5 | Süt

201 46 40
                                    


Vücudumu basan ateşle ve yandığını hissettiğim bedenimle kuruyan boğazımı geçiştirmek için yutkundum yavaşça. Kuru kuru yutkunmam hiçbir işe yaramamış tam tersine boğazımı acıtmıştı.
Baş ucumdaki masaya dün gece koyduğum suyu el yordamıyla ararken elimin bardağa çarpması ve düşen bardağın yüksek sesle parçalanamsıyla sıçrayarak uyandım.

Daha ne olduğunu anlayamadan odamın kapısının hızlıca sonuna kadar açılması ve Changbin'in odaya dalması ile henüz tam açılmamış gözlerimi ona çevirdim.

Bakışları yerde gezinmiş birkaç saniye sonra derince nefes vermişti.

"Sana bir şey oldu sandım Felix. Sen iyi misin?"

Kafamı onaylar şekilde sallarken hala uyku sersemiydim ve gözlerim yarı kapalıydı. Yataktan inmek için ayağımı yere sarkıtacağım sırada bir an da Changbin bana doğru atılmış ve belimden tutarak havaya kaldırmıştı.

Şu an bedenlerimiz birbirine yapışık şekildeydi. Sol koluyla belimden beni sararak yukarıda tutuyor ayaklarımın yere değmesini önlüyordu. Kollarım refleks olarak omuzlarına gitmişti. Yüzlerimiz dip dibeydi birkaç saniye bakışlarını gözlerimde gezdirip derince yutkundu. Onun bu hareketiyle ben de biraz daha ayılmıltım ve şu anki konumumuzu idrak etmiştim.

Resmen adamın ağzının içine girmek üzereydim. Yüzümüzün arasında sadece santimler vardı ve göz gözeydik. Üstümde sadece iç çamaşırım vardı. Elleri çıplak belimi okşamıştı yavaşça. Belimde hissettiğim dokunuş içimi titretmişti. Sol bacağımı biraz kıpırdatsam penisine değecekti bu yüzden asla hareket etmeden duruyordum.

"Uyku sersemliğin geçti mi biraz?"

Beni bırakacaktı muhtemelen bu yüzden soruyordu. Kafamı onaylar şekilde salladım.

"Evet tamamen uyandım şu an."

Nefesimi yakınlaşmamızdan beri tuttuğumdan dolayı içeride uzun süre kalmış ılık havayı konuşurken vermiştim ve bu nefesimin tamamen dudaklarına çarptıktan sonra onun solumasına sebep olmuştu.
Ben hala kolları arasındayken birkaç adım geriye yürüyüp beni cam parçaları olmayan yerde indirdi.

"Teşekkür ederim" mırıldanarak konuştum.

Eliyle ensesini kaşıyıp bana baktı. Gözleri vücudumu süzmüştü. Dün akşamın aksine şu an altımda eşofman bile yoktu. Omuzlarımda uzun süre gezinen gözleriyle neye baktığını anlamak için bende başımı üst gövdemde gezdirdim.

Köprücük kemiklerime ve omuzlarıma yayılmış belli belirsiz çillerde gezdirdi gözlerini.

"Dün bu kadar belirgin değillerdi"

Kafamı hak verir şekilde salladım.

" Güneş görünce çıkıyor genelde. Perdeyi çekmeyi unutmuşum gece"

Elimle arkamda kalan açık perdeyi işaret ettiğimde başını salladı.

"Ben çıkayım sen üzerini giyin o zaman. Minho ve jisung da gelir birazdan"

"Tamamdır"

Changbin'in çıkması ve kapının kapanmasıyla gözlerimi kapattım birkaç saniye. Cidden her gün ayrı bir olay oluyordu. Aramızdaki cinsel çekim ise artık dokunsak elektrik çarpacak seviyeye gelmişti. Umarım bunu tek hisseden ben değilimdir diye düşünsemde bakışlarındaki yoğunluk onun da bu çekimin farkında olduğunu gösteriyordu.

Hızlıca yerdeki cam parçalarını toplayıp masanın altındaki minik çöpe attım. Üzerime pantolon ve gömlek geçirip odadan çıktım. Lavaboya gidip yüzümü yıkadım ve kenarda duran bezlerden birini alıp odaya geri döndüm. Yerdeki ıslaklığı tamamen kurutmak için eğilip güzelce sildim.
Yeri kontrol edip ufak tefek parça olmadığından emin olduktan sonra doğruldum ve telefonumu alarak mutfağa geçtim. Kahvaltı edesim yoktu zaten sabahları pek bir şey yiyemezdim.

Webtoon | Changlix Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin