Sabah şaşırtıcı bir şekilde alarmdan önce kalkmıştı. Tabii ki hepimizin yaptığı gibi alarm çalana kadar tekrar uykuya dalmıştı. Yeniden kalktığında giyindi ve evden çıktı. Starbucks'tan bir latte ve soğuk sandviç aldı. O gün bir değişiklik yapmak istemişti ve ofise yürüyerek gitti. Gidene kadar sandviçi bitmiş, kahvesininse dibine gelmişti. Kapıyı hayal ettiği gibi Jenn açmıştı. Birbirlerine gülümsediler ama tek kelime etmediler. Hugo direk muayenehaneye geçti ve ilk hasta gelene kadar sosyal medya hesaplarını kontrol etti. Doktor Joseph ise tatil programlarına bakıyordu. Malum, yaz gelmişti ve eşiyle tatile gitmek istiyordu. Bir süre sonra ilk hasta gelmişti.
-Merhaba, Hugo. Ben Alan. Memnun oldum.
-Buyrun, sizi rahatsız eden, buraya gelme sebebiniz nedir ?
- Ben her hafta arkadaşlarımla ormana kampa giderim. Çadır kurar, ateş yakarız. Ancak son haftalarda garip birşeyler sezmeye başladım. Kamp kurduğumuz ormanda çok baykuş var. Geceleri hava almaya çıktığımda baykuşların beni çağırdığını duyuyorum. Bana sanki "Gel, Alan. Bize katıl!" diyorlar. Son iki-üç haftadır durum böyle olunca bir psikiyatriste başvurmam gerektiği düşündüm.
-Çocukken baykuşlarla ilgili bir olay yaşadınız mı ?
-Erm... Küçükken kırda bir evimiz vardı. Sadece babam ben ve küçük kardeşim yaşıyorduk. Babamın bir baykuşu vardı. Harry Potter serisini çok sevdiğinden adını Hedwig bile koymuştu. Hedwig'i bazen ulak kuşu olarak kullanıyordu. Ama normalde kafesinde uyurdu. Bir gün eve geldiğimde kafesin kapağı açık ve içi boş gördüm. Korkmuştum. Ya bana birşey yaparsa, hayır olamaz, ya kaçtıysa ! Babamın beni mahvedeceğini biliyordum. Küçük kardeşime dokunmazdı dahi. Her yerde Hedwig'i aradım ama bulamadım. Bahçeyi ararken babam geldi ve bana ne arıyorsun diye sordu. Sustum. Cevap veremedim. Kekeledim ve en son ağzımdan çıkan "Hedwig" oldu. Babam koşarak yanıma geldi ve beni sarsarak "Hedwig nerde ?!" diye sordu. Ona bizden çok bağlıydı. Koşarak eve gitti ve içerden bir inleme geldi;
-HEDWİİİİİİİİİGGG
Ben hemen çalılıkların arkasına saklandım. Babam dışarı çıktı ve öfke saçan gözleriyle beni aradı. Bir sağa bir sola. Ben bunun uzun sürmeyeceğini biliyordum. Ve olası en düşük şey gerçekleşti...
Ağzımı her ne kadar kapatsamda hapşuruğumun sesi ıssız kır evinde duyulmuştu. Babam çalılığa geldi ve eliyle beni tişörtümden çekti.
-Ba... Baba
-Sen ! Hedwig'e n'aptın ?!
-Hiç birşey, sesim titriyordu.
Ona olanları anlatsamda dinlemedi ve dövdü. Beni odama tıktı. Ben buna dayanamayıp evden kaçtım ve buraya geldim. Okudum, ve iş sahibiyim...
Hugo irileşmiş gözleriyle adama bakıyordu.
-10 dakikada 2,5 saatlik bir film senaryosu çıkardınız. Tebrik ederim...
Doktor Joseph ve Alan espriye gülerken Hugo ne diyeceğini düşünüyordu.
-Şaka bir yana, baykuşların sizi çağırmasının sebebi bu olayda yatıyor olmalı. Size değişik bir öneride bulunacağım.
-Dinliyorum
-Issız bir adada olduğunuzu düşünün ve adanın sol tarafı yanmaya başladı. Rüzgarda sağa doğru esiyor, yani sizin bulunduğunuz tarafa doğru. Kaçacak bir yeriniz yok. Sahildeki kumlarda yanıcı. Sizde de sadece çakıl taşı ve ip var. Ne yapardınız ?
-Sadece çakıl taşı ve ipim var ve yangını durdurmalıyım değil mi ?
-Aynen öyle...
Bir süre sessizlik oldu, sonra Alan konuştu.
-Adanın sağ tarafınıda yakarım ve yanan kısma doğru ilerlerim. Soldan gelen alevler benim yaktığım yerdeki külleri yakamayacağı için durur. Böylece ada harap olur, ama alev durur ve biz kurtuluruz.
-Vay canına, tebrik ediyorum. Bunu düşünebilen az sayıda insan var.
Alan gülümsedi.
-Alevlerin üstüne gittiniz ve alevi durdurdunuz değil mi ?
-Evet, alevle aleve gittim ve durdurdum.
-Bunun konumuzla ne alakası var biliyor musunuz?
-Ah, hayır...
-Siz baykuşlardan korkuyorsunuz. Babanıza olan korkunuz baykuşlara yansımış. Eğer bir baykuş alıp, eğitip,besleyip, severseniz--
-Yani korkumun üstüne korkuyla gidersem,Alan'dı konuşan, korkumu yok ederim !
-Alan, bu seansa gelmene gerek bile yokmuş. Kendin halledebilirmişsin.
-Çok teşekkürler. En kısa sürede bir baykuş sahipleneceğim.
-İyi eğlenin, görüşürüz
-Teşekkürler, umarım seans dışında, bir kahve içerken görüşürüz...
Gülüştüler ve Alan çıktı. İlk seans bitmişti.
Daha diğeri vardı, ve sonra rapor etmesi...
Odaya kızıl saçlı, çilli bir kadın geldi. Yüzünden yaşlar akıyordu, gözleri ağlamaktan olsa gerek kıpkırmızıydı. Elini cebine soktu ve çıkardığında elinde bir bıçak vardı. Doktor Joseph'e yöneldi.
-Senin tavsiyeni dinledim ve şimdi daha kötüyüm piç herif ! Ben ölü gibi hissediyorum, ama sen gerçekten ölü olacaksın !
Hugo kadını durdurmaya çalışsada işe yaramamıştı. Kadın Hugo'yu yere itti ve doktoru 3 yerinden bıçakladı. Hugo yerden kalkar kalkmaz kadını yere itti ve Jenn'e bağırdı. Yardım istedi. Jenn 911'i aradı, Hugo ise dolapta n'olur n'olmaz diye bekleyen deli gömleğini kadına geçirdi ve bağladı. 15 dakika sonra polis ekipleri ve ambulans gelmişti. Polisler kadını aldı, ambulansta doktoru hastaneye götürdü. Hugo ve Jenn ise ifade vermeye merkeze gitmişti. Herşey burda bitmiş miydi, hepsi bu muydu ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kahve?
Teen FictionPsikoloji üçüncü sınıf okuyan Hugo yazın Dr. Joseph'in yanına staj yapmaya gider. Normal devam eden staj bir hasta ile sıra dışı hale gelir ve Hugo'nun tüm hayatı altüst olur...