special

119 11 49
                                    

|sometimes i all think about you|

lalisa manoban, yirmili yaşlarında, uzun sarı saçları ve kendisinin pek sevmediği büyük gözleriyle büyüleyici bir kadındı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

lalisa manoban, yirmili yaşlarında, uzun sarı saçları ve kendisinin pek sevmediği büyük gözleriyle büyüleyici bir kadındı.

küçük yaşlarda alkolik annesi ve üvey babasından gördüğü psikolojik, fiziksel şiddet en sonunda sınıra gelmiş, şizofreni teşhisi konmuştu.

en sonunda kendini seul'un yüksek güvenlikli akıl hastanesinde buldu, lalisa.

bir ilkbahar sabahı, lalisa manoban için aşk tanrısı oklarını atmış, odasının camından seyrettiği kiraz ağaçlarının altında kim jisoo'yu görmüştü.

kim jisoo, lalisa'ya gece'yi hatırlatan siyah saçları ve gördüğünüz anda sizi kendine aşık edebilecek türden asaletiyle gerçekten 'sanat eseri' kelimelerine eş değerdi.

artık mevsimleri geçtiğinden dökülen kiraz çiçeklerinin altında söylemişlerdi birbirlerine ilk kelimelerini.

lalisa, bu dünyada onu anladığını düşündüğü tek kadına gördüklerinin resmini çizmeye başlayana dek, ilişkileri basit bir 'merhaba'dan öteye geçmemişti.

buraya dek anlattiklarim size ne ifade etti, bilmiyorum ancak lalisa'nın mektuplarında sık sık bahsettiği kim taehyung için açıklayacaklarım tüm bu trajediyi anlamanız için gerekli gibi görünüyor.

Kim taehyung, seul akıl hastanesinde bir doktordu ancak lalisa'nın onu bu denli iğrenç biri olmakla suçlamasının nedeni, ciddi anlamda jisoo için bir tehdit oluşturmasıydı.

günde iki dozdan fazla verdiği ilaçlar ve genç kadının ipeksi tenine tüm Kudretiyle yaptığı iğnelerle kim bilir, belki de kim jisoo'nun ölümünden sorumlu kişi kim taehyung'dur.

lalisa manoban ise orada geçirdiği altı yıl'dan sonra çıkabilmişti o hapishaneden.

tedavisi bitmiş, hastalıklı zihnini kontrol eden hapların esiri olmaya mahkûm edilmişti.

peki kim jisoo aklından çıkmış mıydı, hayır.

belki cennetteydi jisoo, ama bu önemli değildi. lalisa manoban, biricik sevgilisinin mirasını her zaman taşıyacaktı.

ona göre, bu hikaye çok farklıydı.

yine kiraz ağaçlarının altında, küçük bir sokakta tanışmışlardı onun için.

birbirlerine neredeyse milyon kere 'seni seviyorum' demişlerdi ve en önemlisi, kim jisoo hâlâ hayattaydı sadece onu bırakıp gitmişti ve geri dönecekti.

ve mektupların birçoğu onun evine geri dönmesi için yazılmıştı.

bir zamanlar odasının camından görebildiği sınırlı şeyler, onun için aşklarının sembolleriydi.

kiraz çiçekleri, yıldızlar ve laleler...

aslında kaç defa tutmuştu sevgilisinin elini?

kaç defa öpmüştü, onun için rüyaları ifade eden dudaklarını?

nereden bakarsanız bakın, lalisa ve sevgilisi için sorular her zaman hayır cevabını alıyordu.

ancak lalisa manoban, rüyalarda dahi kim jisoo'yu kendisinden ve etrafındaki her şeyden daha çok sevmişti.

daha çok özlemişti her zaman, evinin penceresinden yıldızlara bakarken.

jisoo'nun ölümünden sonraki kısa yaşamının her gününde, dakikasında ve saniyesinde ilkbaharı beklemişti, onun çok sevdiği çiçeklerin açması ve aşklarının yeniden filizlenmesi için.

evet. lalisa manoban sevdiği kadının ölümünden sonraki dört yıllık yaşamında, bedeninin her zerresiyle sevmişti onu. her parçasıyla özlemişti.

ancak kiraz çiçekleri, her yıl açmaya devam ederken, ne jisoo, ne de lalisa birbirlerine veda buseleri veremedi.

---

- sometimes i all think about you<33 -

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

- sometimes i all think about you
<33 -

from berlin:

bu ficin benim için özel bir yeri var, o yüzden bittiği için duygulanıyorum :"

sizi çok seviyorum, okuduğunuz için teşekkürler!










Sometimes i all think about you | lisoo Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin