dört

185 25 98
                                    

gün gelmişti. bugün sahneye çıkacaklardı. çok stresliydi kai. ama sakin görünmeye çalışıyordu. yanındaki güzel oğlana-ya da kız mı demeliydi kesinlikle bilmiyordu- baktı. çok sakin görünüyordu. 

"ben stresten ağlayacağım galiba." dedi soobin. derin nefesler alıp veriyordu.

"sakin ol, hyung." diye onu sakinleştirmeye çalıştı beomgyu. hep en mükemmel olmaya çalışıyordu. kendisinin heyecandan elleri titriyordu fakat soğukkanlı olanı oynuyordu. "iyi oynayacaksın. iyi oynayacağız."

"evet, sakin olmalıyım. evet." diye onun dediklerini tekrarlıyordu soobin. biraz köşeye oturup sakinleşmeye çalışıyordu.

yeonjun ise sevdiği şarkıyı mırıldanıyordu. çıkmalarına son 5 dakika kalmıştı.

"sen heyecanlı mısın, prenses?" diye sordu kai, gülümseyerek, taehyun'a doğru. taehyun gülmeden edememişti.

"uhm, biraz." diye yanıtladı. "sen heyecanlı mısın, miguel?"

"uhm, biraz." diye onu taklit etti kai. sonra da gülümsemişti. kahretsin, resmen şu an taehyun ile flört ediyordu. üstelik o lanet yakışıklı yüzünden gözlerini alamıyordu.

"o iyi olacak mı?" diye sordu taehyun, soobin'e bakarak. gözleri endişelendiğini belirtiyordu. yeterince. büyük, kahverengi o gözler. kai'nin her zaman dalıp gittiği, kaybolduğu gözler.

"merak etme, tatlı, yumuşak yüzüne göre baya güçlü birisidir." dedi kai. gülümsedi. o mükemmel gülüş. "endişelenme."

"ne? endişelenmiyordum zaten." diye önüne döndü taehyun birden. ilgilenmemiş gibi davranıyordu. yok canım, o soobin için endişelenmiyordu. taehyun kimse için endişe etmezdi. sadece soğukkanlı ve sakin düşünen birisi olurdu. endişe onun doğasında yoktu.

"tabii, canım. tabii, tabii." diyerek onunla dalga geçti kai. taehyun ise onun dalga geçmelerini görmezden gelmeye çalıştı.

"çok güzel görünüyorsun." 

"ne?" diye döndü taehyun. kai bir daha tekrarladı. "çok güzel görünüyorsun. böyle, elbise ile. gerçekten çok güzel bir kızsın."

taehyun fazlasıyla utandığını hissetti. "a, şey, sağ ol? yani teşekkürler. ama kız değilim." dedi. neden bu kadar utandığını hissediyordu? yüzünün tamamı alev topu olmuştu sanki.

"sana hâlâ nasıl hitap etmeliyim bilemiyorum." dedi kai, mahcup bir şekilde. "özür dilerim, rahatsız ettiysem. kız hitabı kullanınca yani."

"kai." dedi taehyun gülerek.

"efendim?"

"sakin ol, rahatsız olmadım."

"güzel." dedi kai. taehyun da tıpkı bir çocuk gibi onu taklit etti. "güzel."

"artık sahneye çıkma vakti!" dedi yeonjun. ellerini çırpmaya başladı. "hadi, hadi."

soobin ve beomgyu oturduğu yerden ayağı kalktı. "evet, evet!" dedi soobin. bir konuşma yapmaya hazırlanıyordu. "gerçekten çok çalıştık ve hepinizle gurur duyuyorum. bunu başarabileceğimize inanıyorum. hep birlikte!" diye zıpladı. ona diğerleri de katılmıştı. 

sonra beomgyu sahneye çıkmıştı. ilk yer onundu. en çok yeri olan da o'ydu.

başlangıçta don teobaldo, yani beomgyu, bir tavşanın peşinden gider. avlamak niyetiyle fakat bildiğin tavşan onunla dalga geçmektedir. don teobaldo tavşanı yakalamak için saatlerini harcar, onu öldüreceği an tavşan çoktan ölür. fakat sonradan başka bir tavşan çıkar ve don teobaldoya resmen dil çıkarır. don teobaldo pes etmeden o tavşanın da peşinden koşar. en sonunda tavşan bir inin içine girer. don teobaldo da onun peşinden ine girer. sonra iblisle karşılaşır.

iblisin turnuvası. tyunningHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin