•••
"babanı biliyorsun, tutamıyor ağzını. kovulması uzun sürmedi yine. meraklanma sen, bir şekilde bugün yarın kalanını yatıracağım ben."
zaten bir hafta gecikmiş anne.
parmaklarım dudağımın kenarındaki kanamış kısımda oyalanırken iç çekmeden edemedim.
bağırmak istediğim, haykırarak dağıtmak istediğim çok şey vardı. her şeyle baş edebilirim, kaldırabilirim ama bu sadece aylar sürerdi. sonrasında pili bitmiş çalar saat gibi sessizliğe gömülürdüm büyük ihtimalle.
kulüp etkinlikleri, alacağım ders notları, sabah buluşmaları, geceyi sonlandıramamalar. kısacası ne hayal ettiysem ve yaşamaya çalışıyorsam, mutlu olduğum şeylerin elimden gitmesi sadece ayın bir gününe bakıyordu.
esen rüzgarla beraber vücudumu saran ürperti elimi cebime sokmamı sağlamıştı, hemen ardından annemin sesini duydum. ne kadar dalmıştım ki?
"seungmin, oğlum? konuşacağım babanla da halledeceğim. olmadı teyzeni ararım belki taşınma işini tekrar düşünmek istersin?"
bu konuda itiraz etmek benim için refleksten ibaretti.
"hayır anne. bu ayı da düşünmene gerek yok."
"emin misin oğlum?"
değilim anne. ama daha başa çıkamadığın babamın üzerine bir yük daha bırakamam.
"evet, merak etme beni. dikkat et kendine, babama da anlatırsın."
"sende oğlum." hemen ardından mırıldandığımız bir iki hoşça kal sözcüğüyle kapattım telefonumu.
annemle konuştuğum süre boyunca -bu soğuk havada dışarıdaki masada oturmamın da etkisi var- sıcacık kahvem soğumuş, yine de daha soğuk olan bana karşı sıcak gelmişti.
aptal gibi görünüyor olmalıyım.
yaprakların düşmeyi bıraktığı ayları çoktan geçmiştik, tüm ağaçlar yaşlanmış gibiydi, hiçbir şeyleri yoktu.
onlar bana böyle bakarken ben de onları yalnız bırakmamayı seçmiştim, yarım saattir dışarıda oturan tek kişiydim.
düşünmem için de bu gerekiyordu zaten.
bu ayı atlatmam için, sonraki ayı ve bir sonraki ayı.
yazın çalıştığım kafeden kalan paranın bir kısmıyla önümdeki üç ay yurtta kalmayı garantileyebiliyorum, ne var ki hepsini ona yatırırsam bana geriye bir şey kalmıyordu.
olay çok basitti aslında. tek sorumluluğu bizim yanımızda olmak olan babamın zehirli dilini tutuması gerekiyor. her şeyiyle beni güldürebilen adamın bir işte en fazla iki hafta kalması beni zor duruma sokuyordu ama.
belki busan'da kalsam bu kadar zorlanmazdık çünkü kaldığım yurt gereğinden fazla özeldi, verdiğim para meşakkatliydi yani.
ama istediğim şey hiçbir zaman aile yanında yaşarken ev üniversite arasında mekik dokuyan seungmin olmak olmadı. işte buradayım.