Aptal ebeveynlerin katlettiği benliğin kendini bulma çabası. Aynı bir dikenli yolda iğne aramaya benziyor.
...
"Süt çocuğu Junmyeon hyung, süt çocuğu Junmyeon hyung." dedi melodik sesiyle.
"Siktir git, siktir git." dedim melodik sesimle.
Bu küçük velet güzel çizim yaptığımı nereden duymuştu bilmiyorum ama gelip benden Kyungsoo itinin resmini çizmemi istiyordu. İçini karalamayacakmıșım o boyayacakmıș.
"Hyung, sevenleri sevindirmek sevapmıș ya yapsana bi güzellik."
Elimdeki tornavidayı silerken kafasına vurmak ve vurmamak arasında kaldım. Ela gözleri ve büzdüğü kocaman dudakları ile bana bakıyor ve şirin olduğunu gayet de iyi biliyordu.
Velet piç Jongin.
"Hem sen nereden biliyorsun çizim yaptığımı ya?"
Sırıttı. Ayni piç Sehun sırıtıșıydı, aynısı Kyungsoo'da da vardı yani çocukları kendine benzetmiști. Hayret ettim.
"Turunçgillerden Sehun hyung her sabah sığınağı açarken bize senin hakkında bir şeyler söylüyor ve senin gelmene on dakika kala hey çocuklar o çok güzel biri değil mi? Diyor. Sonra sırıtıyor. Ellerini siliyor. Burnunu çekiyor. Sonra bizi kovuyor ve sen sığınağa geliyorsun. "
Sildiğim tamir aleti yere düşüp kum ve toprağa bulanırken bir süre yeri inceledim. Jongin'e çizeceğimle ilgili bir şeyler zırvalayıp onu yanımdan kovduktan sonra yere oturdum. Şansıma tam da gün batımıydı. Sehun dişini çektirip yerine altın koydurmaya gitmişti.
Demek Sehun her sabah veletlere hakkımda bir şeyler anlatıyordu.
Kalbim sıkıştı ve gülümsedim. Hey çocuklar o çok güzel biri değil mi?
Gerçekten, aşktan değil sanırım, gerçekten kalbim sıkışınca homurdanıp gözlerimi kapattım. Elimi soluma koydum.
"Hey, su getirmemi ister misin?"
Bir gözümü açtım. "Kuruyemișe bayılan çocuk?"
"Adım Chanyeol."
"Bravo zeki çocuk. Benden bir dayak kazandın."
"İstemem. Su ister misin?"
"Evet."
Aslında istemiyordum çünkü şuan nefes alınca bile kalbim büzüșüyor gibi geliyordu. Ama yine de yanıma oturmasını istiyordum.
Bardağı bana uzatırken yanıma oturması için ona baktım. Gariptir ki anladı ve o da sırtını sığınağa yasladı.
"Neden her gün aynı saatte iki dükkana bakma sözü vermene rağmen kilisede uyuyorsun?"
Nefes nefese konuştum. Panik olmasın diye de güldüm çünkü her an bağırarak ağlayacak gibi bir tipi vardı. Kıvır kıvır kırmızı saçları ve koyu gözleri ile tam olarak panik olacak gibi bana bakıyordu.
"Hiç söz vermedim. Hiçbir şey söylemedim."
"Doğru." dedim sadece.
"Babam kilisede uyumamı istemiyor çünkü kilise çok soğuk. Çok soğuk hyung, tahmin edemeyeceğin kadar soğuk. Sanki orada dua edenlerin göz yaşları orayı buz tutturuyormuș gibi."
"Oraya birinin duasını dinlemek için mi gidiyorsun? Her gün, aynı saatte, dayak yiyeceğini bile bile?"
Kafasını acı çeker gibi sığınağa yasladı gün batımına baktı.
"Birinin dualarını dinlemeye gidiyorum."
"Sesli mi dua ediyor?"
"Evet. Kendi kendine konuşur gibi tanrıyla konuşuyor." gülüyor yan yan. "Tanrının yerine kendine cevap veriyor. Mesela 'tanrım biri beni sevecek mi?' diyor her gitmesinden önce. Sonra kendine cevap veriyor. 'Elbette kulum, sen her gün burada dua etmeye devam et. Çünkü sen bir aptalsın.' "
Güldüm. Ama biraz acılı bir gülüştü. Kalbim biraz yanıyordu.
"Ben sanırım ona aşık oldum."
"Her gün onu dinlemeye gitmenin sapıklıkla bir ilgisi olabilir mi? İnsanları tanrısıyla rahat bırakman gerekiyor sanki."
Beni umursamadan devam etti alakasız bir konuyla. "Babam iyi olmamı istiyor ama anlamıyor. Hyung, ben öyle iyiyim ve öyle mutluyum. Neden beni benimle bırakmıyor? Neden beni mutlu olduğum şekilde bırakmıyor? Seven insan, sevdiği insanı nasıl mutluysa öyle bırakır değil mi?"
Kendi olmak isteyen ama olamayan insan tanımı. Nerede görsem tanırım. Aptal ebeveynlerin katlettiği benliğin kendini bulma çabası. Aynı bir dikenli yolda iğne aramaya benziyor.
"Belki de mutlu olduğuna inanmıyordur."
"Belki..." Diye mırıldandı. Gün batımına baktı. "Bir tek sığınağın önünde gün batımı bu kadar güzel görünüyor."
Sonra Chanyeol kalktı. Gitmeden önce kıvranan halime baktı. Onun tüm yardım tekliflerini çığlık atarak (biraz da acımdan çığlık atıyordum) reddettim. Ondan bir kalem kağıt istedim ve sonra da bana birkaç fındık bıraktı ve gitti.
....
Nasıl mutluysanız öyle yaşayın demeyeceğim çünkü bu o kadar imkansız ki, Sehun'un bana aşık olma ihtimaline denk.
Obsesif turunç Sehun uyuyakaldığım yerden beni kaldırınca ağrım geçtiği için neden burada uyuyorsun sorularını geçiștirdim. Piç Sehun sırıtıșını yapıp alt iki köpek dişlerine yaptırdığı altınla bana hava attı. Çok güzel görünüyordu. İtiraf etmem gerekiyordu ki ağzını kırıp dişlerini çalmak fikri aklımdan geçti.
Sırıta sırıta tepede oturuyordu şimdi. Güzel olmuş muyum diye sorup duruyordu. Aptal ve güzeldi. Ona aynen böyle söyledim.
Küçüklüğünde üst iki dişine babasının yaptırdığını biliyordum ve aklıma dank etti. Sehun ilk defa kendi için bir şey yapmıştı. İlk defa. Kendini mutlu etmek için ilk defa bir şey yapmıştı. Bu yüzden bu kadar mutluydu.
"Sehun," dedim yıldızlara bakarken. "Sen ne kadar aptal bi insansın ya."
"Ne yaptım be?"
"Bilmem." dedim omuz silkerek.
"Sehun." dedim tekrar. "Ben hiç deniz görmedim."
"Bende, süt çocuğu."
"E o zaman yüzmek maddesini nasıl gerçekleştireceğiz."
"Ben hisho'nun da hiç deniz görmediğini düşünüyorum." dedi. Ona aptalmıș gibi baktım.
Ama Sehun çok zekiydi. Sehun asla aptal olmadı.
"Balıkların efendisinin deniz görmediğini mi söylüyorsun?"
"Belki bir yerden duydu ve maddelere yazdı."
"Ne zaman sorsam konuyu değiştiriyorsun, hisho neden maddeleri kendi yapamadı?"
Gözleri doldu, anbean şahit oldum buna. Hay ağzıma tornavidalar dolsaydı dedim kendime. Elleri geriye yaslıyken kafasını geriye yatırdı.
"Kalbi yetmedi."
....
imwont
Yayınlamadan yazdığım her hikayemin benim için çok özel bir yeri oluyor.
Aptal ebeveynler.
26 temmuz. 22
ŞİMDİ OKUDUĞUN
annem erik marmelatı yapmıș/ hunho
FanfictionAyrık ve berbat ama iyi hissettiren yazılar. angst