freaks :: six

197 24 21
                                    

•••



03.41

üçüncüye geçtiğimiz blok dersi sonunda bitirirken hızlıca kağıtları dosyama sıkıştırdım. jaehyun çoktan ayaklanmış, zaten ikinci sırada oturduğu amfiden hızlıca ayrılmıştı.

koluma taktığım çanta ile yanımdaki kızın çıkmaması sonucu masanın üzerinden atlarken beş sınıfın birleştiği kalabalıktan hızlıca sıyrılmaya çalıştım.

"pardon! geçebilir miyim? güzel kalemmiş, pardon. yalnız biraz daha dikkat edersek sevinirim."

son anda takıldığım merdivenden kurtulup çantayı iki koluma geçirdim ve neredeyse koşar adım kafeteryaya ilerledim.

lise düzeni gibi ders saatlerimiz olmadığı için sevinmeliyim sanırım. çünkü alanın sadece üçte biri doluydu. gözlerimi geniş yerde gezdirip o pahalı etiket kabanı aradım, neyse ki istediğimi almak zor olmamıştı.

istemsizce çantamın askılarını çekiştirirken açık büfenin sırasına girdim. bay jung'un vereceği tepkinin kötü olacağını sanmıyordum fakat ben idare edebilecek miydim, bu konuda tereddütüm vardı.

dün yaşadığım kısa soluklu uzun etkili aksiyonumun ardından aklıma esen fikre sıcak bakmıştım. hâlâ daha sıcak bakıyordum, bakmamam gereken şekilde.

çünkü ben burada bir iki parça kızarmış tavuğumun yanına gazozumu alıp kartımı okuturken onlar büyük ihtimalle bir yerde kafayı buluyorlardı. bir sonraki teslimat hakkında konuşuyorlardı. her ne yapıyorlarsa benim yaptığımdan çok farklı olduğunu düşünüyorum kısacası.

bu yüzden önce gerçek yaşam standartlarıma uyan, daha çok kim seungmin tarzında bir şeyler deneyecektim.

sıcak fikrim ise, ilk adımın başarısız olup beyaz paketlerin gün yüzüne çıkması için fırsat kolluyordu.

açtığım gazozu tekrar tepsiye koyarken bir başkası yanını kapmadan jaehyun'un oturduğu yere ilerledim. benim aksime güzelce tepsisini doldurmuş, hızlı lokmaları yetişeceği bir yer olduğunu işaret ediyordu.

ben de onun yetişeceği yere gitmek istiyordum.

jaehyun ilk seneden beri yazın girdiğim kafede haftada üç gün çalışıyordu, benim gibi birkaç aylık değildi. benden daha istikrarlıydı aynı zamanda ve sanırım bu yüzden bay jung ile iyiydi araları.

haftada geldiği üç günün hepsinde gece kasayı ona teslim eder, kapanışı onun yapmasına izin verirdi. güveni iyiydi, bu yüzden ben de jaehyun'a güveniyordum.

derin bir nefes alıp ona yaklaşmışken beni fark etmesiyle gülümsedim.

"sen bu yemekhaneye teşrif eder miydin?"

yani, çoğunlukla bahçedeki voleybol sahasına gider ve çimlere oturup bir şey yerdim. felix ve jisung ise her zaman orada olduğundan burada kalmak aklıma bile gelmezdi.

onların dışındaki tanıdık grubuna giren arkadaşlarımla genelde bir yere çıkmak istediğimizde birbirimizi davet eder, bazen birinin evinde toplanır öyle vakit geçirirdik. samimi olarak bir şey paylaştığımız olmazdı yani.

jaehyun da aynı şekilde. hatta jeongin bile.

"senin için işte."

freaks | 2minHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin