kutudan çıkan kitapları inceliyordu. Bir kısmı kendi günlükleriydi, çoğu ise antik dillerde yazılmış eski kitaplardı.
Rusça yazılmış bir günlüğü eline aldığında Taehyung, okumaya çalıştı fakat çoğu anlamadığı eski kelimeler ve kalıplardan oluşuyordu. Bu yüzden hızlıca geri kapattı ve kutuya yolladı. Kabı simsiyah olan bir kitabı almak için eğildiğinde kapının açılma sesi yüzünden vazgeçmiş ve oturduğu yerde geri doğrulmuştu.
Kapıyı kilitlediğini sanıyordu ve bu yüzden içeri giren Jungkook ile şaşkınlıkla dudaklarının aralanmasına engel olamadı. Taehyung'un tepkisini gören Jungkook ise kapı pervazında kalakalmış bir şekilde, "Şey," diye mırıldanmıştı utançla. "Ekran yüzümü tanıdığı için kapı otomatik olarak açılıyor."
Taehyung hızlıca şaşkın halinden sıyrılarak önemi yok dermişçesine başını salladı. "Sorun yok, içeri gel," dedi hala kapı pervazında dikilen çocuğa. Başkası olsa belki özelini gasp ettiği için sinirlenebilirdi fakat Taehyung hatırlamasa bile bu oda ikisine de aitti. Eski alışkanlıklarını devam ettirdiği için Jungkook'a kızmayacaktı, hakkı da yoktu zaten.
Jungkook yavaş adımlarla içeriye doğru yürüdüğünde arkasından kapı kapandı ve Taehyung hızlıca onu inceledi. Kül grisi saçları hafifçe ıslaktı ve siyah kolsuzundaki su damlası izleri sayesinde Taehyung onun duştan çıkar çıkmaz yanına geldiğini anlamıştı. Bacaklarını kısa bir şortu sarıyordu ve ayakları çıplaktı.
Biraz sonra Taehyung'un yanına, yatağa oturarak onun incelediği kitaplarda gezdirdi gözlerini. Ardından ise hafifçe güldü. "Okuyabiliyor musun ki bunları?"
Taehyung, oyuncu bir ifade ile kaşlarını çattı ve sahte bir kızgınlıkla konuştu: "Benimle dalga mı geçiyorsun?"
Jungkook, diğerinin ifadesine karşılık gülümsemesini büyüttü ve "Ben bile birkaç dilden fazlasını tamamen bilmiyorum," diyerek kendini savundu.
Taehyung bıkkın bir ifade ile kutuyu ayağının ucuyla itekledi. "Kendi günlüklerimi bile okuyamıyorum." Jungkook küçük bir kahkaha attığında Taehyung da ifadesinden sıyrılmış ve neşe ile gerilen küçük pembe dudaklara bakarak büyükçe gülümsemişti. "Jungkook," diye seslendiğinde ise adın sahibi, gülüşünün hafif esintileriyle Taehyung'un gözlerine odaklandı. Gözleri zorla pembe dudaklardan ayrılan Taehyung, "Başlangıç," dedi. "Ne olduğunu öğrendim."
Gülümsemesi yavaşça silinen Jungkook, "Günlüklerden mi?" diye sordu.
Başını iki yana salladı Taehyung. "Günlüklerde Angkor Vat adını gördükten sonra hatırladım. Tapınaklar gözlerimin önünde belirdi. Yeşil bahçelerindeki yürüyüşlerimiz, gölünde yaptığımız küçük su savaşları... Yüzler farklıydı fakat hepsinin sen olduğunu anlamam çok zor olmadı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the reincarnationists | taekook
FanfictionŞizofrenik halüsinasyonlardan muzdarip Taehyung, bir uyuşturucu alışverişinin kötü sonuçlanmasıyla kendini reenkarnasyonistlerden oluşan bir örgütte bulur. ❝Hiç daha önce gitmediğin bir yere doğru çekildiğin oldu mu? Resmini gördüğün ama hiç bulun...