Selam,
Ben 2. Ordu 5. Mekanize Piyade alayından Yüzbaşı Fırat, en azından eskiden öyleydi...
2 yıl önce bir olay yaşandı, dünyanın sonunu getiren cinsten bir olay. Her ne kadar kulağa komik geliyor olsa da medeniyetimizi gözle görülemeyen bir virüs yok oluşun eşiğine getirdi. Ordudayken ismine C-02 diyorlardı. Burada ise ona daha doğrusu taşıyanlara ''Aylak'' diyoruz. Birçoğu çürümüş et gibi kokuyor ve ihtiyar bir penguen gibi yürüyor. Sese duyarlılar ve evet kan kokusunu bir kilometre mesafeden alabiliyorlar. Bu mesafeyi belirleyebilmek tam 2 ayımızı almıştı. O zamanlar yanımızda şimdikinden çok daha az insan vardı. Ama bir gruptuk en azından. Herkes eşitti... Neyse dostum, yazma sebebime gelelim. Artık bir insanın ne kadar yaşayacağı belli olmuyor. Aylaklar gün geçtikçe daha saldırgan oluyorlar. Doktor Yiğit bunu içgüdülerine bağlıyor. Çok acıkmışlar ve anlaşılan hareket eden her şeyi yemek olarak görüyorlar.
Ben ölünce yazdıklarımın birisi tarafından okunabilecek olma ihtimali bana garip bir zevk veriyor. Sanırım bu yeni dünyada ölümsüz kalabilmenin tek yolu bu. Hadi artık başlayalım.
23.07.2036 5. Mekanize Piyade Alayı(Ankara)
Yine her zamanki gibi erkenden kalktım ve emir erimi çağırttım. Son zamanlarda televizyonlarda yeni bir virüsten söz edilir olmuştu ve bu konuda garip bir şekilde üstlerimden herhangi bir bilgi alamamıştım.Emir erime herhangi bir şey duyup duymadığını sordum. O da biraz çekinerek de olsa bazı erlerin memleketlerinden tuhaf hikayeler duyduklarını söyledi.Ne olduğunu sorduğumdaysa insanlar birbirlerini yiyormuş komutanım, bütün erler huzursuz diye cevap verdi. Ona kendimden emin bir şekilde askerin böyle dedikodulara kulak asmamasını ve görevlerine yoğunlaşmaları gerektiğini söyledim. Biraz rahatlamış görünse de inanmadığını hemen anlamıştım.Allah'ım buna ben bile inanmıyordum! Asker odadan çıkınca generalin odasına gitmeye karar verdim. Kasvetli koridorlardan yavaş yavaş geçtim. Her gördüğüm askerin yüzünden merak,endişe ve korku okunuyordu.Nihayet generalimizin kapısına ulaştığım daysa özel koruma Ferit'e onu görmek istediğimi söyledim. Bir kaç saniye sonra çok sevdiğimiz, hatta baba dediğimiz generalin önündeydim. Odası çok geniş ve ferahtı. Masasında oturmuş önündeki evraklara bakmakla meşguldü.Yüzünü kaldırıp endişeli bir ifadeyle hayırdır bir sorun mu var der gibi bakıyordu. Lafı dolandırmadan haberlerdeki durumu sorduğumda ise boş ver demişti, bizi tehdit edebilecek bir şey değil. Ama ben içimdeki kuşkuyla daha da ileri gidip son zamanlardaki firar olayları ve istifaların artmasının bu konuyla ilgili olabileceğini söylediğimde beni şöyle bir süzmüş ve o an inanamadığım şu konuşmaya başlamıştı;
-Oğlum, Genelkurmay Başkanı beni bizzat arayarak iki gün önce İstanbul'da televizyon kanallarında gördüğümüz haberlerin gerçek olduğunu teyit etti. Tüm dünya bir virüsün tehlikesi altında,bazı yerlerde kontrol altından çıktı.
-Komutanım bir virüs sonuçta,tedavisi yok mu?
- Evladım verilen bilgiye göre şu an bütün bilim adamları Amerika'daki ulusal bilim akademisine gidiyorlar. Orada bunun bir çaresini bulmaya çalışacaklar. Allah'ın izniyle bu günlerde de geçecek.Yoksa ne yaparız inan bilmiyorum.
Ben tereddütle ayağa kalkıp selam verdim. Tam dönecekken komutanım belki de şu an burada olmamı sağlayan emri verdi,
- Fırat, seni yıllardır tanırım. Şimdi sana çok önemli bir görev vereceğim. Doktor Yiğit'i biliyorsundur herhalde, hani genetik bilimci olan. Onun da Amerika'ya gitmesi gerek. Seni onun şahsi korumasına atıyorum. Onu sağ salim götür evladım. Bunu yapman binlerce hayatı kurtarabilir.
- Emredersiniz efendim!
- 2 gün sonra yola çıkacaksınız, hazırlıklarını yap, yanına bol miktarda cephane de al, işler çirkinleşebilir ve unutma, hayatta kal!

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayatta Kal Asker!
Fiksi Ilmiahİnsanlık çıldırmıştı, Sürekli tüketim yapıyor, tüm onursuzca isteklerini en kirli yollarla elde etmeye çalışıyorlardı. Tanrı ve dini unutmuşlardı, artık Tanrıları paraydı. Kim bilir, belki de tüm yaşananlar bu yüzdendi. Tanrı onları cezalandırmak i...