Jimin titreyen elleriyle, nefes nefese ve terlemiş bir halde kilide soktu anahtarını. İçinde büyük bir telaş, yanan bir arzu vardı, yıllar önce yanıp kül olduğunu sandığı bir arzu.
Kan lekeleriyke dolu sağ eline baktı. Başta Yoongi'nin kanı sansa da elini yıkayınca anladı kendisine ait olduğunu. Eklem yerleri uyguladı şiddetli kuvvetin etkisiyle yara içinde kanıyordu.
Odasının sağındaki ilk yardım çantasından gazlı bez ve bazı bakım malzemeleri çıkardı. Önce batikon kullanarak mikrop kapmasını engelledi, daha sonra da birkaç krem sürerek gazlı bezi sol eli yardımıyla dikkatlice sardı.
Ev kıyafetlerini giyip yatanığına uzandığında biraz daha rahatlamış hissediyordu. Elinin acısı da hafiflemiş gibiydi. Hoş, ne farkeder ki yüreğinin acııs geçmedikçe? O acıyı hafifletecek hiçbir şey yok benliğinde.
Öyle anlamsızdı ki bu son bir haftadır yaşananlar. Bu yedi günde hislerini en yoğun, en dorukta hissetmiş, ve kimi zaman çaresizlik içinde sürünürken aslında onu ayakta tutan şeyin bu olduğunu fark etmişti.
Hayatta sevinç, kahkaha olduğu kadar çaresizlik ve gözyaşı da olmalıydı, yoksa yaşamın ne mânası olurdu değil mi? Ne sıkıcı bir hayat olurdu.Yine de kalbinin seyrek seyrek attığını inkâr edemezdi. Kolay değildi işte, iki yıl sevmişti onu ve şimdi onca yıldan sonra karşısına çıkınca unutur sanmıştı ama ne mümkün, insan unutur mu ilk acısını?
Garipti. Yaşadıkları, hayatın yaşattıkları.
Yatakta olduğu sürece düşünmeye, daha doğrusu tabir-i caizse kafasını patlatmaya devam etti. Ara ara kendine sövüyor, bazen dua edip bazen tekrar sövüyordu. Ta ki telefonun iki saniyelik bildirim sesi odadaki sessizliği bıçak gibi kesene kadar.
Elbette tahmin edilebilir şekilde Yoongi'dendi mesaj. Jimin'in bir parçası ona geri dönmeyi, her şeyi siktir edip geç de olsa onu sevdiği için koynuna dolanmak istiyordu. Yine de biliyordu ki bu çok gurursuzca olurdu. Her ne kadar bir parçası bunu iştahla istese de diğer parçası ona engel olurdu. Kendine olan saygısı o kadar da bitmiş değildi.
Yoongi'nin kendinin yüzü hurdaya çıkmasına rağmen hala Jimin'i soran mesajı Jimin'i güldürdü. İçten miydi yoksa formalite mi hâlâ anlayamıyordu. Gerçi içten olmasa 10 yılın ardından yazması öyle saçma olurdu ki. Yine de mümkündü aksini düşünmek.
Ekranın kapanmasıyla berabe telefonu yatağa fırlatıp ayağa kalktı. Belki de birlerine anlatmalıydı? Yalnız yaşaması, içinde bu hisleri parçalaması doğru mu? Veya başka birine anlatarak onların başını ağrıtması, karar vermesi güç bir mesele.
Telefonu tekrar aldı eline. Taehyung'u arayacaktı. Her daim açardı o, bir keresinde üniversitede hayatının sunumunu yaparken bilmeden Taehyung'u aradı Jimin ancak Taehyung hiç tereddüt etmeden açtı, biraz konuşup kapattı ve Jimin'in bu olaydan aylar sonra Taehyung'un sarhoş ağzı sayesinde haberi oldu. Çok sinirlenmişti elbette, nasıl kendini böyle bir riske atardı, onca akademisyenin önünde? Ancak yine de sunumda başarılı olduğu gibi bir gerçek de vardı.
Taehyung pek çok durumda telefona bakmıştı. Sunumda, tuvalette, derste, uyurken, sevişirken, biber doğrarken, yemek yarışmasında, kavgada, tenis oynarken, mağarada, kaçırılırken-ki bu olay hâlâ gizemini koruyor-, kilisede ve daha pek çok ilginç durumda. Belki bu sadece Jimin'e özeldi, zaten Taehyung'un da çok arkadaşı yoktu.
"Taehyung ,naber?"
"İyiyim Jimin, sen nasılsın neler yapıyorsun?"
"Aynı ben de , ancak sen ne yapıyorsun diye sormaya korkuyorum."
"Ne yapacağım canım saçmalama, alt tarafı nitrik asitle metan gazını karıştırıyorum. Yalnız biraz sonra patlama falan duyarsan direkt evime ambulans gönder tamam mı?"
"TAEHYUNG MAL MISIN ZATEN YETERİNCE SORUNUMUZ VAR BİR DE SEN ÖLÜRSEN NE YAPARIM?!"
"Ya Jimin salak salak bağırma kendim için denedim, komşum Jungkook'a evdeki voltmetre içeren bütün devreleri seri bağlamasını söyledim, biraz toy bir çocuk yanlış bir şey falan yapmasın."
"AMA VOLTMETRE DEVREYE PARALEL BAĞLANMIYOR MU?"
"Bilmem ki öyle miydi, aman ne olacak, neyse sen neden aradın?"
"Yoongi, Taehyung. Buldu beni."
"Senin ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu Jimin? Şu lisedeki Yoongi'yi diyorsan atarım kendimi."
"Ta kendisi Taehyung."
"Bekle beni, geliyorum."
"Ama saa-"
Telefonun yüzüne kapanması şokunu atlatınca saate baktı Jimin. Saat gecenin ikisiydi ve Taehyung tereddüt etmeden geliyordu. Anlaşılan bu gece uzun sürecekti.
......
Taehyung, Jimin'i saatlerce azarladıktan sonra sabahın 5'inde kalkıp gitmemek için Jimin'in ısrarlarıyla onunla beraber kalmaya karar verdi. Taehyung gece boyunca bozuk plak gibi "salak mısın Jimin" kelimesini tekrar etmişti ki haklıydı kanınca.
Jimin de hak veriyordu Taehyung'a. Elbette haklıydı. Kendi de böyle düşünüyordu ancak o Taehyung kadar istikrarlı biri değildi. Ona yapmadığını bırakmayan birine sanki hiçbir şey olmamış gibi boynuna atlayacak bir kapasite vardı Jimin'de. Gocunmadan yapabilirdi.
Birden aklına Yoongi'nin mesajına bakmak geldi. Normal bir ilişkleri olsa kendimi ağırdan satıyorum derdi ama bu Yoongi'ydi. Jimin'in zorbası olan Yoongi.
*bilinmeyen numara*
Jimin
İyi misin
Umarım iyisindir
Acaba beni görünce ne hissebtin
Acaba pişman olduiumu hissettin mi
Bunlae dönkyor aklıöda durmadan(01:56)
*bilinmeyen numara*
Hâlâ yabmadıj
Uparım uyuyorsundur
Uyandığında bu mesajları görünce umarım benden nefret etmezsin
Biraz saçmalıyohum sanki ama
Anlatmaya çalışıyorum
Görüyorsun değil mi?(02:20)
*bilinmeyen numara*
Senden başka çalacak kapım yok
Ve mutluluğa hasretim
Hiç wutlu olmadım ben
Şu içki şişesi bile vaha mutlu bşnden(03:44)
*bilinmeyen numara*
Annemi öldürmeliyimk
Babafı da
Kardeşimi de
Akrabalırımı da
Hepsinin bana zararı va
Gayatımda qek sen olmalsıınJimin
Sen sarhoş musun?*bilinmeyen numara*
Nw
Mw aarhou
Jiöin sen uazıfn
Artık daha çok sarhouöJimin
Tanrım cidden mi?*bilinmeyen numara*
Burda olsaydıb
Ben öok murlu olrudum
Seni de öurlu edetrdim
Yemin ederim
Unuttueumım sana her şeyi
Yaşamamış gibi yapsbilriz
Jissetkezsin bike
Anlıyorsun değil mi?Jimin
Ben seni hiç anlamadım.-F
ŞİMDİ OKUDUĞUN
15, yoonmin.
FanfictionJimin 15 yaşındaki bir çocuğu, Seul'un en yüksek binasından sarkıtıp intahara zorlamanı, hiçbir bahane kurtarmaz.