JisungMinho gideli birkaç saat olmuştu. O gittiğinden beri ise yatağımın üstünde öylece oturuyordum. Anlık bir aptallığım ve dikkatsizliğim yüzünden kalbini kırmıştım.
Kendimi ilişkim yokmuş gibi gösterirken haksız olduğumu biliyordum ama yalan da sayılmazdı. Artık eski sevgilim diyebileceğim kadın bana söylemeden beni silerken benim de onu silmem bana yanlış gelmiyordu.
Ayrıca mutluydum da. Sırf üzgün havam dağılsın diye kalkışıp üye olduğum bu garip site sayesinde oldukça güzel bir deneyimim olmuştu. Hem de oldukça güzel biriyle. Minho ne kadar başlarda soğuk durup benimle fazla konuşmasa da ikinci gece sürekli bana göre hareket etmesi, canım acırken sakinleşmem adına beni öpmesi benim için çok başkaydı. Onu gözlerimde bambaşka bir boyuta çıkarmıştı.
Oflayıp yerimde doğrulduğum sırada duyduğum kapı açılma sesiyle "Şimdi başlıyoruz." diye mırıldandım. Anahtarım sadece onda vardı, Miyeong'da.
Sessiz olduğunu düşündüğü adımları direkt buraya geldiğini belli ederken "Jisung? Hayatım?" diye seslendi. Bu gülmeme sebep oldu.
"Efendim?" diye mırıldandım. Birkaç saniye sonra da onu odanın girişinde gördüm. Sarı kısa saçlarını, kahverengi yapmıştı. Yakışmıştı ama bundan bile haberim yoktu. Gittiğinden beri telefonum çekmiyor bahanesiyle bir kere bile yazmamıştı, sonra da araya kar olayı girmişti. Oysaki telefonun çekmediği yerde güzelce saçlarını boyayabilmişti.
"Niye hiç ses vermiyosun?" Yanıma doğru gelip yatağın ucuna oturdu. Hemen önümde duruyordu şimdi. Bu kar kışa rağmen yine de oldukça bakımlı duruyordu. Üzerinde ise ince bir kazak ve tayt vardı.
"Arabayla mı geldin?" diye sordum.
Başını salladı. "Bir arkadaşım bıraktı. Akşam yine gelecek, havalimanına beraber gidicez."
Nereye gideceğini bile bilmiyorum, sormadım da. İşi yüzünden sürekli seyahat ettiği için alıştıktım da bu duruma.
"Anladım." diye mırıldandım. Bakışlarımı üzerinden çektim.
"Nasılsın, ne yaptın iki günde?"
"Hiçbir şey." dedim. Hâlâ odayı incelemeye devam ediyordum. Oysaki yıllardır kaldığım yaşadığım yerdi burası.
"Jisung, yüzüme bakar mısın?" Ses tonu değişmişti, bakışlarının da kızgın olduğuna emindim. Hiç hoşlanmazdı böyle tavırlardan.
Dediğini yapıp bakışlarımı yüzüne çevirdim. Derin bir nefes verirken "Miyeong ben yapamıyorum." dedim.
İnce kaşları çatıldı. Dediğimi anlamamazlıktan geliyordu. "Yapamıyorum ne demek Jisung? Anlamıyorum."
"Ben ayrılmak istiyorum."
Rahatlamıştım. Cidden üzerimden büyük bir yük kalkmış gibi hissediyordum.
"Nerden çıktı bir anda bu?" Belki de gerçekten bunu benden beklemiyordu.
Ayağa kalkıp komodinin ikinci çekmecesine koyduğum notu buldum ve elime alıp Miyeong'a gösterdim. Onun bana yazdığı ayrılma notuydu bu. Görür görmez de anlamıştı zaten. Şaşırsa da belli etmedi.
"Buradan çıktı." dedim. "Sen başlattın, ben bitiriyorum."
-
Minho
Artık sıkıntıdan patlayacaktım ki içeriye çekince giren iki bedeni görmemle göz devirdim. İkisi de duş alıp geldiği için fazladan beklemiştim, uykum gelmişti.
Yavaş adımlarla yanıma geldiklerinde Seungmin soluma, Hyunjin sağıma oturdu. Bana bakmıyor, bakışları etrafta geziniyordu.
"Hanginiz başlayacak anlatmaya?" diye sordum ortamda ses çıkmayınca.
"Hyunjin."
"Seungmin."
İkisi de birbirinin ismini söylerken seslice ofladım "Biriniz başlamazsa şimdi çarpıcam bi' tane ağzınıza."
"Ben uzun zamandır Seungmin'den hoşlanıyordum." dedi Hyunjin hiç uzatmadan. Pekala, bunu beklemiyordum ama en azından şimdi neden sürekli ona yavşadığını anlayabiliyordum.
"Dün akşam da Hyunjin korkmuş sanırım fırtınadan, beni çağırdı buraya. Valla film izliyoduk en son." Seungmin'in bakışları bana döndü. Öyle bir bakmıştı ki cidden film izlediklerini ve böyle bir şeyi onlarında beklemediğini anlamıştım. "Bir anda gelişti yani, anlamadık."
"İkiniz de var ya.." diye mırıldandım. İkisine de bir bakış attım. "Harbi çok salaksınız."
Hyunjin bu tavrıma gülecek olsa da tuttu kendini. Sinirliyken nasıl olduğumu kendisi çok iyi biliyordu çünkü.
"Yine de eğer bu iş devam edecekse, sorun yok benim için." dedim. "Yeter ki benim odamda sevişmeyin, yeterli."
Seungmin başını iki yana salladı hızlıca "İlk ve sondu." dedi. "Umarım." dedim ama pek inanasım gelmiyordu.
İkisi de başka bir şey demezken Hyunjin dayanamamış olacak ki "Yerim ha seni." deyip göğsümün üzerinden kollarını uzatıp sarıldı. Bir şey demediğim için mutlu olduğunu biliyordum. Onun hemen üstüne de Seungmin uzanırken yüzümü ekşitip "Bebek gibisiniz." diye mırıldandım.
İkisi de benden bir yaş küçük küçük oldukları için ne kadar inkar etsem de benim fikirlerimi ve düşüncelerimi önemsiyorlardı. Hyunjin hele resmen beni abisi olarak görüyordu, manyak.
Benim ellerim saçlarına giderken birkaç dakika sonra bunalıp hafifçe kafalarına vurdum. "Tamam tamam kalkın hadi. Sırnaşılmasını sevsem gider kedi sahiplenirim."
"Ay hemen de ortamı boz zaten." Hyunjin huysuzca konuşup geri çekildi ve yanımdan kalkıp Seungmin'in yanına oturdu. Bazen ona karşı kelimelerim kifayetsiz kalıyordu, bu yüzden cevap vermedim.
İkisi de yanımda öylece oturmaya devam ederken en azından birkaç saatlik bile olsa eve gelme nedenimi unutmuştum. Aklımı tamamen dağıtmamı sağlamışlardı. Ne kadar saçma ve garip bir sebeple olsa da bunu şimdilik sorun etmeyecektim.
Bir süre sonra sessizliği bozup "Oturmayın kalkıp odamı temizleyin." dedim. Şimdi huysuzluk sırası bendeydi.
Seungmin, "Tabi efendim." deyip ayaklanırken el mecbur Hyunjin de kalktı peşinden. Salondan çıkarken bana kötü bakışlarını yollamayı ihmal etmemişti. Karşılık olarak gülüp "Bakma öyle yürü yürü." dedim ve televizyonu izlemeye devam ettim.
-
bi 4 gun kadar bolum gelmeyebilir, musait olursam yazarim ama pek sanmiyorummm
unutmayin gozum ustunuzdeopdum hepinizi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
two night stand | minsung
Fanfictionmini fic* uzun bir ilişkisi biten Minho, tek gecelik bir ilişki yaşamak için gittiği yerde fırtına yüzünden mahsur kalır. iki gününü mecburen Jisung'la geçirmek zorundadır.