"Off"
Genç adam kaçıncı kez aldığını bilmediği nefesini havaya karıştırdı yine. Gergindi. Tıpkı 10 yıl önceki gibi heyecanlıydı, karnı kasılıyordu. Hiçbir şey değişmemiş gibiydi. Park Jimin koskoca adam olmuştu ama Min Yoongi hâlâ seratonin hormonlarını zorluyordu.
Üstündeki jelatini sökülür de çizik ya da leke olur korkusuyla çıkarmadığı, binbir para verdiği saatine gitti gözü, buluşma saatinden bir saat önce gelmişti çünkü işin açıkçası ne konuşacağını bilmiyordu. Hava zaten yeterince soğuktu, bir de yüksek bir yerde olmanın etkisiyle daha da titreyerek ceketinin iki ucunu göğsüne doğru çekiştirerek ısınmayı umdu.
Ondan nefret ettiğinden emindi, burda bir sorun yoktu ama sorun şuydu ki bu lanet binaya adım attığından beri kaçamıyordu.
Kendisinden kaçamıyordu, daha da önemlisi anılardan kaçamıyordu.
Bir sağa, bir sola, takip ediliyordu.
Burada bulunduğu her dakika gördüğü tek şey 15 yaşındaki Park Jimin ve onun güzel gözleriydi.
Öyle sarılmak isterdi ki çocukluğuna, boynuna yaslamak, kokusunu içine çekmek, "kimse için değmez" ya da "korkma ben buradayım" demek belki de en büyük arzusu olabilirdi.
Küçükken aptaldı ve korkaktı. Ciddi manada öyleydi. İlk aşkıydı Yoongi. Kimi zaman tam da bu sebepten sadece hayranlık olduğunu düşünüyordu bu hislerinin çünkü Min Yoongi gerçekten havalı bir çocuktu. Pek çok ergenin tarzının aksine kendisinin güzel kokulu ve hafif feminen parfümü, hergün özenle taranmış saçları ve ütülü okul kıyafetleriyle Min Yoongi kesinlikle çekiciydi.
Onu çekici kılan tek şey kıyafetleri de değildi elbet, yüzü; yüzü ay gibiydi. Kesinlikle böyle tarif edilebilirdi yüzü. Okulun katı kurallarına rağmen her daim az da olsa boyalı olan simsiyah saçları ve bembeyaz yüzü dolunay gibiydi hep, saçları gece ve yüzü hilal.
Bunun yanı sıra sert mizacına rağmen onu tatlı gösteren ve tam da yüzüne göre konumlanan minik fındık bir burnu, en çok güldüğünde güzel gözüken yanakları ve ince kiraz dudakları vardı. O zamanlar diğer öğrencilerin aksine gerçekten bakımlı ve temiz biriydi. Ayrıca başarısız da sayılmazdı.
Başarısızlık, zaten onların hikayesi de bir nevi böyle başlıyordu.
Park Jimin birinciliğin altında bir derece görmeyen ve Min Yoongi de her daim ikinciliğe mahkûm olan öğrencilerdi. Üstelik dört sene boyunca böyleydi bu. Bu başlarda tatlı gelen çekişme zamanla zaten pek sevilmeyen Jimin'in bir de aşık olduğu adam tarafından sevilmemesine, hatta zorbalık görmesine yol açmıştı. Bunları yapan bilhassa Yoongi olunca, her ne kadar parçalansa da içi, dışarıya bunu hiç göstermedi. Dışarıda hep okulun gururu Park Jimin'di ve kaldı ki müdür zaten bu imajın bozulmasına izin vermezdi.
Bu denli homofobi ve nefret dolu bir ülkede okulda kendisinin Yoongi'ye karşı bir şeyler beslediği tam da Yoongi tarafından okula duyurulunca işinin bittiğini düşünmüştü çünkü hocalar gerçekten kötü insanlardı. Atılacağına kesin gözüyle bakıyordu bu yüzden. Ancak öyle olmamıştı. Konsey kararıyla bir ceza verilmişti, her ne kadar cezanın ne olduğunu bilmese de müdür ve müdür yardımcısı sayesinde kurtulmuştu. Daha sonra müdür kendisini odasına çağırmış ve bir erkeğin bir kızı sevmesi nasıl normalse bir erkeğin bir erkeği sevmesinin de o kadar normal olduğuna ancak bu yaşlarda her türlü ilişkinin dikkat dağıtacağına ve önemli olanın üniversite olduğuna dair uzun bir söyleşi gerçekleştirerek eklemişti "Min Yoongi sana karışırsa haberim olsun evlat"
Müdürü severdi, gerçekten iyi biriydi. Emindi ki okul birincisi olmasa bile kendisini böyle severdi. Ancak bunu hiçbir zaman bilememişti çünkü hep birinciydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
15, yoonmin.
FanfictionJimin 15 yaşındaki bir çocuğu, Seul'un en yüksek binasından sarkıtıp intahara zorlamanı, hiçbir bahane kurtarmaz.