Bölüm 5: Ölüm.

5 2 0
                                    

Hastanenin özel odası sandığım bir odada açtım gözlerimi. Yanımda kimse yoktu. Her zamanki gibi. Sanırım benimki 1 günlük körlüktü. Gayet net görüyordum. Yataktan doğrulmaya çalıştım ama olmuyordu. Heryerim sanki felç geçirmişti. Gözlerim ön camında hafif kırıklık olan telefonuma kaydı. Hoş bir melodi çalıyordu. Elimi zorda olsa kaldırdım ve aramayı cevaplandırdım.

"Alo? "

"Merhaba Beria hanım. Ben Ömer. Abinizin korumalarından biriyim. Öncelikle geçmiş olsun. Başınız sağolsun. "

"N-ne? "

"Ş-şey.. Siz bilmiyormusunuz...? "

"K-kim öldü Ömer bey...? "

"Efendim b-ben çok özür dilerim... Yemin ederim biliyorsunuz sanmıştım. Affedin beni... " Olduğum yerde donakalmıştım. Ses vermiyordum. Ses vermiyordu.

"Ömer bey kim dedim size. K-KİM ÖLDÜ!? "

"A... " ve dıt sesi. Kim bu "A" annem mi? A-abim mi? Kimdi...? Sinirleniyordum artık. Kim ölmüştü? Beni arayan telefonu tekrar tuşladım. 3. Çalışımda açıldı.

"Alo? Ömer bey? "

"Beria hanım şeyy... Anneniz öldü.. "

"Annem mi? " 

"Beria hanım benden öğrenmenizi istemezdim ama abinizin emri..."

"Ömer bey iyi günler. "

"Beria ha-" ve dıttt sesi. İçimde bir yer sızlıyordu. Şuan bu sızıntıyı boş vermem gerekiyordu. Ama yapamıyordum. Sinirden attığım kahkahalarım durmuş, göz yaşına dönüşmüştü. Ben annemi sevmek istiyordum. Bana yaptığı her kötülüğe rağmen sevmeye çalışıyordum. Ona ihtiyacım vardı... Ben ona hiç sarılmadım mesela. Arada 6 yıl geçmişti. Mehmet ile bizden habersiz evlenmişti ve çoğunlukla onun yanında kalıyordu. Bize ara sıra gelip beni sadece uyandırıp gidiyordu. Bugünde uçağı vardı ve o bana çarpmıştı. Nasıl ölmüştü? Nasıl?

"Beria hanım beni duyuyormusunuz? "

"Ne? "

"Abiniz geldi. Sizi soruyor. Taburcu olmanız lazım artık. Aslında şey... 1 hafta kalmanız gerekiyor ama abiniz evde doktor olacağını söyledi. Siz birşey olursa bu numaradan bana ulaşabilirsiniz. "

"Hı hı.. "

"İyi günler. " kadının siyah saçları vardı. Gözleri gri ile mavinin karışımı hoş bir renkti. İnsanın bir kez daha dönüp bakmak isteyecek kadar güzeldi. Bana gülümseyip odanın kapısını yavaşca kapayıp çıktı... Derken odanın kapısı sertçe açıldı ve görüş alanına abim girdi. Yüzü endişeliydi. Hızlı adımlarla gelip bana sıkıca sarıldı. Sıkı sarıldığını fark ettiğinde kolları gevşedi ve yüzümü avuçları arasına aldı ve yüzüme bakmaya başladı. Yavaşça çevirdi ve kontrol etti. Yüzümde fazla yara olduğunu sanmıyorum. Sadece minik sıyrıklar ve çizikler vardı.

"Çok korktum... İnan bana çok korktum. Kalbin durdu bir ara... Ölüyorsun sandım. Çok korktum abim... " dedi abim. Gözleri dolmuştu. Elimde sıkıca tuttuğum telefona kaydı gözleri.

"Öğrendin mi? " Yüzünde merak vardı. Sanki vereceğim tepkiyi kestiremiyordu.

"Abi.." Ağlamaya başlamıştım. Güçlü kolları bedenimi sardı ve beni kucağına aldı. Tek eliyle beni tutarken yerdeki çanta tarzı bavulu aldı ve onu sürükleyerek yürümeye başladı. Başımı omzuna gömmüştüm. Arada kafasına eğiyor ve bana göz gezdiriyordu.Endişeliydi ama belli etmek istemese de gözleri onu ele veriyordu. Yavaşça çanta tarzı bavulu kenara bir yere bıraktı ve gözümü kapadı. Niye kapamıştı ki? Kahkaha sesi... Bir kadın ve adam sesi. Ilgar. Ilgar. Ilgar. Eski arkadaşım. Herkesten kıskanırdım onu. Hep en iyi arkadaşım olsun isterdim. Sürekli bir arkadaşı geldiğinde onu kolundan tutup onu başka bir yere çeker ve beraber oynardık. Şimdi o ne yapıyordu? Bir kadınla sohbet edip kahkaha atıyordu. Benim için gelirken ve benim için hastanede kalırken, neden kahkaha atıyordu? Abimin elini gözümden çektim ve ona baktım. Çok mutluydu. Çok. Hemde çok mutluydu. Abimin yüzü öfkeyle kasılırken benim yüzümde tek bir mimik yoktu. Kaşlarım çatıldı ilk. Sonra gözlerim doldu. Zor tutuyordum göz yaşlarımı. Abim benim için kendini tutuyordu. Kucağında ben vardım sonuçta.

Yaralı HayallerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin