Multemedia Ateş KILIÇGözlerimi açtığımda hastanede başım sargılıydı. Etrafım ise doktorlarla çeviriliydi. Galiba yoğun bakımdaydım ve kapıdan içeriye girmeye çalışan bir adet Ateş vardı. O ise zorlana da olsa yanıma gelmişti. Gözlerimi o geldiği an kapatmıştım çünkü onun ne dediklerini fazlasıyla merak ediyordum. Ellerimi tutup "Küçük şeytanım seni özledim" dedi ve büyük bir nefes aldı.. "Yapamadım bilmiyorum neden yapamadığımı... Nedenler içinde kaybolmak yerinde sende kaybolmak istiyorum Sezen. Biliyorum beni sevemezsin, sevmeyi küçük yaşta kaybetmiş bir kızdan ne bekliyebilirim ki? Seni çok iyi tanıyorum Sezen.. Seni görmeden seven bir ben varım şu dünyada. Aslında sana o kadar hayranım ki seni ilk gördüğüm an....." Ve sustu gözlerimi açmıştım ve o yoğun bakışlarında gözlerim tutuklu kaldı. Kalbim hızlandı ve güçsüzlüğüm yine tekrarlandığını hissettim ve kafamı hemen yanıma çevirip "Seni görmek istemiyorum!" "lütfe-" lafını kesip "Git buradan!!" Diyerek bağırdım. Ondan uzaklaşmam en güzeli olucaktı. Ateş ayağa kalkıp kapıyı hızlıca çarpıp gitti. Gittiği zaman kalbim parçalandı, yıkıldım herşey birden sessizleşti.. Kimseyi duyamıyordum. Bir gün boyunca hastanede kaldım yanımda ise kimse yoktu. Doktorlarda olmasa sesimi duyamıcaktım. Sonunda hastaneden çıkmıştım ve başımın ağrısı yüzünden eve gidip yataktan çıkmıcaktım. Hızlı yürüyüp otobüs durağına geldim. Eskiyi en çok şu para yönünden severdim şimdi böyle sürünmezdim diye düşünürken arabadan gelen korna sesiyle ürktüm. Arabanın içinde Ateş'i görmemle yüzümü buruşturmam aynı anda oldu. Ben başka tarafa hızlı adımlar atmaya başlayınca Ateş arabadan inmiş çoktan yanıma gelip kendisine doğru beni çevirmişti. "Ne istiyorsun benden Ateş?!" Dedim. O ise susup düşündükten sonra "bilmek isteyeceğin çok şey var benim aklımda, şimdi gel benimle." yüzümü iğrenir gibi ona baktığım zaman onun yüzünde sadece ifadesizlik vardı ama acı çektiğini sezebiliyordum. Çünkü gözleri diğer bakışlarından farklıydı. Arabaya bindiğimde "Anlat" dedim en sakin halimle. Yüzüme bakıp gözlerini gözlerime sabitledi. "Sezen... babanı tanıyorum. Babanı öldüren katil Mesut Kılıç'ın çocuguyum. Yani öldürdüğün adamın çocugu." Gözlerime o adamı öldürürken surat ifadesi geldi. Pişman mıydım? Hayır! Şimdi olsa yine yapardım. "ee sonuç şimdi sen de bana mı zarar vericeksin tatlım?" Dedim gülerek. O ise ciddiliğinden ödün vermeyerek konuşmasına devam etti. "Babamın neden babanı öldürdüğünü bilmiyorum Sezen VUSLAT." soyadımı vurgulamıştı. Öksürüp konuşmasına devam etti. Hala gözlerimin içine bakıyordu. "Fakat senin neden babamı öldürdüğünü biliyorum ve diğer kardeşlerini!" Tepkisiz kalarak "istersen acı çekişlerini detaylı anlatabilirim?" Birden boğazımı tutup sıkmaya başladı. Nefes alamıyordum, sesim çıkmıyordu galiba ölüyordum ve gülümsüyordum. Ben böyleydim işte ölümden bile korkmayan bendim. Boğazımdan elini çekip büyük bir nefes alıp "Korkaksın Ateş KILIÇ!" Arabadan çıkıp gözlerime nefret dolu bakıyordu. "Bana şuan ne yapıcaksan yap ya da hayatımdan siktir ol git artık! " dememle arabaya binip arabayı kilitledi. "Sen istedin." demesiyle arabayı gaza abanmasıyla yolda son hızla gidiyorduk. Uzakta uçurum gözüküyordu ve hızını kesmemişti Ateş. Yüzünde o kadar ifadesizlik vardı ki bu canımı sıkıyordu. "BEN KORKTUM NEDEN BİLİYOR MUSUN SENİ KAYBETMEKTEN, İNAN Kİ ÖLÜM BENİ SENİ SEVMEK KADAR KORKUTMAZ!" Kafasını bana döndürdü ve en sakin halimle "seni sevmiyorum beni rahat bırak ya burada ölelim ya da beni bırak artık." Öyle bir fren yapmıştı ki uçurumun tam ucunda duruyorduk. "seni bırakıyorum Sezen, beni hiç görmeyeceksin. Ama nefesimi hep yanında hissediceksin. Şimdi def ol!" Sinirli bir şekilde kapıyı çarpıp çıkmıştım. Babasını öldürdüm, benden nefret etmesi beni öldürmesi gerekirken bu sevmek nerden çıktı? Ya hastanede dedikleri? Peki o ateş sesleri.. hiçbir şeyi bilmeden gidemezdim. Geri dönüp arabanın içine oturdum "Anlat" dedim. O ise gülümseyip arabayı sürmeye başladı. Hiç şaşırmamıştı nedense sanki geri döneceğimi biliyor gibi bir hali vardı. Ormanın içinde saklı bir küçük bir klubeye geldik. O önce inerken bende indim. Etrafımda ağaçlardan başka bişey yoktu. Eliyle gel işareti yaptı, o küçük klübenin içine girdi arkasından da ben.. Evin içine baktığımda beyazlar içinde olan koltuklar beyaz duvar boyası ve bütün mobilyaların beyaz olması dikkatimi çekmişti. Üstümdeki renklerin tümü siyah olduğu için kendimi beyazın içindeki tek siyah nokta gibi hissetmiştim. Hava soğuktu fakat ev havaya göre daha ılıktı. Ateş yukarıya çıkıp yorgan alıp geri geldi. "Anlatıcak mısın?" Ateş'te düşünceli bir halde anlatmaya başladı. "Sezen küçüklüğünün üvey ailenle geçirdiğini biliyorum. Daha sonra 10 yaşındayken onların gözünün önünde katledildiğinide biliyorum. 15 yaşındayken o katillere yaşattığın acılarıda biliyorum. Gerçek babanın cehennemin en karanlık adamı olduğunu öğrendiğin zaman ki duygularınıda biliyorum. Seni senden iyi tanıyorum.. Babanın ölümünden sonra yine eskisi gibi intikam peşinde olup babamı neden öldürdüğünü de biliyorum. Biliyorum şuan kendinden benim nefret etmemi bekliyorsun ama senden nefret etmiyorum Sezen Vuslat. Çünkü aynı şeyleri bende yaşasaydım seninle aynı kararları ve aynı hataları yapardım. Şuana kadar seni hep takip ettirdim, günde kaç kere nefes alıyorsun ona kadar herşeyini öğrendim. Fakat babamın babanı öldürme sebebini bir türlü bulamadım." Beş dakikaya yakın sustuktan sonra yine gözlerime bakıp konuşmaya başladı. " Seninle konuşma sebebim babamın neden babana karşı düşmanlık beslediğini öğrenmek. Baban ne yaptıda babam öldürdü? Bu nedeni bulamazsam içimde hep babamı suçlucam. Seni suçlamak senden nefret etmek istiyorum, yapamıyorum.. Cafeme geldiğin an bir şaşkınlık geçirmiştim. O gün babama ve kendime olan nefretimden bütün herkesi cafemden kovmuştum. Daha sonra tesadüf mü yoksa kader mi bilmiyorum ama sen geldin ve gözlerine ilk baktığım zaman babama olan nefreti bile aşan bir duyguyu keşfettim vücudumdaki her hücrede. Resimlerinde de seni görüyordum fakat umursamıyordum sadece hayatını takip edip hayranlıkla izliyordum. Öldürüş tarzların bile farklıydı. Korkusuzluğun ise babandan dolayıydı biliyordum. Şimdi senden yardım istiyorum Sezen Vuslat babamın katili. Babamın babanı öldürme sebebini öğrenmemde yardımcı olur musun?" Bu çocuk ne saçmalıyordu gerçekten tam bir aptaldı. İnsan düşmanından yardım ister miydi? Bu kadar mı salaktı. Ben yüzüne bakıp sadece "tamam." Dedim. Bakalım yeni hayatım hangi ölümlere sebep olacaktı? Yaşamak kadar saçma bir şey varsa o da masum olan insanların hala iyiliğin var olduğuna inanmasıydı ve Ateş bu hikayede en masum olan kişiydi. Uyumak için Ateş odalardan birisini gösterip kendi odasına gitmişti. Etraf karanlık ve sessizdi. Karanlıkta kendimin var olduğunu hissederdim.. Ne büyük ironi ama? İnsanlar karanlıkta kendini bir hiç gibi görmesi kendimi karanlıkta daha iyi olmamı sağlıyordu. Belki de insanların zaaflarından yararlanan acımasız birisiydim. İçim ne kadar karmaşık ve depremler ile doluysa görünüşümde tam tersi yıkılmaz ve sertti. Zaaflar ve zaaflar... Mükemmel olmaya çalışan, kendini dünyanın yaratıcısı sayan aciz kullar.. Ölümün gerçek olduğunu sevdiklerini kaybedince anlayanlar dünyaya sadece oksijen tüketmek için gelmiş olanlardır. Bunu yaşayarak öğrendim. Öldürürken en acımasız halimle suratlarını canlı canlı yüzerken duygularım ise canlı canlı ölüyordu. Her bir ölüm yeni bir doğum, yeni bir başlangıçtı biliyordum. Duygularını yitirmiş, sevgiyi unutmuş bir kıza göre iyi idare edebiliyorum hayatı. Aslına bakarsan duygusuz bir insan elindeki her zaafı kullanabilen insandır. Küçük yaşta üvey ailemin gözlerimin önünde nasıl katledildiği anı sanki şuan yaşamış gibi karanlığa baktığımda net hatırlayabiliyordum. Küçüklüğümün güzelliklerini o aileye borçluydum. İntikamımı alarak onlara borcumu ödemiştim. Gerçek babamın olduğunu öğrendiğimde ise beni gerçekten seven bir insanın hala var olduğuna inanmıştım ve o inancım yeni bir ölümle son bulmuştu. Ya peki aşk? Benim hikayemde aşktan çok kan yazıyordu, heryerime bulaşmış temizlensemde geçmeyen kirli ellerim.. Gözlerimi kapatmalıydım gündüzü görebilme umuduyla, kazanmalıydım kendi savaşımı kaybetmeyi göze alma uğruna. İyi geceler karanlığımdaki insanlar, iyi geceler sessizlik... Sabah uyandığımda kuşların ötmesi başımı ağrıtmıştı. Güzel olan herşeyden nefret ederdim. Yataktan kalmak için çabalarıma rağmen gözümü tekrardan kapatmıştım. Kapının açılma sesiyle gözümün tekini açıp Ateş'e bakmaya başladım. Yüzünde düşünceli bir hali olsada yine de mutlu gözüküyordu. Babasını öldürmüştüm, ailesini katletmiştim ve bana şuan gülümsüyordu ne mükemmel ama. "Ne istiyorsun?" En soğuk halimle söylemem onu dahada düşünceli hale getirmişti. Gülümseyerek "Sessizliğimizde boğulmaya var mısın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BOŞLUK
ChickLitDuygularını ölümlerle kaybetmiş bir kadın. Sevgi ve aşkı babasını öldüren kadında bulan bir adam. İmkansızlıkların, ölümlerin arasında kaybolmuş iki hayat. Tek noktaları intikam olan boşlukta kalan yaşayan cesetlerin hikayesi. Sevmek miydi aşk? Yoks...