8

2.5K 154 72
                                    

⚠️‼️
kombinlerini ve saçlarının nasıl göründüğünü bölüm sonuna koydum, oradan bakıp başlayabilirsiniz!!! yorum atmazsanız ağlıyormuşum, iyi okumalar. 😩


taehyung'un bakış açısından,

işittiğim bir araba dolusu sözden sonra gözlerimi devirmek konusunda abartısız profesyonel olmuştum. doğum günü partisinin yapıldığı evin kapısına geldiğimiz halde yoongi'nin ağzını açmaya kalktığını görünce namjoon avucunu dudaklarına bastırdı.

"başımız şişti, sus bi' sus, motorun soğusun."

yoongi ağzına kapanan ele rağmen cevap vermeye kalktığında birkaç anlamsız mırıltı dışında bir şey duyulmamıştı. planımdan habersiz olan yoongi'ye yalanlarımı sıralamaya başladığımda kekemem artmıştı ama fark edilmemesini ummaktan başka çarem yoktu ne yazık ki.

"jimin'i görmeyeceksin bile, yaptığın götlük yüzünden evden çıkmak istememiştir." 

sözlerim yoongi'nin omuzlarını düşürmesine sebep olduğundan neredeyse her kelimede duraksamama takılmamıştı. onun aksine namjoon gözlerini kısarak bana pür dikkat bakmaya başladı.

eğer ki en yakın arkadaşımı tanıyorsam aklı jimin'in gönlünü alması gerektiğindeydi fakat nasıl yapacağını bilmiyor, suçluluk duygusuyla kavruluyordu. namjoon'a elini çekmesi için ters ters baktı.

namjoon susacağını anlayınca elini çekip yoongi'nin omzuna sildi. "ıslanmış şerefsiz, yaladın mı?"

onların didişme seslerini arka plana atan şiddetli müziğin geldiği kapının zilini, duyulmayacağına emin olsam da çaldım. sırık arkadaşım kaşlarını çatarak söylenmeye devam ediyordu.

"taehyung sana ne oluyor? nefret ettiğin partilerden birine ilk sırada girecek ne yaşadın?"

yoongi namjoon ve sözlerini hiç umursamadan ona sırf gıcıklığına öpücük atıp beni kenara itti; kapı kolunu aşağı indirdi.

kapı anında açılınca arkasına dönüp "hiç mi partiye gitmedin oğlum?" dedi. kapının açık olması bile arkamı dönüp evime gitmem için yeterliydi, partiler bana hiç güven vermiyordu.  yüksek sesten de hoşlanmıyordum zaten.

tüm bunlara rağmen ona cevap vermeden omuz atarak içeri ilerledim. bir an önce jungkook'u bulmam gerekiyordu.

aklı (eski) sevgilisiyle doluyken yoongi bu tavrımdan hiç şüphelenmezdi. jimin'le küstüğünde beynini yanında taşıma ihtiyacı duymuyordu. nefesini dışarı üfleye üfleye namjoon'la beraber partiye arkamdan girdiklerini işittim. bir taraftan da gözlerimi hızlı hızlı etrafta gezdiriyordum. sonunda çok sevgili suç ortağımı bu şekilde bulamayacağım aklıma dank edince önümdeki kişinin omzuna dokundum.

sınıf arkadaşlarımdan biri olan yeonjun, bana döndüğünde şaşırmıştı ama renk vermediğini sanıyordu. çok geçmeden "jungkook nerede?" diye sordum dümdüz bir surat ifadesiyle, tek seferde söyleyebildiğim için de derin bir nefes verdim. konuşmak çoğu zaman işkenceden farksızdı. "koridora giderken gördüm onu, lavaboda sanırım." cevabımı alınca ağzımın içinde teşekkür mırıldanıp elimi omzundan çektim.

vakit kaybetmeden dediği yere yöneldim. en yakın arkadaşımdan gizli işler çevirmek beni geriyordu. ben sırf yoongi'den bir şeyler saklamayı beceremediğim için ailesinin yaptığı doğum günü sürprizini ona söyleyip günü geldiğinde şaşırmasını beklemiş insandım. tabii yoongi berbat bir oyuncu olduğu için foyam ortaya çıkmıştı, o ayrı.

bir an önce bu yükten kurtulmak istiyordum. salaş siyah sweatshirtüm ve onun altına giydiğim bol gri pantolonum her adımımda üstüme yapışıyor gibi hissediyordum. saçlarımı bile şekillendirme gereği duymamıştım, burada olma nedenim belliyken özenmek saçma gelmişti. bir de partiye davet edilmemiş olmam vardı.

polaroid love | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin