üç

160 23 40
                                    

taehyun provalara her gün katılmıyordu çünkü sadece kısacık bir yerde oynayacak idi. ama sıkça gelmeye çalışıyordu çünkü burayı seviyordu. yeonjun ve beomgyu'nun didişmeleri, soobin'in hoşlandığı 50. kişiyi dinlemeyi, kai ile sadece bakışmayı, ara sıra konuşmayı ama genellikle bakışmayı seviyordu. kai ile pek fazla konuşamıyordu çünkü eli ayağı birbirine dolaşıyordu.

genelde böyleydi ama ta ki kai, taehyun giyinirken odaya girene kadar.

tuhaf olan şuydu ki hiç ama hiç konusu açılmadı.

taehyun o sırada üstü çıplaktı, peruğunu fırlatmıştı bir köşeye. kai ise anında girince taehyun'un karın kasları ile bakışmıştı 10 saniye. sonra ise hiçbir şey olmamış gibi çıkmıştı. asla sohbetini açmamıştı.

bu tuhaftı. her şey tuhaftı ama bu da tuhaftı. taehyun neyin içine girdiğini bir türlü anlayamıyordu. 

"yarın, turnuva saatinde siyah zırhlı bir şövalye gelecek seni görmeye," dedi yeonjun. rolüne iyice odaklanmaya çalışıyordu. yüz ifadesi ciddiydi, gerçekten iyi bir oyuncu olacaktı. "sana hiçbir mızrağın delip geçemeyeceği bir zırh, ona bakanların bile başını döndürüp aklına karıştıracak bir kalkan, rakibine dokunmasını bile onu öldürmeye yetecek olan büyülü bir kılıç ve gemsiz, mahmuzsuz sürebileceğin kapkara bir at göndereceğim. sen görüntüyü kurtarmak için al bunları yanına, ama at bizzat ben olacağım." dedi yeonjun. o an bir şeyler uzatıyor gibi yapmıştı. sol elinde telefonundan rolünü okuyordu.

karşısındaki beomgyu parladı, resmen rolü yaşıyordu. hafif ucundan telefonuna bakıyordu, ne diyeceğini okuyordu ama okumamış gibi davranıyordu. "sana ne kadar teşekkür etsem az," dedi beomgyu. 

"bana teşekkür etmene gerek yok," dedi yeonjun. telefona saniyede bakıp beomgyu'ya döndü, "prensesin duaları, ibadetleri beni yıllardır hırpalıyor. ne yaptıysam ikna edemedim bir günah işlemeye. benim de ödülüm bu olacak, ikimiz de kazanacağız."

"hayır! kızımı size veremem!" diye hızla taehyun'a sarıldı soobin. ağlıyormuş gibi sesler çıkartıyordu. resmen provayı bozmuştu. taehyun ise gülmekle yetindi.

"soobin! kaçıncı bozuşun?" diye döndü yeonjun. sinirli değildi gerçi ama yorgundu. hava kararmaya başlamıştı ve sahneye çıkmalarına 1 haftadan az kalmıştı. daha sıkı çalışmaları gerekiyordu. üstelik soobin hepsini yöneten konumdaydı ama çok çocuksuydu.

"çok çalışmadık mı zaten? ben yoruldum." dedi soobin tembelce. 

"en az yeri olan sensin?" dedi beomgyu kaşlarını kaldırıp. kai ise çoktan soyunma odasına doğru gitmişti. taehyun onu izlemekle yetindi. sonra ise üç choi şakalaşarak tartışmaya girmişti.

"hadi gidelim bir şeyler yiyelim ya! çok acıktım." diye mızmızlandı soobin. sonra hızlıca taehyun'a döndü. "sende bana katılıyorsun, değil mi taehyun?" diye heyecanlı bir şekilde sordu. taehyun ise muhabbeti duymamıştı bile.

"hıhı, evet." deyiverdi birden. yeonjun göz devirdi.

"kız neyden bahsettiğini bilmiyor bile." dedi yeonjun. artık bıkmış bir şekilde provayı bitirmişti. soyunma odasına doğru hepsi yürümeye başlamıştı. beomgyu kolunu taehyun'un omzuna atıp yürümeye başlamıştı.

"kız sevgilin var mı? konuştuğun birileri?" diye soruverdi birden beomgyu. önden yürüyen yeonbin ikilisi dönüp sinirle bakmıştı beomgyu'ya. taehyun ise bu soruyu tuhaflamamıştı. "hayır," diye yanıt verdi sakince.

"senin var mı peki?" diye sordu taehyun. nokta atışıydı.

"hayır." diye hızla cevap verdi beomgyu. hazırcevaptı. soobin ise beomgyu ve yeonjuna bakıp kıs kıs gülmüştü. yeonjun da omzuna vurmayı eksik etmemişti.

"kaaii!" diye seslendi soobin soyunma odasına girerken. kai ise uzaktan seslendi. "biz bir şeyler yemeye gideceğiz, gelecek misin?" diye sordu. kai de kabul etmişti. soobin birden hatırlayıp durdu. "sende gelir misin?" diye sordu taehyun'a.

"olur." dedi taehyun, sakin bir şekilde. ama unuttu. orada da kız gibi davranması gerekiyordu. ama çoktan cevap vermişti. ayrıca onlarla takılmayı seviyordu.

kendi özel odasına gidip oturmaya başladı. zaten üstünü değiştirecek bir şeyi yoktu. birden kapısı tıklandı; "girebilir miyim?" bu ses kai'ye aitti.

"tabii," diye hızla cevap vermeye çalıştı taehyun. birden heyecan yapmıştı. neden heyecanlanıyordu ki? yani bakılırsa, ona teknik olarak yakalanmıştı.

"iyi misin?" diye sordu kai.

"evet. iyiyim. neden sordun?" dedi taehyun merakla.

"hiç, sadece bakmaya geldim." dedi kai. ensesini kaşıdı. biraz gergin görünüyordu.

"sen iyi misin peki?" diye sordu taehyun.

"evet."

"güzel." diye yanıtladı taehyun. bu yaşadığı en tuhaf anlardan birisiydi.

"aslında bakarsan ben bunu sormak için gelmemiştim." dedi kai. "sadece, bana güvenebilirsin. bunu söylemek istemiştim. hani şu geçen gün odana girdiğim zamandan bahsediyorum. anlarsın ya."

taehyun birden ağlayacak gibi hissetmişti. çok tatlı bir andı. "anlıyorum, teşekkür ederim."

"ve sadece bana değil, diğerlerine de söyleyebilirsin. biz kimseyi cinsiyetine, neyden hoşlandığına göre yargılamayız." dedi kai. eh, tabii yargılamazlardı. sonuçta kendisi biseksüeldi, soobin sapyoseksüeldi, arkadaşları yeonjun ve beomgyu çıkıyordu. "tabii söylemek istemezsen başka. senin kararın. sadece ikimizin arasında kalacağımızdan emin olabilirsin."

"çok düşüncelisin, teşekkür ederim." dedi taehyun. "ama tiyatro bitene kadar, aramızda kalsa olur mu? sonra hepinize açıklayacağım durumu."

"nasıl istersen, sana kalmış."

"çıkalım mı?"

"olur." dedi kai. kapıyı taehyun'a açtı. o çıktıktan sonra çıkmıştı. 

"hey!" diye seslendi yeonjun. tyunning ikilisi çağırıyordu. "benim tanıdığım bir ramenci var buraya yakın, gidelim mi?"

"bana uyar." dedi kai. sonra bakışlar ise taehyun'a döndü. "olur." diye kabul etti taehyun.

"hadi o zaman gidiyoruz, hadi, hadi, hadi!" diye bağırarak önden yürümeye başladı yeonjun. çok güzel bir grup ortamıydı.

iblisin turnuvası. tyunningHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin