23.Bölüm: "Üstüm Başım Sen koksun"

85 15 0
                                    

Bölüm Yirmi üç:
"Üstüm başım sen koksun"














Geldiğimizden bu yana yanımdan sadece bir kez ayrılmıştı oda işemek içindi. Penisimi seksten önce görürse şanssızlık getireceğini söylemişti. Önceden birçok kez gördüğü hakkında bir şey söyleme zahmetine girmeden, rahat bir nefes alıp işemek için kendimi tuvalete kapattığımda, beş dakika gibi bir süre çıkmayıp kendime gelmeye çalışmıştım.

Dakikada bir kapıyı tıklatıp durmuştu. Aşk kuşu olmuştu resmen ve o kadar güzel seviyordu ki beni, ondan önce beni sevdiğini söyleyen herkesin hilekâr olduğunu düşünmeden edemiyordum. Umuyordum ki bende onun kadar güzel hissettirirdim sevdiğimi.

Tuvaletten çıktığımda anında karşımda belirip yüzümü izlemeye başlamıştı. "Neden böyle davranıyorsun?" Diye sordum. Gülümsedi. Saçlarını karıştırdı. "Rüyada filanımdır şimdi. Uyanmadan güzelce izleyeyim, tadını çıkarmaya çalışıyorum." Mırıldandığında gergince gülüp yanaklarına sulu öpücükler bıraktım.

"Rüyada filan değiliz. Salona geç sen, bende telefonumu şarja takıp geleceğim. Anlatacakların var."

Kaşlarını çattı. Dudakları gerildi. "Hayatımın anlamı?" Sorar gibi söylediğinde dizlerimin bağı çözülmüş gibi hissetsem de kolundan destek alıp ayakta durabilmeyi başarmıştım. Haksızlıktı. Aptal bir sıfatın beni bu denli etkilemesi haksızlıktı. Dudaklarımı yalayıp "Efendim?" Diye sordum.

"Bu ilişkinin kontrolü bende biliyorsun değil mi?"

Onu taklit edercesine kaşlarımı çattım. Dudaklarım tek bir çizgi halini aldı. Kolundaki ellerimi geri çekmiştim.

"İlişki deyip duruyorsun da sen bana hiçbir teklifte bulunmadın." Diye söylendim. Kollarımı önümde birleştirmiş, sertçe karşımdaki suratına bakmaya çabalıyordum da öyle güzel bakıyordu ki, mimiklerimi kontrol edemiyordum. Yüzümde hiç bitmeyecekmiş gibi bir gülümseme hakimdi.

Sol dizinin üstüne eğildiğinde gülüp kafamı çevirdim.

Cebinden yüzüğe benzer bir şey çıkarıp elimi avcunun arasına aldı. Kafamı çevirip güldüm. Yüzük parmağımı, parmaklarının arasına aldı. "Ne yapıyorsun? Tanrı aşkına!" diye söylendim. Tepkim karşısında sadece gülümsemesini genişletti.

"Evlenme teklif edeceğim. Bir taşta iki kuş diye buna diyorlar işte." Diye mırıldandı. Kafasına vurup kaldırmaya çalıştım. "Kalk şuradan. Sevgilim ol diyeceksin alt tarafi."

Gülümsedi." Ne yapsam beğenmiyorsun sende. Nasıl layık olacağım ben sana?" Gözlerini kırpıştırarak sorduğunda tebessüm edip kirpiklerini öptüm.

"Asıl ben sana layık olmaya çalışıyorum da sen ne zaman böyle romantik oldun?"

Halen tuvaletin önündeydik ve içeriden kötü kokular geliyordu. Yüzümü buruşturup bulunduğumuz yerden uzaklaştım.

Söylediğim gibi salona ilerlerken "Ben hep böyleydim!" Diye çığırdı arkamdan. Beni duymayacağını bilsem de "Kıçıma anlat sen onu." Diye söylendim.

"Ne dediğini duydum! O günlerde gelecek, ama önce sen gel!" Diye bağırdı. Kızaran yüzüm eşliğinde telefonumu hızlıca şarja takıp yanına gittim.

"Anlat bakalım." İkili kanepeye oturmuştu. Elleşeceğini bildiğimden tekli koltuğa attım kendimi.

"Neyi merak ediyorsun?" Diye sordu. Ondan uzağa oturduğum için dudaklarımı büzmüştü. Kalkıp sehpayı önüme çekmemesini temenni ettim. Ondan her şeyi beklerdim.

"Her şeyi."

Kafasını salladı. Bir kaç kez yutkunup elini saçlarında dolandırdı.

"On dört yaşındaydım. Sen dördüncü sınıfa gidiyordun ve o gün ağlayarak eve döndüğünde okuldakilerin sana zorbalık yaptığını söylemiştin. Açıkçası senden fazla haz etmiyordum ama o an seni öyle görünce, kendi kendime benden başkasının seni sinirlendirmesine sinirlendiğimi fark ettim."

Kısa bir duraksamadan sonra devam etti.

"İlk başlarda bu hisleri umursamadım yani bilirsin ailemize evlat alınmıştın ve hepimiz aile olma çabalarındaydık. Her şeyden habersiz bir aptal olduğumdan ailemden herkese karşı böyle olacağımı, korumacı bir tavra bürüneceğimi düşünmüştüm. İlk yanılmam böyle olmuştu işte ve beni o kadar korkutmuştu ki kendimi senden nefret etmeye programladım. Aileden herkese filan böyle değildim. Bu sadece sana özeldi ve bunu durdurmak için hiçbir şey yapamıyordum..."

"Benden nefret ettiğini söylediğin her sefer hislerinden korktuğun için miydi?"

Kafasını salladı. Eliyle oynamaya başlamıştı ve söylediklerinden utanıyor gibi bir hali vardı. Al al olmuş yanaklarına baktığımda yerimden kalkıp öpmemek için kendimi zor tuttum.

"Sana karşı sadece iki kez falan nefret ediyorum cümlesini kurdum. Her seferinde canım yanıyordu, zihnim senden nefret etmediğimi söyleyip duruyordu sanki. Kendimi aptal bir yıldız savaşları filminde hissediyordum. Ben de çareyi alttan alta göndermeler yapmakta buldum. Böylelikle kendimden soğutabileceğimi düşünüyordum. Eğer benden soğursan kendi isteğinle benden uzak kalacaktın ve benden uzak durursan belki de seni koruma içgüdüm kaybolup gidecekti."

Ellerini izleyen gözünü kaldırıp gözlerime odakladığı kısa bir sürede tepkilerimi kontrol etmek istemiş olmalıydı. Oysa ben tepkisizce ona bakıyordum. Ne söyleyeceğim, ne yapacağım hakkında hiç bir fikrim yoktu. Sadece anlattıkları bitince üstüne atlayacaktım.

Tepkisizliğim karşısında bir bardak su içmesi gerektiğini söyleyip kalktı. Sesimi çıkarmadım. Bir kaç dakika sonra elindeki su bardağı ile göründüğünde "Haydi devam et." Diye yakındım. Olayları onun tarafından merak ediyordum.

"İşler benim cephem de ne kadar iyi ve zekice gibi görünse de tüm zekâsı ile Irene benim sana karşı diğer yeğenlerimden daha farklı davrandığımı fark etmişti..."

Suyundan koca bir yudum aldı.

"İlk başlarda itiraz edip durmuştum ama anneni bilirsin; dediğim dediktir, itirazlarımı kabul etmedi. Ben de en sonunda dayanamayarak senin diğerlerinden farklı olduğunu hem ona hem de kendime kabul etmek zorunda kaldım."

Arkamdaki yastığı kucağıma çekip arkama yaslandım. Oysa benim aksime hiç rahat değildi. Yanına oturup rahat etmesini sağlayıp sağlamamam gerektiği konusunda ikilemde kalıyordum ancak böyle anlatırsa, daha rahat anlatırdı. Bedenlerimiz yakınlaştıkça tercih ettiği kelimelerin aptalca olmaya başladığı gözümden kaçmamıştı.

"İlk başlarda itiraz etti. Bağırıp çağırdı. Bana güvenemeyecek ise başka kime güvenebileceğini sordu. Sesimi çıkartıp hiçbir şey söyleyemedim o yakınmalarına. Oysa o günden bir hafta sonra, sana gerçekten değer verdiğimi hissettiğini, bana yardım edeceğini söyledi. Tabi seni etkileyecek her hangi bir şey yapmayacaktık. Yapmadık da."

Suyundan bir yudum daha aldı. Duraksamasından faydalanarak önüne çömeldim. Yüzünü ellerimin arasına alıp dudaklarına kısa bir öpücük kondurdum.

"Bu kadar kör olduğum için özür dilerim. Geri zekâlının tekiyim."

Başparmağını gözaltlarımda dolandırdı.

"Kendine bir daha hakaret edersen öldürürüm seni. Uzaklaş şimdi anlatacaklarım bitmedi."

Kafamı sallayıp eski yerine oturdum. Otoriter olmasını seviyordum. Böyle konuştuğunda sesi çok çekici çıkıyordu. Düşündüklerim için kendimden utanıyordum ancak suçum yoktu. O da bu kadar çekici olmasaydı.

"Böylelikle ablam sürekli yan yana olmamızı sağladı. Her yerde. Her zaman."

𝑨𝒅𝒐𝒓𝒆 𝒀𝒐𝒖Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin